3005264100029
401595
https://www.turkishbooks.com/books/davacin-peygamber-olursa-p401595.html
Davacın Peygamber Olursa!
4.32
Gelin, Hep Beraber Düşünelim!
Çok yorucu bir günün ardından evinize gelmiş, yatağını-
za girmiş ve istirahata çekilerek gecenin karanlığına kendinizi bırakmışsınız...
Tam uykuya dalacağınız sırada bir anda evinize yüzleri
kar maskeleri ile kaplı sekiz-on asker giriyor ve siz daha ne
olduğunu henüz anlamadan kafanıza bir çuval geçiriyorlar,
ellerinizi ve ayaklarınızı bağlayarak sizi alıp götürüyorlar...
Sizi önce bir arabaya, ardından da bir uçağa bindiriyorlar...
Uçak uzun bir yolculuğun ardından iniş yapıyor. Askerler sizi alarak tekrar ilerliyorlar. Sonra sizi bir helikoptere
bindiriyorlar. Helikopterde uçak gibi uzun bir süre yol kat
ettikten sonra inişe geçiyor... Ve askerler sizi ondan indiriyorlar. O indirdikleri yerde gözlerinizi açıyorlar. Siz bakıyorsunuz ki, geldiğiniz yer ıssız bir ada!
Askerler hiçbir şey konuşmuyor, tek bir kelime dahi etmiyorlar.
Siz şaşkınlıktan ne yapacağınızı bilmeden etrafa bakını-
yor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz...
Etrafa bakındığınız sırada bir ara tipleri hiçte o adada ya-
şayan birilerine benzemeyen ve hararetle çalışmakta olan
bazı insanlar görüyorsunuz.
Kimisi tarla sürüyor, kimisi kayık yapma peşinde, kimisi
de daha başka işlerle meşgul...
Muhtemelen onlarda sizin gibi başlarına çuvallar geçirilerek oraya getirilmiş kimseler!
Siz olup bitenleri anlamak için onlara doğru ilerlemeye
başlıyorsunuz. Tam yürümeye koyulmuşken askerin birisi
yanınıza yanaşıyor ve:
?Eğer buraya niçin getirildiğini, ne yapman gerektiğini ve en
ideal şekilde buradan nasıl kurtulacağını öğrenmek istiyorsan cebine bırakacağım şu notları oku!"diyerek cebinize bir kâğıt
parçası bırakıyor ve hızla oradan uzaklaşıyor...
Tam bu olayların yaşandığı sırada adada sizi gören o insanlar yanınıza gelmeye başlıyor...
Siz bir an önce oradan kurtulmak için askerin tavsiye ettiği şeyi yapmaya, yani cebinize bırakılan notu okumaya hazırlanıyorsunuz. Tam okuyacağınız sırada yanınıza gelen o
insanlardan birisi kolunuzdan tutuyor ve size:
?Kardeş! Senin o notu okumana hiç gerek yok! Ben zaten
onu okudum ve şu anda onun gereğini yapmaya çalışıyorum. O
notun bildirdiğine göre bizler burayı imar etmekle sonrasında da
ilerleyen dönemlerde gelecek insanlar için burayı güzelleştirmekle
sorumluyuz" diyor.
O esnada öbürü öne atılıyor ve:
?Hayır, bu arkadaşın söylediklerine katılmıyorum. Aksine
bizler burayı imar etmeye değil, kendimize uygun kayıklar yaparak bir an önce buradan kurtulmaya geldik. Benim o nottan
anladığım budur" diyor.
Derken öbürü söz alıyor ve:
?Hayır, hayır! Bu iki arkadaşta o notu yanlış anlamış. Benim anladığıma göre o not bizlere buranın bizler için sürekli kalı-
nacak bir yer olmadığını, eninde sonunda buradan göç edeceğimizi ve burada yaptığımız işlere göre ödül veya ceza alacağımızı
anlatıyor. Evet, o not bize bunları anlatıyor" diyor...
Sizce aklını kullanan bir insan oradakilerin ortaya attığı
farklı faklı fikirlere uymayı mı akıllılık olarak değerlendirir,
yoksa askerin cebine bıraktığı o nota bakmayı mı?
Çok yorucu bir günün ardından evinize gelmiş, yatağını-
za girmiş ve istirahata çekilerek gecenin karanlığına kendinizi bırakmışsınız...
Tam uykuya dalacağınız sırada bir anda evinize yüzleri
kar maskeleri ile kaplı sekiz-on asker giriyor ve siz daha ne
olduğunu henüz anlamadan kafanıza bir çuval geçiriyorlar,
ellerinizi ve ayaklarınızı bağlayarak sizi alıp götürüyorlar...
Sizi önce bir arabaya, ardından da bir uçağa bindiriyorlar...
Uçak uzun bir yolculuğun ardından iniş yapıyor. Askerler sizi alarak tekrar ilerliyorlar. Sonra sizi bir helikoptere
bindiriyorlar. Helikopterde uçak gibi uzun bir süre yol kat
ettikten sonra inişe geçiyor... Ve askerler sizi ondan indiriyorlar. O indirdikleri yerde gözlerinizi açıyorlar. Siz bakıyorsunuz ki, geldiğiniz yer ıssız bir ada!
Askerler hiçbir şey konuşmuyor, tek bir kelime dahi etmiyorlar.
Siz şaşkınlıktan ne yapacağınızı bilmeden etrafa bakını-
yor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz...
Etrafa bakındığınız sırada bir ara tipleri hiçte o adada ya-
şayan birilerine benzemeyen ve hararetle çalışmakta olan
bazı insanlar görüyorsunuz.
Kimisi tarla sürüyor, kimisi kayık yapma peşinde, kimisi
de daha başka işlerle meşgul...
Muhtemelen onlarda sizin gibi başlarına çuvallar geçirilerek oraya getirilmiş kimseler!
Siz olup bitenleri anlamak için onlara doğru ilerlemeye
başlıyorsunuz. Tam yürümeye koyulmuşken askerin birisi
yanınıza yanaşıyor ve:
?Eğer buraya niçin getirildiğini, ne yapman gerektiğini ve en
ideal şekilde buradan nasıl kurtulacağını öğrenmek istiyorsan cebine bırakacağım şu notları oku!"diyerek cebinize bir kâğıt
parçası bırakıyor ve hızla oradan uzaklaşıyor...
Tam bu olayların yaşandığı sırada adada sizi gören o insanlar yanınıza gelmeye başlıyor...
Siz bir an önce oradan kurtulmak için askerin tavsiye ettiği şeyi yapmaya, yani cebinize bırakılan notu okumaya hazırlanıyorsunuz. Tam okuyacağınız sırada yanınıza gelen o
insanlardan birisi kolunuzdan tutuyor ve size:
?Kardeş! Senin o notu okumana hiç gerek yok! Ben zaten
onu okudum ve şu anda onun gereğini yapmaya çalışıyorum. O
notun bildirdiğine göre bizler burayı imar etmekle sonrasında da
ilerleyen dönemlerde gelecek insanlar için burayı güzelleştirmekle
sorumluyuz" diyor.
O esnada öbürü öne atılıyor ve:
?Hayır, bu arkadaşın söylediklerine katılmıyorum. Aksine
bizler burayı imar etmeye değil, kendimize uygun kayıklar yaparak bir an önce buradan kurtulmaya geldik. Benim o nottan
anladığım budur" diyor.
Derken öbürü söz alıyor ve:
?Hayır, hayır! Bu iki arkadaşta o notu yanlış anlamış. Benim anladığıma göre o not bizlere buranın bizler için sürekli kalı-
nacak bir yer olmadığını, eninde sonunda buradan göç edeceğimizi ve burada yaptığımız işlere göre ödül veya ceza alacağımızı
anlatıyor. Evet, o not bize bunları anlatıyor" diyor...
Sizce aklını kullanan bir insan oradakilerin ortaya attığı
farklı faklı fikirlere uymayı mı akıllılık olarak değerlendirir,
yoksa askerin cebine bıraktığı o nota bakmayı mı?
Gelin, Hep Beraber Düşünelim!
Çok yorucu bir günün ardından evinize gelmiş, yatağını-
za girmiş ve istirahata çekilerek gecenin karanlığına kendinizi bırakmışsınız...
Tam uykuya dalacağınız sırada bir anda evinize yüzleri
kar maskeleri ile kaplı sekiz-on asker giriyor ve siz daha ne
olduğunu henüz anlamadan kafanıza bir çuval geçiriyorlar,
ellerinizi ve ayaklarınızı bağlayarak sizi alıp götürüyorlar...
Sizi önce bir arabaya, ardından da bir uçağa bindiriyorlar...
Uçak uzun bir yolculuğun ardından iniş yapıyor. Askerler sizi alarak tekrar ilerliyorlar. Sonra sizi bir helikoptere
bindiriyorlar. Helikopterde uçak gibi uzun bir süre yol kat
ettikten sonra inişe geçiyor... Ve askerler sizi ondan indiriyorlar. O indirdikleri yerde gözlerinizi açıyorlar. Siz bakıyorsunuz ki, geldiğiniz yer ıssız bir ada!
Askerler hiçbir şey konuşmuyor, tek bir kelime dahi etmiyorlar.
Siz şaşkınlıktan ne yapacağınızı bilmeden etrafa bakını-
yor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz...
Etrafa bakındığınız sırada bir ara tipleri hiçte o adada ya-
şayan birilerine benzemeyen ve hararetle çalışmakta olan
bazı insanlar görüyorsunuz.
Kimisi tarla sürüyor, kimisi kayık yapma peşinde, kimisi
de daha başka işlerle meşgul...
Muhtemelen onlarda sizin gibi başlarına çuvallar geçirilerek oraya getirilmiş kimseler!
Siz olup bitenleri anlamak için onlara doğru ilerlemeye
başlıyorsunuz. Tam yürümeye koyulmuşken askerin birisi
yanınıza yanaşıyor ve:
?Eğer buraya niçin getirildiğini, ne yapman gerektiğini ve en
ideal şekilde buradan nasıl kurtulacağını öğrenmek istiyorsan cebine bırakacağım şu notları oku!"diyerek cebinize bir kâğıt
parçası bırakıyor ve hızla oradan uzaklaşıyor...
Tam bu olayların yaşandığı sırada adada sizi gören o insanlar yanınıza gelmeye başlıyor...
Siz bir an önce oradan kurtulmak için askerin tavsiye ettiği şeyi yapmaya, yani cebinize bırakılan notu okumaya hazırlanıyorsunuz. Tam okuyacağınız sırada yanınıza gelen o
insanlardan birisi kolunuzdan tutuyor ve size:
?Kardeş! Senin o notu okumana hiç gerek yok! Ben zaten
onu okudum ve şu anda onun gereğini yapmaya çalışıyorum. O
notun bildirdiğine göre bizler burayı imar etmekle sonrasında da
ilerleyen dönemlerde gelecek insanlar için burayı güzelleştirmekle
sorumluyuz" diyor.
O esnada öbürü öne atılıyor ve:
?Hayır, bu arkadaşın söylediklerine katılmıyorum. Aksine
bizler burayı imar etmeye değil, kendimize uygun kayıklar yaparak bir an önce buradan kurtulmaya geldik. Benim o nottan
anladığım budur" diyor.
Derken öbürü söz alıyor ve:
?Hayır, hayır! Bu iki arkadaşta o notu yanlış anlamış. Benim anladığıma göre o not bizlere buranın bizler için sürekli kalı-
nacak bir yer olmadığını, eninde sonunda buradan göç edeceğimizi ve burada yaptığımız işlere göre ödül veya ceza alacağımızı
anlatıyor. Evet, o not bize bunları anlatıyor" diyor...
Sizce aklını kullanan bir insan oradakilerin ortaya attığı
farklı faklı fikirlere uymayı mı akıllılık olarak değerlendirir,
yoksa askerin cebine bıraktığı o nota bakmayı mı?
Çok yorucu bir günün ardından evinize gelmiş, yatağını-
za girmiş ve istirahata çekilerek gecenin karanlığına kendinizi bırakmışsınız...
Tam uykuya dalacağınız sırada bir anda evinize yüzleri
kar maskeleri ile kaplı sekiz-on asker giriyor ve siz daha ne
olduğunu henüz anlamadan kafanıza bir çuval geçiriyorlar,
ellerinizi ve ayaklarınızı bağlayarak sizi alıp götürüyorlar...
Sizi önce bir arabaya, ardından da bir uçağa bindiriyorlar...
Uçak uzun bir yolculuğun ardından iniş yapıyor. Askerler sizi alarak tekrar ilerliyorlar. Sonra sizi bir helikoptere
bindiriyorlar. Helikopterde uçak gibi uzun bir süre yol kat
ettikten sonra inişe geçiyor... Ve askerler sizi ondan indiriyorlar. O indirdikleri yerde gözlerinizi açıyorlar. Siz bakıyorsunuz ki, geldiğiniz yer ıssız bir ada!
Askerler hiçbir şey konuşmuyor, tek bir kelime dahi etmiyorlar.
Siz şaşkınlıktan ne yapacağınızı bilmeden etrafa bakını-
yor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz...
Etrafa bakındığınız sırada bir ara tipleri hiçte o adada ya-
şayan birilerine benzemeyen ve hararetle çalışmakta olan
bazı insanlar görüyorsunuz.
Kimisi tarla sürüyor, kimisi kayık yapma peşinde, kimisi
de daha başka işlerle meşgul...
Muhtemelen onlarda sizin gibi başlarına çuvallar geçirilerek oraya getirilmiş kimseler!
Siz olup bitenleri anlamak için onlara doğru ilerlemeye
başlıyorsunuz. Tam yürümeye koyulmuşken askerin birisi
yanınıza yanaşıyor ve:
?Eğer buraya niçin getirildiğini, ne yapman gerektiğini ve en
ideal şekilde buradan nasıl kurtulacağını öğrenmek istiyorsan cebine bırakacağım şu notları oku!"diyerek cebinize bir kâğıt
parçası bırakıyor ve hızla oradan uzaklaşıyor...
Tam bu olayların yaşandığı sırada adada sizi gören o insanlar yanınıza gelmeye başlıyor...
Siz bir an önce oradan kurtulmak için askerin tavsiye ettiği şeyi yapmaya, yani cebinize bırakılan notu okumaya hazırlanıyorsunuz. Tam okuyacağınız sırada yanınıza gelen o
insanlardan birisi kolunuzdan tutuyor ve size:
?Kardeş! Senin o notu okumana hiç gerek yok! Ben zaten
onu okudum ve şu anda onun gereğini yapmaya çalışıyorum. O
notun bildirdiğine göre bizler burayı imar etmekle sonrasında da
ilerleyen dönemlerde gelecek insanlar için burayı güzelleştirmekle
sorumluyuz" diyor.
O esnada öbürü öne atılıyor ve:
?Hayır, bu arkadaşın söylediklerine katılmıyorum. Aksine
bizler burayı imar etmeye değil, kendimize uygun kayıklar yaparak bir an önce buradan kurtulmaya geldik. Benim o nottan
anladığım budur" diyor.
Derken öbürü söz alıyor ve:
?Hayır, hayır! Bu iki arkadaşta o notu yanlış anlamış. Benim anladığıma göre o not bizlere buranın bizler için sürekli kalı-
nacak bir yer olmadığını, eninde sonunda buradan göç edeceğimizi ve burada yaptığımız işlere göre ödül veya ceza alacağımızı
anlatıyor. Evet, o not bize bunları anlatıyor" diyor...
Sizce aklını kullanan bir insan oradakilerin ortaya attığı
farklı faklı fikirlere uymayı mı akıllılık olarak değerlendirir,
yoksa askerin cebine bıraktığı o nota bakmayı mı?
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.