9786257033749
500221
https://www.turkishbooks.com/books/cok-kulturluluk-insani-guvenlik-ve-oteki-algisi-p500221.html
Çok Kültürlülük, İnsani Güvenlik ve Öteki Algısı
7.2
Bu çalışmanın çıkış noktası, Ötekine dair algılamaların, gerçeklikte yansımalarının olmasıdır.
Tarihsel süreçler göstermiştir ki, kendi öznelliğini kurmak isteyen birey, grup, topluluk, devlet
vb. mutlak olarak tanımlanmış ve nesnelleştirilmiş bir konuma indirgenen bir Ötekiye ihtiyaç
duymuştur. Bu durumun modern devletin öncesindeki dönemde, modern devlet döneminde ve
nihayetinde içinde bulunduğumuz ve post-modern olarak adlandırılan çağda da örnekleri
bulunmaktadır.
Kitaptaki temel varsayım, çatışma ve kriz sebeplerinin bir şekilde Ötekiye dair algılarla ilişkili
olduğu üzerinedir. Bu sebeple, insan için onurlu yaşamın sağlanmasını ve devam ettirilmesini
merkeze alan İnsani Güvenlik ve Çokkültürlülük yaklaşımlarının normatif şekilde incelenmesi
ve uygulama noktasında ortaya çıkabilecek avantaj ve dezavantajlarının ortaya konulması
amaçlanmıştır.
Kitap ile ilgili çalışma yapılırken yanıt aranan temel sorular şunlar olmuştur: Öteki nasıl oldu
da nesne konumunda kurulmuş ve bu kurulum gerçekliğe nasıl yansımıştır? Çokkültürlülük
yaklaşımının toplumsallık kültürü sağlamadaki sorunların çözümündeki etkisi ne düzeydedir?
Ayrıca İnsani Güvenlik'in onurlu bir yaşam inşasında nasıl bir rolü bulunmaktadır? Bu
yaklaşımların eksik kaldığı noktalar nelerdir? Uluslararası sistemin bu sorunlardaki etkisi
nedir?
Kitabın ilk bölümünde Çokkültürlülük yaklaşımı üzerinde durulmuş ve bölüm sonunda ise
Sürdürülebilir bir Küresel Çokkültürlülük yaklaşımının eklenmesi, Çokkültürlülük
taleplerinin tek başına devlet içi mekanizmalarla çözülemeyecek kadar karmaşık bir hal almış
olması sebebi ile gerekli görülmüştür.
İkinci bölümde ise, İnsani Güvenlik çalışmalarının genel olarak teorik temellerinden
bahsedildikten sonra, ilk bölümle de bağlantılı olarak, İnsani Güvenlik yaklaşımına Küresel
Çokkültürlülük yaklaşımının entegrasyonu ile elde edilebilecek kazanımlara, bu sentezin
gerekliliğine işaret eden örneklere yer verilmiştir.
Çalışmadan genel itibari ile çıkarılabilecek sonuç; tek merkezli, sabit ve Ötekinin öznelliğini
denkleme katmayan uygulamaların kriz ve çatışma sonuçlu süreçlere evrilebildiğidir. Sabit
formda dondurulmuş olarak inşa edilen kimlik ve kültürlerin mümkün olamayacağı
görülmüştür. Bu bağlamda da sistem düzeyinde ve devlet düzeyinde yapılması gerekenlerle
ilgili ortaya farklı yaklaşımlar konulmuştur.
Tarihsel süreçler göstermiştir ki, kendi öznelliğini kurmak isteyen birey, grup, topluluk, devlet
vb. mutlak olarak tanımlanmış ve nesnelleştirilmiş bir konuma indirgenen bir Ötekiye ihtiyaç
duymuştur. Bu durumun modern devletin öncesindeki dönemde, modern devlet döneminde ve
nihayetinde içinde bulunduğumuz ve post-modern olarak adlandırılan çağda da örnekleri
bulunmaktadır.
Kitaptaki temel varsayım, çatışma ve kriz sebeplerinin bir şekilde Ötekiye dair algılarla ilişkili
olduğu üzerinedir. Bu sebeple, insan için onurlu yaşamın sağlanmasını ve devam ettirilmesini
merkeze alan İnsani Güvenlik ve Çokkültürlülük yaklaşımlarının normatif şekilde incelenmesi
ve uygulama noktasında ortaya çıkabilecek avantaj ve dezavantajlarının ortaya konulması
amaçlanmıştır.
Kitap ile ilgili çalışma yapılırken yanıt aranan temel sorular şunlar olmuştur: Öteki nasıl oldu
da nesne konumunda kurulmuş ve bu kurulum gerçekliğe nasıl yansımıştır? Çokkültürlülük
yaklaşımının toplumsallık kültürü sağlamadaki sorunların çözümündeki etkisi ne düzeydedir?
Ayrıca İnsani Güvenlik'in onurlu bir yaşam inşasında nasıl bir rolü bulunmaktadır? Bu
yaklaşımların eksik kaldığı noktalar nelerdir? Uluslararası sistemin bu sorunlardaki etkisi
nedir?
Kitabın ilk bölümünde Çokkültürlülük yaklaşımı üzerinde durulmuş ve bölüm sonunda ise
Sürdürülebilir bir Küresel Çokkültürlülük yaklaşımının eklenmesi, Çokkültürlülük
taleplerinin tek başına devlet içi mekanizmalarla çözülemeyecek kadar karmaşık bir hal almış
olması sebebi ile gerekli görülmüştür.
İkinci bölümde ise, İnsani Güvenlik çalışmalarının genel olarak teorik temellerinden
bahsedildikten sonra, ilk bölümle de bağlantılı olarak, İnsani Güvenlik yaklaşımına Küresel
Çokkültürlülük yaklaşımının entegrasyonu ile elde edilebilecek kazanımlara, bu sentezin
gerekliliğine işaret eden örneklere yer verilmiştir.
Çalışmadan genel itibari ile çıkarılabilecek sonuç; tek merkezli, sabit ve Ötekinin öznelliğini
denkleme katmayan uygulamaların kriz ve çatışma sonuçlu süreçlere evrilebildiğidir. Sabit
formda dondurulmuş olarak inşa edilen kimlik ve kültürlerin mümkün olamayacağı
görülmüştür. Bu bağlamda da sistem düzeyinde ve devlet düzeyinde yapılması gerekenlerle
ilgili ortaya farklı yaklaşımlar konulmuştur.
Bu çalışmanın çıkış noktası, Ötekine dair algılamaların, gerçeklikte yansımalarının olmasıdır.
Tarihsel süreçler göstermiştir ki, kendi öznelliğini kurmak isteyen birey, grup, topluluk, devlet
vb. mutlak olarak tanımlanmış ve nesnelleştirilmiş bir konuma indirgenen bir Ötekiye ihtiyaç
duymuştur. Bu durumun modern devletin öncesindeki dönemde, modern devlet döneminde ve
nihayetinde içinde bulunduğumuz ve post-modern olarak adlandırılan çağda da örnekleri
bulunmaktadır.
Kitaptaki temel varsayım, çatışma ve kriz sebeplerinin bir şekilde Ötekiye dair algılarla ilişkili
olduğu üzerinedir. Bu sebeple, insan için onurlu yaşamın sağlanmasını ve devam ettirilmesini
merkeze alan İnsani Güvenlik ve Çokkültürlülük yaklaşımlarının normatif şekilde incelenmesi
ve uygulama noktasında ortaya çıkabilecek avantaj ve dezavantajlarının ortaya konulması
amaçlanmıştır.
Kitap ile ilgili çalışma yapılırken yanıt aranan temel sorular şunlar olmuştur: Öteki nasıl oldu
da nesne konumunda kurulmuş ve bu kurulum gerçekliğe nasıl yansımıştır? Çokkültürlülük
yaklaşımının toplumsallık kültürü sağlamadaki sorunların çözümündeki etkisi ne düzeydedir?
Ayrıca İnsani Güvenlik'in onurlu bir yaşam inşasında nasıl bir rolü bulunmaktadır? Bu
yaklaşımların eksik kaldığı noktalar nelerdir? Uluslararası sistemin bu sorunlardaki etkisi
nedir?
Kitabın ilk bölümünde Çokkültürlülük yaklaşımı üzerinde durulmuş ve bölüm sonunda ise
Sürdürülebilir bir Küresel Çokkültürlülük yaklaşımının eklenmesi, Çokkültürlülük
taleplerinin tek başına devlet içi mekanizmalarla çözülemeyecek kadar karmaşık bir hal almış
olması sebebi ile gerekli görülmüştür.
İkinci bölümde ise, İnsani Güvenlik çalışmalarının genel olarak teorik temellerinden
bahsedildikten sonra, ilk bölümle de bağlantılı olarak, İnsani Güvenlik yaklaşımına Küresel
Çokkültürlülük yaklaşımının entegrasyonu ile elde edilebilecek kazanımlara, bu sentezin
gerekliliğine işaret eden örneklere yer verilmiştir.
Çalışmadan genel itibari ile çıkarılabilecek sonuç; tek merkezli, sabit ve Ötekinin öznelliğini
denkleme katmayan uygulamaların kriz ve çatışma sonuçlu süreçlere evrilebildiğidir. Sabit
formda dondurulmuş olarak inşa edilen kimlik ve kültürlerin mümkün olamayacağı
görülmüştür. Bu bağlamda da sistem düzeyinde ve devlet düzeyinde yapılması gerekenlerle
ilgili ortaya farklı yaklaşımlar konulmuştur.
Tarihsel süreçler göstermiştir ki, kendi öznelliğini kurmak isteyen birey, grup, topluluk, devlet
vb. mutlak olarak tanımlanmış ve nesnelleştirilmiş bir konuma indirgenen bir Ötekiye ihtiyaç
duymuştur. Bu durumun modern devletin öncesindeki dönemde, modern devlet döneminde ve
nihayetinde içinde bulunduğumuz ve post-modern olarak adlandırılan çağda da örnekleri
bulunmaktadır.
Kitaptaki temel varsayım, çatışma ve kriz sebeplerinin bir şekilde Ötekiye dair algılarla ilişkili
olduğu üzerinedir. Bu sebeple, insan için onurlu yaşamın sağlanmasını ve devam ettirilmesini
merkeze alan İnsani Güvenlik ve Çokkültürlülük yaklaşımlarının normatif şekilde incelenmesi
ve uygulama noktasında ortaya çıkabilecek avantaj ve dezavantajlarının ortaya konulması
amaçlanmıştır.
Kitap ile ilgili çalışma yapılırken yanıt aranan temel sorular şunlar olmuştur: Öteki nasıl oldu
da nesne konumunda kurulmuş ve bu kurulum gerçekliğe nasıl yansımıştır? Çokkültürlülük
yaklaşımının toplumsallık kültürü sağlamadaki sorunların çözümündeki etkisi ne düzeydedir?
Ayrıca İnsani Güvenlik'in onurlu bir yaşam inşasında nasıl bir rolü bulunmaktadır? Bu
yaklaşımların eksik kaldığı noktalar nelerdir? Uluslararası sistemin bu sorunlardaki etkisi
nedir?
Kitabın ilk bölümünde Çokkültürlülük yaklaşımı üzerinde durulmuş ve bölüm sonunda ise
Sürdürülebilir bir Küresel Çokkültürlülük yaklaşımının eklenmesi, Çokkültürlülük
taleplerinin tek başına devlet içi mekanizmalarla çözülemeyecek kadar karmaşık bir hal almış
olması sebebi ile gerekli görülmüştür.
İkinci bölümde ise, İnsani Güvenlik çalışmalarının genel olarak teorik temellerinden
bahsedildikten sonra, ilk bölümle de bağlantılı olarak, İnsani Güvenlik yaklaşımına Küresel
Çokkültürlülük yaklaşımının entegrasyonu ile elde edilebilecek kazanımlara, bu sentezin
gerekliliğine işaret eden örneklere yer verilmiştir.
Çalışmadan genel itibari ile çıkarılabilecek sonuç; tek merkezli, sabit ve Ötekinin öznelliğini
denkleme katmayan uygulamaların kriz ve çatışma sonuçlu süreçlere evrilebildiğidir. Sabit
formda dondurulmuş olarak inşa edilen kimlik ve kültürlerin mümkün olamayacağı
görülmüştür. Bu bağlamda da sistem düzeyinde ve devlet düzeyinde yapılması gerekenlerle
ilgili ortaya farklı yaklaşımlar konulmuştur.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.