9786257014793
498359
https://www.turkishbooks.com/books/copernicus-kant-ve-dusuncenin-modernligi-p498359.html
Copernicus, Kant ve Düşüncenin Modernliği
4.8
"Modernliğe ilişkin literatür uzar gider, ve ben de burada söz konusu literatüre bir asap bozukluğu
halet-i ruhiyesi içinde ve biraz fazla sıkışık yazılmış olmanın bütün iticiliğine sahip yüze yakın
sayfayla katkıda bulunmaktan çekinmedim. Modernliğin en temelde doğa ve kültür arasındaki
ilişkinin farklı bir tasarımını içerdiğini tesbit ettikten sonra da, maddî tarihçiliği başkalarına
bırakarak, onun kurucu düşünürleri veya temsilcileri sıfatıyla Montaigne'in, Cervantes'in,
Hobbes'un, Kant'ın, Baudelaire'in, Saussure'ün eserlerini ardarda gelen ve zihnimizdeki
gerçeklik düşüncesini parçalamakta olan kırılmaların, kozmosun düzeni ve insan, mit ve olgu,
doğal durum ve toplum, düşünce ve gerçeklik, güzellik ve hakikat, ardından dil ve gerçeklik
arasındaki kırılmaların birbirlerini izlemesi olarak görmeyi önerdim. Bu öneri tartışılabilir ya da
abartılı bulunabilir, ama esasa ilişkin haklı ve reddedilemez bir yanı olduğuna da kesinlikle
inanıyorum.
Düşünce tarihine ilişkin nüfuz edici olmasını umut ettiğim böyle bir okumanın ötesinde, kişisel
kanaatime gelirsek, entelektüel ilginin artık hakikati sosyokültürel bir inşa ve bilgiyi deneysel bir
ölçümlenebilirlik olarak tasarlamamız nedeniyle dejenere olmuş olduğuna ve gerçekliği, yani
varolan olarak varolanı telafisi imkansız biçimde ıskaladığına inanıyorum. Standart düşünce tarihi
anlatılarımızda Muhasibî'nin yeri Descartes'tan ve Sadra'nın yeri Kant'tan küçük tutulduğu sürece bunun asla aşılamayacağına da inanıyorum. Batılılar'ın bu noktadaki kanaati ne olur, hiç
bilmiyorum, ama biz kendimizi onların kanaatleriyle bağlı hissetmek durumunda değiliz."
halet-i ruhiyesi içinde ve biraz fazla sıkışık yazılmış olmanın bütün iticiliğine sahip yüze yakın
sayfayla katkıda bulunmaktan çekinmedim. Modernliğin en temelde doğa ve kültür arasındaki
ilişkinin farklı bir tasarımını içerdiğini tesbit ettikten sonra da, maddî tarihçiliği başkalarına
bırakarak, onun kurucu düşünürleri veya temsilcileri sıfatıyla Montaigne'in, Cervantes'in,
Hobbes'un, Kant'ın, Baudelaire'in, Saussure'ün eserlerini ardarda gelen ve zihnimizdeki
gerçeklik düşüncesini parçalamakta olan kırılmaların, kozmosun düzeni ve insan, mit ve olgu,
doğal durum ve toplum, düşünce ve gerçeklik, güzellik ve hakikat, ardından dil ve gerçeklik
arasındaki kırılmaların birbirlerini izlemesi olarak görmeyi önerdim. Bu öneri tartışılabilir ya da
abartılı bulunabilir, ama esasa ilişkin haklı ve reddedilemez bir yanı olduğuna da kesinlikle
inanıyorum.
Düşünce tarihine ilişkin nüfuz edici olmasını umut ettiğim böyle bir okumanın ötesinde, kişisel
kanaatime gelirsek, entelektüel ilginin artık hakikati sosyokültürel bir inşa ve bilgiyi deneysel bir
ölçümlenebilirlik olarak tasarlamamız nedeniyle dejenere olmuş olduğuna ve gerçekliği, yani
varolan olarak varolanı telafisi imkansız biçimde ıskaladığına inanıyorum. Standart düşünce tarihi
anlatılarımızda Muhasibî'nin yeri Descartes'tan ve Sadra'nın yeri Kant'tan küçük tutulduğu sürece bunun asla aşılamayacağına da inanıyorum. Batılılar'ın bu noktadaki kanaati ne olur, hiç
bilmiyorum, ama biz kendimizi onların kanaatleriyle bağlı hissetmek durumunda değiliz."
"Modernliğe ilişkin literatür uzar gider, ve ben de burada söz konusu literatüre bir asap bozukluğu
halet-i ruhiyesi içinde ve biraz fazla sıkışık yazılmış olmanın bütün iticiliğine sahip yüze yakın
sayfayla katkıda bulunmaktan çekinmedim. Modernliğin en temelde doğa ve kültür arasındaki
ilişkinin farklı bir tasarımını içerdiğini tesbit ettikten sonra da, maddî tarihçiliği başkalarına
bırakarak, onun kurucu düşünürleri veya temsilcileri sıfatıyla Montaigne'in, Cervantes'in,
Hobbes'un, Kant'ın, Baudelaire'in, Saussure'ün eserlerini ardarda gelen ve zihnimizdeki
gerçeklik düşüncesini parçalamakta olan kırılmaların, kozmosun düzeni ve insan, mit ve olgu,
doğal durum ve toplum, düşünce ve gerçeklik, güzellik ve hakikat, ardından dil ve gerçeklik
arasındaki kırılmaların birbirlerini izlemesi olarak görmeyi önerdim. Bu öneri tartışılabilir ya da
abartılı bulunabilir, ama esasa ilişkin haklı ve reddedilemez bir yanı olduğuna da kesinlikle
inanıyorum.
Düşünce tarihine ilişkin nüfuz edici olmasını umut ettiğim böyle bir okumanın ötesinde, kişisel
kanaatime gelirsek, entelektüel ilginin artık hakikati sosyokültürel bir inşa ve bilgiyi deneysel bir
ölçümlenebilirlik olarak tasarlamamız nedeniyle dejenere olmuş olduğuna ve gerçekliği, yani
varolan olarak varolanı telafisi imkansız biçimde ıskaladığına inanıyorum. Standart düşünce tarihi
anlatılarımızda Muhasibî'nin yeri Descartes'tan ve Sadra'nın yeri Kant'tan küçük tutulduğu sürece bunun asla aşılamayacağına da inanıyorum. Batılılar'ın bu noktadaki kanaati ne olur, hiç
bilmiyorum, ama biz kendimizi onların kanaatleriyle bağlı hissetmek durumunda değiliz."
halet-i ruhiyesi içinde ve biraz fazla sıkışık yazılmış olmanın bütün iticiliğine sahip yüze yakın
sayfayla katkıda bulunmaktan çekinmedim. Modernliğin en temelde doğa ve kültür arasındaki
ilişkinin farklı bir tasarımını içerdiğini tesbit ettikten sonra da, maddî tarihçiliği başkalarına
bırakarak, onun kurucu düşünürleri veya temsilcileri sıfatıyla Montaigne'in, Cervantes'in,
Hobbes'un, Kant'ın, Baudelaire'in, Saussure'ün eserlerini ardarda gelen ve zihnimizdeki
gerçeklik düşüncesini parçalamakta olan kırılmaların, kozmosun düzeni ve insan, mit ve olgu,
doğal durum ve toplum, düşünce ve gerçeklik, güzellik ve hakikat, ardından dil ve gerçeklik
arasındaki kırılmaların birbirlerini izlemesi olarak görmeyi önerdim. Bu öneri tartışılabilir ya da
abartılı bulunabilir, ama esasa ilişkin haklı ve reddedilemez bir yanı olduğuna da kesinlikle
inanıyorum.
Düşünce tarihine ilişkin nüfuz edici olmasını umut ettiğim böyle bir okumanın ötesinde, kişisel
kanaatime gelirsek, entelektüel ilginin artık hakikati sosyokültürel bir inşa ve bilgiyi deneysel bir
ölçümlenebilirlik olarak tasarlamamız nedeniyle dejenere olmuş olduğuna ve gerçekliği, yani
varolan olarak varolanı telafisi imkansız biçimde ıskaladığına inanıyorum. Standart düşünce tarihi
anlatılarımızda Muhasibî'nin yeri Descartes'tan ve Sadra'nın yeri Kant'tan küçük tutulduğu sürece bunun asla aşılamayacağına da inanıyorum. Batılılar'ın bu noktadaki kanaati ne olur, hiç
bilmiyorum, ama biz kendimizi onların kanaatleriyle bağlı hissetmek durumunda değiliz."
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.