9786055580537
376164
https://www.turkishbooks.com/books/din-teorisi-pratigi-dunu-bugunu-p376164.html
Din: Teorisi/Pratiği, Dünü, Bugünü
11.52
POLAT S. ALPMAN FİKRET BAŞKAYA MUSTAFA BAYRAM MISIR KADİR CANGIZBAY SAİT ÇETİNOĞLU TEMEL DEMİRER YÜCEL DEMİRER YASİN DURAK CENGİZ GÜNDOĞDU ŞABAN İBA SERPİL KÖKSAL HAKAN MERTCAN SUNGUR SAVRAN ÇAKIR CEYHAN SUVARİ ALÂEDDİN ŞENEL OSMAN TİFTİKÇİ ERGİN YILDIZOĞLU
Bu kitabı oluşturan tebliğler, genelde Marksist bir duruşu benimsiyor. Dinin ideolojik boyutunun sınıf mücadeleleri açısından öneminin bilincindeler, kuşkusuz; dahası, Marksist din tahlillerine yöneltilen eleştirilerin dile getirdiği kaba monolitizm içerisine düşmeyecek kadar, din-politika içiçeliğinin farkındalar. Dinin hem madunların kendini ifade (ve bir bakıma özsavunu) aracı, hem de bir iktidar aygıtı olarak maduniyetlerinin sürdürücüsü olduğunu görmezden gelmiyorlar.
Dahası, bu tebliğler, Kemalist laik(çi) anlayışla hesaplaşmasını tamamlamış bir duruşun ifadeleri. Başka bir dünyanın, geleceğin eşitlik ve özgürlük dünyasının dine, dinsel inançlara değil, iktisadî ve siyasal iktidara, sömürü ve tahakküm sistemine karşı (sınıf) mücadele(si) içerisinde biçimleneceğinin bilinciyle kaleme alındılar. Din, bu tebliğlerin yazarlarını baskı ve sömürü düzeninin sürdürümünde egemenlerin elinde üstlendiği işlevler ölçüsünde ilgilendiriyor. Bireylerin inanç dünyalarını ve dinsel pratiklerini, genel özgürlükler alanı içerisine yerleştirmeyi, boyunlarına borç biliyorlar.
Ancak, vurgulamalı: sempozyum katılımcılarının Sünnî İslâmdan bir Kurtuluş Teolojisi üretmek gibi bir dertleri yok. Devrimci İslâm arayışı içerisinde de değiller. Onlar, iktidarıyla muhalefetiyle tüm bir siyasal alanı ve giderek toplumsal yaşamı çeşitli varyantlarıyla İslâmîleştirme girişimi içerisindeki mevcut iktidar karşısında, din-dışı, din-karşıtı bir varoluşun olanaklılığı, zorunluluğu ve meşruiyetini savunmayı hedefliyorlar. Kamusal yaşamda dinsel ideolojinin hâkimiyetine karşı duruşu, bir aydın sorumluluğu, ama bunun da ötesinde, seküler varoluşun güvencesi sayıyorlar. İktidar(lar)ın konumlarını dinsel buyrultularla takviye etmelerinin, dinsel söylemlerin meşrulaştırıcılığına sığınmalarının yol açtığı felaketli sonuçları, uzak ve yakın tarihten tanıyorlar çünkü Sosyalizmin özgürlük kavrayışının, ilkin ve öncelikle, herhangi bir ilahiyatla uzlaşması mümkün olmayan, sınırsız ve dünyevî bir eleştiri özgürlüğünden başladığı hususunda son derece netler Bu eleştirellik hakkını sonuna dek kullanma konusunda da son derece kararlı...
Bu kitabı oluşturan tebliğler, genelde Marksist bir duruşu benimsiyor. Dinin ideolojik boyutunun sınıf mücadeleleri açısından öneminin bilincindeler, kuşkusuz; dahası, Marksist din tahlillerine yöneltilen eleştirilerin dile getirdiği kaba monolitizm içerisine düşmeyecek kadar, din-politika içiçeliğinin farkındalar. Dinin hem madunların kendini ifade (ve bir bakıma özsavunu) aracı, hem de bir iktidar aygıtı olarak maduniyetlerinin sürdürücüsü olduğunu görmezden gelmiyorlar.
Dahası, bu tebliğler, Kemalist laik(çi) anlayışla hesaplaşmasını tamamlamış bir duruşun ifadeleri. Başka bir dünyanın, geleceğin eşitlik ve özgürlük dünyasının dine, dinsel inançlara değil, iktisadî ve siyasal iktidara, sömürü ve tahakküm sistemine karşı (sınıf) mücadele(si) içerisinde biçimleneceğinin bilinciyle kaleme alındılar. Din, bu tebliğlerin yazarlarını baskı ve sömürü düzeninin sürdürümünde egemenlerin elinde üstlendiği işlevler ölçüsünde ilgilendiriyor. Bireylerin inanç dünyalarını ve dinsel pratiklerini, genel özgürlükler alanı içerisine yerleştirmeyi, boyunlarına borç biliyorlar.
Ancak, vurgulamalı: sempozyum katılımcılarının Sünnî İslâmdan bir Kurtuluş Teolojisi üretmek gibi bir dertleri yok. Devrimci İslâm arayışı içerisinde de değiller. Onlar, iktidarıyla muhalefetiyle tüm bir siyasal alanı ve giderek toplumsal yaşamı çeşitli varyantlarıyla İslâmîleştirme girişimi içerisindeki mevcut iktidar karşısında, din-dışı, din-karşıtı bir varoluşun olanaklılığı, zorunluluğu ve meşruiyetini savunmayı hedefliyorlar. Kamusal yaşamda dinsel ideolojinin hâkimiyetine karşı duruşu, bir aydın sorumluluğu, ama bunun da ötesinde, seküler varoluşun güvencesi sayıyorlar. İktidar(lar)ın konumlarını dinsel buyrultularla takviye etmelerinin, dinsel söylemlerin meşrulaştırıcılığına sığınmalarının yol açtığı felaketli sonuçları, uzak ve yakın tarihten tanıyorlar çünkü Sosyalizmin özgürlük kavrayışının, ilkin ve öncelikle, herhangi bir ilahiyatla uzlaşması mümkün olmayan, sınırsız ve dünyevî bir eleştiri özgürlüğünden başladığı hususunda son derece netler Bu eleştirellik hakkını sonuna dek kullanma konusunda da son derece kararlı...
POLAT S. ALPMAN FİKRET BAŞKAYA MUSTAFA BAYRAM MISIR KADİR CANGIZBAY SAİT ÇETİNOĞLU TEMEL DEMİRER YÜCEL DEMİRER YASİN DURAK CENGİZ GÜNDOĞDU ŞABAN İBA SERPİL KÖKSAL HAKAN MERTCAN SUNGUR SAVRAN ÇAKIR CEYHAN SUVARİ ALÂEDDİN ŞENEL OSMAN TİFTİKÇİ ERGİN YILDIZOĞLU
Bu kitabı oluşturan tebliğler, genelde Marksist bir duruşu benimsiyor. Dinin ideolojik boyutunun sınıf mücadeleleri açısından öneminin bilincindeler, kuşkusuz; dahası, Marksist din tahlillerine yöneltilen eleştirilerin dile getirdiği kaba monolitizm içerisine düşmeyecek kadar, din-politika içiçeliğinin farkındalar. Dinin hem madunların kendini ifade (ve bir bakıma özsavunu) aracı, hem de bir iktidar aygıtı olarak maduniyetlerinin sürdürücüsü olduğunu görmezden gelmiyorlar.
Dahası, bu tebliğler, Kemalist laik(çi) anlayışla hesaplaşmasını tamamlamış bir duruşun ifadeleri. Başka bir dünyanın, geleceğin eşitlik ve özgürlük dünyasının dine, dinsel inançlara değil, iktisadî ve siyasal iktidara, sömürü ve tahakküm sistemine karşı (sınıf) mücadele(si) içerisinde biçimleneceğinin bilinciyle kaleme alındılar. Din, bu tebliğlerin yazarlarını baskı ve sömürü düzeninin sürdürümünde egemenlerin elinde üstlendiği işlevler ölçüsünde ilgilendiriyor. Bireylerin inanç dünyalarını ve dinsel pratiklerini, genel özgürlükler alanı içerisine yerleştirmeyi, boyunlarına borç biliyorlar.
Ancak, vurgulamalı: sempozyum katılımcılarının Sünnî İslâmdan bir Kurtuluş Teolojisi üretmek gibi bir dertleri yok. Devrimci İslâm arayışı içerisinde de değiller. Onlar, iktidarıyla muhalefetiyle tüm bir siyasal alanı ve giderek toplumsal yaşamı çeşitli varyantlarıyla İslâmîleştirme girişimi içerisindeki mevcut iktidar karşısında, din-dışı, din-karşıtı bir varoluşun olanaklılığı, zorunluluğu ve meşruiyetini savunmayı hedefliyorlar. Kamusal yaşamda dinsel ideolojinin hâkimiyetine karşı duruşu, bir aydın sorumluluğu, ama bunun da ötesinde, seküler varoluşun güvencesi sayıyorlar. İktidar(lar)ın konumlarını dinsel buyrultularla takviye etmelerinin, dinsel söylemlerin meşrulaştırıcılığına sığınmalarının yol açtığı felaketli sonuçları, uzak ve yakın tarihten tanıyorlar çünkü Sosyalizmin özgürlük kavrayışının, ilkin ve öncelikle, herhangi bir ilahiyatla uzlaşması mümkün olmayan, sınırsız ve dünyevî bir eleştiri özgürlüğünden başladığı hususunda son derece netler Bu eleştirellik hakkını sonuna dek kullanma konusunda da son derece kararlı...
Bu kitabı oluşturan tebliğler, genelde Marksist bir duruşu benimsiyor. Dinin ideolojik boyutunun sınıf mücadeleleri açısından öneminin bilincindeler, kuşkusuz; dahası, Marksist din tahlillerine yöneltilen eleştirilerin dile getirdiği kaba monolitizm içerisine düşmeyecek kadar, din-politika içiçeliğinin farkındalar. Dinin hem madunların kendini ifade (ve bir bakıma özsavunu) aracı, hem de bir iktidar aygıtı olarak maduniyetlerinin sürdürücüsü olduğunu görmezden gelmiyorlar.
Dahası, bu tebliğler, Kemalist laik(çi) anlayışla hesaplaşmasını tamamlamış bir duruşun ifadeleri. Başka bir dünyanın, geleceğin eşitlik ve özgürlük dünyasının dine, dinsel inançlara değil, iktisadî ve siyasal iktidara, sömürü ve tahakküm sistemine karşı (sınıf) mücadele(si) içerisinde biçimleneceğinin bilinciyle kaleme alındılar. Din, bu tebliğlerin yazarlarını baskı ve sömürü düzeninin sürdürümünde egemenlerin elinde üstlendiği işlevler ölçüsünde ilgilendiriyor. Bireylerin inanç dünyalarını ve dinsel pratiklerini, genel özgürlükler alanı içerisine yerleştirmeyi, boyunlarına borç biliyorlar.
Ancak, vurgulamalı: sempozyum katılımcılarının Sünnî İslâmdan bir Kurtuluş Teolojisi üretmek gibi bir dertleri yok. Devrimci İslâm arayışı içerisinde de değiller. Onlar, iktidarıyla muhalefetiyle tüm bir siyasal alanı ve giderek toplumsal yaşamı çeşitli varyantlarıyla İslâmîleştirme girişimi içerisindeki mevcut iktidar karşısında, din-dışı, din-karşıtı bir varoluşun olanaklılığı, zorunluluğu ve meşruiyetini savunmayı hedefliyorlar. Kamusal yaşamda dinsel ideolojinin hâkimiyetine karşı duruşu, bir aydın sorumluluğu, ama bunun da ötesinde, seküler varoluşun güvencesi sayıyorlar. İktidar(lar)ın konumlarını dinsel buyrultularla takviye etmelerinin, dinsel söylemlerin meşrulaştırıcılığına sığınmalarının yol açtığı felaketli sonuçları, uzak ve yakın tarihten tanıyorlar çünkü Sosyalizmin özgürlük kavrayışının, ilkin ve öncelikle, herhangi bir ilahiyatla uzlaşması mümkün olmayan, sınırsız ve dünyevî bir eleştiri özgürlüğünden başladığı hususunda son derece netler Bu eleştirellik hakkını sonuna dek kullanma konusunda da son derece kararlı...
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.