9786257938136
493666
https://www.turkishbooks.com/books/dilbilimsel-ceviri-kurami-p493666.html
Dilbilimsel Çeviri Kuramı Rusça - Türkçe Çeviri Sorunları ve Stratejileri
18.396
Günümüzde Türkiye ile Rusya arasındaki diplomasi, ekonomi, ticaret, kültür, bilim ve diğer
alanlardaki ilişkilerin tarihi zirveye çıktığını gözlemleyebiliriz. Son yıllarda iki ülke arasındaki
tanık olduğumuz yakınlaşmanın sağlam bir temele oturtulması için iki dili ve kültürü bilen
uzmanlara gereksinim gün geçtikçe artmaktadır. Yeraltı zenginlikleri, su kaynakları, doğası,
iklimi ile benzersiz olan Avrasya'da bulunan Türkiye ile Rusya arasındaki ortak kültürel mirasın
incelenmesi ve sonraki nesillere aktarılmak üzere korunması, iki ülke arasındaki çalkantılı
ilişkilerin tarihsel gelişiminin araştırılması, iki kültür arasındaki coğrafyanın ve ortak tarihin
şekillendirdiği benzerliklerin ve kültürel zenginlik oluşturan farklılıkların tespit edilmesi bu iki
dili, kültürü, coğrafyayı ve tarihi bilen uzmanlar olmadan düşünülemez. Rusça ve Türkçe bilen,
iki ülkenin gündemini takip edip en küçük ayrıntıları fark ederek yorum ve analiz yapabilen,
nükleer enerjiden uzay bilimlerine kadar farklı alanlarda ve ortak projelerde çalışabilecek dil
uzmanlarının yetiştirilmesi, günümüzde oluşmaya başlayan çok kutuplu dünyada uzun vadeli
milli stratejilerin geliştirilmesi için ayrı bir önem taşımaktadır.
Farklı alanlarda çalışabilecek uzman çevirmen yetiştirme süreci kurumsal altyapının, yöntem
(ler)in ve materyalin varolmasını öngörmektedir. Türkiye'de Rusça-Türkçe dil çifti ile çalışacak
uzmanları yetiştiren uzun geçmişi olan ve kendini kanıtlamış eğitim kurumları vardır. Bunun yanı
sıra her yıl bu iki dilin öğretildiği yeni filoloji bölümleri ya da mütercim-tercümanlık bölümleri
açılmaktadır. İki dilin öğretildiği kurumsal altyapıda sorun yokken, yöntem ve materyal sorunsalı
ortaya çıkmış durumdadır. Bu durum sadece Rusça-Türkçe dil çifti için değil, diğer diller için de
geçerlidir. Türkiye'de ilk mütercim-tercümanlık bölümlerinin Hacettepe Üniversitesi ve Boğaziçi
Üniversitesinde 1980'li yılların başında açılmasından itibaren çeviri eğitimi alanında
yayımlanmış çalışmaları incelediğimizde çalışmaların büyük bir kısmında Avrupa ve ABD'de
geliştirilen 'çeviribilim' anlayışının hakim olduğunu, son yıllardaki nadir istisnalar hariç söz
konusu çalışmalarda salt kuram(lar) tanıtımının yapılıp uygulamalara yer verilmediğini
görebiliriz. Bu durum bazı Türk araştırmacılar tarafından (Kahramantürk, 2008; Alp, 2010) dile
getirilse de halihazırda çeviri kuramının tanımlanması, çeviri kuramının uygulamalarla
ilişkilendirilmesi, farklı dil çiftlerindeki çeviri sorunlarının tespit edilmesi ve sınıflandırılması,
çeviri yöntemleri/stratejileri/tekniklerinin sınıflandırılması ve betimlenmesi alanlarında
doldurulması gereken boşluklar söz konusudur.
alanlardaki ilişkilerin tarihi zirveye çıktığını gözlemleyebiliriz. Son yıllarda iki ülke arasındaki
tanık olduğumuz yakınlaşmanın sağlam bir temele oturtulması için iki dili ve kültürü bilen
uzmanlara gereksinim gün geçtikçe artmaktadır. Yeraltı zenginlikleri, su kaynakları, doğası,
iklimi ile benzersiz olan Avrasya'da bulunan Türkiye ile Rusya arasındaki ortak kültürel mirasın
incelenmesi ve sonraki nesillere aktarılmak üzere korunması, iki ülke arasındaki çalkantılı
ilişkilerin tarihsel gelişiminin araştırılması, iki kültür arasındaki coğrafyanın ve ortak tarihin
şekillendirdiği benzerliklerin ve kültürel zenginlik oluşturan farklılıkların tespit edilmesi bu iki
dili, kültürü, coğrafyayı ve tarihi bilen uzmanlar olmadan düşünülemez. Rusça ve Türkçe bilen,
iki ülkenin gündemini takip edip en küçük ayrıntıları fark ederek yorum ve analiz yapabilen,
nükleer enerjiden uzay bilimlerine kadar farklı alanlarda ve ortak projelerde çalışabilecek dil
uzmanlarının yetiştirilmesi, günümüzde oluşmaya başlayan çok kutuplu dünyada uzun vadeli
milli stratejilerin geliştirilmesi için ayrı bir önem taşımaktadır.
Farklı alanlarda çalışabilecek uzman çevirmen yetiştirme süreci kurumsal altyapının, yöntem
(ler)in ve materyalin varolmasını öngörmektedir. Türkiye'de Rusça-Türkçe dil çifti ile çalışacak
uzmanları yetiştiren uzun geçmişi olan ve kendini kanıtlamış eğitim kurumları vardır. Bunun yanı
sıra her yıl bu iki dilin öğretildiği yeni filoloji bölümleri ya da mütercim-tercümanlık bölümleri
açılmaktadır. İki dilin öğretildiği kurumsal altyapıda sorun yokken, yöntem ve materyal sorunsalı
ortaya çıkmış durumdadır. Bu durum sadece Rusça-Türkçe dil çifti için değil, diğer diller için de
geçerlidir. Türkiye'de ilk mütercim-tercümanlık bölümlerinin Hacettepe Üniversitesi ve Boğaziçi
Üniversitesinde 1980'li yılların başında açılmasından itibaren çeviri eğitimi alanında
yayımlanmış çalışmaları incelediğimizde çalışmaların büyük bir kısmında Avrupa ve ABD'de
geliştirilen 'çeviribilim' anlayışının hakim olduğunu, son yıllardaki nadir istisnalar hariç söz
konusu çalışmalarda salt kuram(lar) tanıtımının yapılıp uygulamalara yer verilmediğini
görebiliriz. Bu durum bazı Türk araştırmacılar tarafından (Kahramantürk, 2008; Alp, 2010) dile
getirilse de halihazırda çeviri kuramının tanımlanması, çeviri kuramının uygulamalarla
ilişkilendirilmesi, farklı dil çiftlerindeki çeviri sorunlarının tespit edilmesi ve sınıflandırılması,
çeviri yöntemleri/stratejileri/tekniklerinin sınıflandırılması ve betimlenmesi alanlarında
doldurulması gereken boşluklar söz konusudur.
Günümüzde Türkiye ile Rusya arasındaki diplomasi, ekonomi, ticaret, kültür, bilim ve diğer
alanlardaki ilişkilerin tarihi zirveye çıktığını gözlemleyebiliriz. Son yıllarda iki ülke arasındaki
tanık olduğumuz yakınlaşmanın sağlam bir temele oturtulması için iki dili ve kültürü bilen
uzmanlara gereksinim gün geçtikçe artmaktadır. Yeraltı zenginlikleri, su kaynakları, doğası,
iklimi ile benzersiz olan Avrasya'da bulunan Türkiye ile Rusya arasındaki ortak kültürel mirasın
incelenmesi ve sonraki nesillere aktarılmak üzere korunması, iki ülke arasındaki çalkantılı
ilişkilerin tarihsel gelişiminin araştırılması, iki kültür arasındaki coğrafyanın ve ortak tarihin
şekillendirdiği benzerliklerin ve kültürel zenginlik oluşturan farklılıkların tespit edilmesi bu iki
dili, kültürü, coğrafyayı ve tarihi bilen uzmanlar olmadan düşünülemez. Rusça ve Türkçe bilen,
iki ülkenin gündemini takip edip en küçük ayrıntıları fark ederek yorum ve analiz yapabilen,
nükleer enerjiden uzay bilimlerine kadar farklı alanlarda ve ortak projelerde çalışabilecek dil
uzmanlarının yetiştirilmesi, günümüzde oluşmaya başlayan çok kutuplu dünyada uzun vadeli
milli stratejilerin geliştirilmesi için ayrı bir önem taşımaktadır.
Farklı alanlarda çalışabilecek uzman çevirmen yetiştirme süreci kurumsal altyapının, yöntem
(ler)in ve materyalin varolmasını öngörmektedir. Türkiye'de Rusça-Türkçe dil çifti ile çalışacak
uzmanları yetiştiren uzun geçmişi olan ve kendini kanıtlamış eğitim kurumları vardır. Bunun yanı
sıra her yıl bu iki dilin öğretildiği yeni filoloji bölümleri ya da mütercim-tercümanlık bölümleri
açılmaktadır. İki dilin öğretildiği kurumsal altyapıda sorun yokken, yöntem ve materyal sorunsalı
ortaya çıkmış durumdadır. Bu durum sadece Rusça-Türkçe dil çifti için değil, diğer diller için de
geçerlidir. Türkiye'de ilk mütercim-tercümanlık bölümlerinin Hacettepe Üniversitesi ve Boğaziçi
Üniversitesinde 1980'li yılların başında açılmasından itibaren çeviri eğitimi alanında
yayımlanmış çalışmaları incelediğimizde çalışmaların büyük bir kısmında Avrupa ve ABD'de
geliştirilen 'çeviribilim' anlayışının hakim olduğunu, son yıllardaki nadir istisnalar hariç söz
konusu çalışmalarda salt kuram(lar) tanıtımının yapılıp uygulamalara yer verilmediğini
görebiliriz. Bu durum bazı Türk araştırmacılar tarafından (Kahramantürk, 2008; Alp, 2010) dile
getirilse de halihazırda çeviri kuramının tanımlanması, çeviri kuramının uygulamalarla
ilişkilendirilmesi, farklı dil çiftlerindeki çeviri sorunlarının tespit edilmesi ve sınıflandırılması,
çeviri yöntemleri/stratejileri/tekniklerinin sınıflandırılması ve betimlenmesi alanlarında
doldurulması gereken boşluklar söz konusudur.
alanlardaki ilişkilerin tarihi zirveye çıktığını gözlemleyebiliriz. Son yıllarda iki ülke arasındaki
tanık olduğumuz yakınlaşmanın sağlam bir temele oturtulması için iki dili ve kültürü bilen
uzmanlara gereksinim gün geçtikçe artmaktadır. Yeraltı zenginlikleri, su kaynakları, doğası,
iklimi ile benzersiz olan Avrasya'da bulunan Türkiye ile Rusya arasındaki ortak kültürel mirasın
incelenmesi ve sonraki nesillere aktarılmak üzere korunması, iki ülke arasındaki çalkantılı
ilişkilerin tarihsel gelişiminin araştırılması, iki kültür arasındaki coğrafyanın ve ortak tarihin
şekillendirdiği benzerliklerin ve kültürel zenginlik oluşturan farklılıkların tespit edilmesi bu iki
dili, kültürü, coğrafyayı ve tarihi bilen uzmanlar olmadan düşünülemez. Rusça ve Türkçe bilen,
iki ülkenin gündemini takip edip en küçük ayrıntıları fark ederek yorum ve analiz yapabilen,
nükleer enerjiden uzay bilimlerine kadar farklı alanlarda ve ortak projelerde çalışabilecek dil
uzmanlarının yetiştirilmesi, günümüzde oluşmaya başlayan çok kutuplu dünyada uzun vadeli
milli stratejilerin geliştirilmesi için ayrı bir önem taşımaktadır.
Farklı alanlarda çalışabilecek uzman çevirmen yetiştirme süreci kurumsal altyapının, yöntem
(ler)in ve materyalin varolmasını öngörmektedir. Türkiye'de Rusça-Türkçe dil çifti ile çalışacak
uzmanları yetiştiren uzun geçmişi olan ve kendini kanıtlamış eğitim kurumları vardır. Bunun yanı
sıra her yıl bu iki dilin öğretildiği yeni filoloji bölümleri ya da mütercim-tercümanlık bölümleri
açılmaktadır. İki dilin öğretildiği kurumsal altyapıda sorun yokken, yöntem ve materyal sorunsalı
ortaya çıkmış durumdadır. Bu durum sadece Rusça-Türkçe dil çifti için değil, diğer diller için de
geçerlidir. Türkiye'de ilk mütercim-tercümanlık bölümlerinin Hacettepe Üniversitesi ve Boğaziçi
Üniversitesinde 1980'li yılların başında açılmasından itibaren çeviri eğitimi alanında
yayımlanmış çalışmaları incelediğimizde çalışmaların büyük bir kısmında Avrupa ve ABD'de
geliştirilen 'çeviribilim' anlayışının hakim olduğunu, son yıllardaki nadir istisnalar hariç söz
konusu çalışmalarda salt kuram(lar) tanıtımının yapılıp uygulamalara yer verilmediğini
görebiliriz. Bu durum bazı Türk araştırmacılar tarafından (Kahramantürk, 2008; Alp, 2010) dile
getirilse de halihazırda çeviri kuramının tanımlanması, çeviri kuramının uygulamalarla
ilişkilendirilmesi, farklı dil çiftlerindeki çeviri sorunlarının tespit edilmesi ve sınıflandırılması,
çeviri yöntemleri/stratejileri/tekniklerinin sınıflandırılması ve betimlenmesi alanlarında
doldurulması gereken boşluklar söz konusudur.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.