9786051287478
567459
https://www.turkishbooks.com/books/duduca-simge-mesih-p567459.html
Duduca Simge Mesih
3.333
"Bazen hepimizin ellerimizde taşlarla dolaştığını fark etti; aslında evde, işyerinde, çarşı pazarda, politikada birbirimize durmadan taşlar atıyorduk. Öteki, bizim şeytanımız oluyordu, onu taşlıyorduk. Bizden farklı ya da kötülüklerin sebeplerini eleştiriyor, dedikodularını yapıyor, protesto ediyorduk. Devlet olmamız gerekmiyordu ambargo koymak için, gerekirse küsüyor, konuşmuyor, alışveriş yapmıyorduk ve dahası öldürebiliyorduk! Sevmiyorduk belki sevdiğimize sahip olanı ya da sahip olduğumuzu bizden alanı veya sahip olmamıza engel olanı. Huysuz çocuklardık, hep istiyorduk aslında. Kızıyorduk, ağlıyor küsüyorduk istediğimiz olmazsa. Gerekirse büyüklerimize şirinlik yapıp gücümüz yettiğince baskıyla isteklerimizi yaptırmaya çalışıyorduk; sevgilerini ve merhametlerini kullanarak güçsüzün güçlülüğünü kullanıyorduk. Tanrı'ya yalvarıyor ondan istiyorduk, O en güçlü olan diye. İstediklerimizi alamayınca, umduklarımıza kavuşamayınca küsüp darılıyor daha güçlenirsek öldürüyorduk bile bize engel olanları... Ruhumuzla, bedenimizle, düşüncemizle!"
"Can bütün gece bir kar okyanusunda ve karanlığın içinde bir ateş yakmaya uğraştı, aç kurtların ulumalarını duydu. Kıvılcımların yıldız olup gökyüzünden kaydığı bir rüyayı gördü, terledi. Kokusu bütün gece odayı saran ter sabah olunca açtığı pencereden uçup giderken, bütün gece karanlıkla sevişmekten, kızıl sarı saçları darmadağın güneşin hayat veren ışınları içeriye giriyordu."
"Can bütün gece bir kar okyanusunda ve karanlığın içinde bir ateş yakmaya uğraştı, aç kurtların ulumalarını duydu. Kıvılcımların yıldız olup gökyüzünden kaydığı bir rüyayı gördü, terledi. Kokusu bütün gece odayı saran ter sabah olunca açtığı pencereden uçup giderken, bütün gece karanlıkla sevişmekten, kızıl sarı saçları darmadağın güneşin hayat veren ışınları içeriye giriyordu."
"Bazen hepimizin ellerimizde taşlarla dolaştığını fark etti; aslında evde, işyerinde, çarşı pazarda, politikada birbirimize durmadan taşlar atıyorduk. Öteki, bizim şeytanımız oluyordu, onu taşlıyorduk. Bizden farklı ya da kötülüklerin sebeplerini eleştiriyor, dedikodularını yapıyor, protesto ediyorduk. Devlet olmamız gerekmiyordu ambargo koymak için, gerekirse küsüyor, konuşmuyor, alışveriş yapmıyorduk ve dahası öldürebiliyorduk! Sevmiyorduk belki sevdiğimize sahip olanı ya da sahip olduğumuzu bizden alanı veya sahip olmamıza engel olanı. Huysuz çocuklardık, hep istiyorduk aslında. Kızıyorduk, ağlıyor küsüyorduk istediğimiz olmazsa. Gerekirse büyüklerimize şirinlik yapıp gücümüz yettiğince baskıyla isteklerimizi yaptırmaya çalışıyorduk; sevgilerini ve merhametlerini kullanarak güçsüzün güçlülüğünü kullanıyorduk. Tanrı'ya yalvarıyor ondan istiyorduk, O en güçlü olan diye. İstediklerimizi alamayınca, umduklarımıza kavuşamayınca küsüp darılıyor daha güçlenirsek öldürüyorduk bile bize engel olanları... Ruhumuzla, bedenimizle, düşüncemizle!"
"Can bütün gece bir kar okyanusunda ve karanlığın içinde bir ateş yakmaya uğraştı, aç kurtların ulumalarını duydu. Kıvılcımların yıldız olup gökyüzünden kaydığı bir rüyayı gördü, terledi. Kokusu bütün gece odayı saran ter sabah olunca açtığı pencereden uçup giderken, bütün gece karanlıkla sevişmekten, kızıl sarı saçları darmadağın güneşin hayat veren ışınları içeriye giriyordu."
"Can bütün gece bir kar okyanusunda ve karanlığın içinde bir ateş yakmaya uğraştı, aç kurtların ulumalarını duydu. Kıvılcımların yıldız olup gökyüzünden kaydığı bir rüyayı gördü, terledi. Kokusu bütün gece odayı saran ter sabah olunca açtığı pencereden uçup giderken, bütün gece karanlıkla sevişmekten, kızıl sarı saçları darmadağın güneşin hayat veren ışınları içeriye giriyordu."
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.