9786254081583
611726
https://www.turkishbooks.com/books/cihan-harbinde-yildirim-p611726.html
Cihan Harbi'nde Yıldırım
6.48
Tarihçi, bir avukat gibi değil, bir hakim gibi olmalıdır. Olayların, kişilerin veya fikirlerin savunuculuğuna girişirse gayriihtiyari, aleyhteki delilleri atlayabilir. Bu durumda tarihi hakikat meydana çıkmaz. Fakat hakim, bir olayda, lehte ve aleyhte bütün delilleri göz önünde bulundurarak, bütün tanıkları dinleyerek gerçeğin ve hakikatin meydana çıkmasına çalışır. Tarihçinin de işi tam olarak bu olmalıdır. Elinizdeki bu eser, belki de aleyhte bir tanık sayıldığından 1932'den beri hiç basılmamıştır. Fakat tarihe ilgi ve merak duyanlar, aleyhteki tanıkları da dinlemek, bu tanıklara da söz vermek mecburiyetindedir. Eser, tarihimizde çok bilinmeyen, Osmanlı İmparatorluğu'nu mağlubiyete götüren muharebeler silsilesi olduğu için çok da kurcalanmayan bir teşekkül ve teşebbüsü, Yıldırım Ordular Grubu'nu ve faaliyetlerini ele almaktadır. Bu faaliyetlerin yazarı Ordular Grubu'nun Başhekimi, Doktor Werner Steuber'dir. Eseri Almanca'dan dilimize ise meşhur harp tarihçilerimizden Bursalı Mehmet Nihat Bey kazandırmıştır. Doktor Steuber, Ağustos 1917'de Almanya'dan hareketinden başlayarak Yıldırım Ordular Grubu'nun dağılmasına ve Mondros'a kadarki süreci, hem tarihi hem sosyal olarak hem muharebeler hem de lojistik imkanlar açısından değerlendirmektedir. Yazarın, eserini Türkler'e hayranlıkla yazdığı söylenemez. Cihan Harbi'nde pek çok Alman görevlinin, Türk ordusuna ve kumandanlarına tepeden baktığından şikayet edilmiştir. Zaman zaman eserde bu bakış açısına rastlamak da mümkündür. Bununla birlikte Türklere dair negatif fikirler sunmaktan da imtina edilmemiştir. Bunlardan bazılarını Bursalı Mehmet Nihat Bey yorumlarıyla tashih etmiştir. Her eserin milletimizi, harplerimizi ve teşkilatlarımızı methetmesi beklenemez. Ne kadar negatif özellik taşısa da Yıldırım Ordular Grubu gibi mühim ve nispeten diğer Cihan Harbi teşekküllerimize göre daha az kaynağa sahip bir konuda, yazarın bu teşekkülün başhekimi olarak gördüklerini aktarmasından oluşan bu eserin 1932'den beri ilk kez yayınlanması literatürümüze büyük bir katkı sağlayacaktır.
Tarihçi, bir avukat gibi değil, bir hakim gibi olmalıdır. Olayların, kişilerin veya fikirlerin savunuculuğuna girişirse gayriihtiyari, aleyhteki delilleri atlayabilir. Bu durumda tarihi hakikat meydana çıkmaz. Fakat hakim, bir olayda, lehte ve aleyhte bütün delilleri göz önünde bulundurarak, bütün tanıkları dinleyerek gerçeğin ve hakikatin meydana çıkmasına çalışır. Tarihçinin de işi tam olarak bu olmalıdır. Elinizdeki bu eser, belki de aleyhte bir tanık sayıldığından 1932'den beri hiç basılmamıştır. Fakat tarihe ilgi ve merak duyanlar, aleyhteki tanıkları da dinlemek, bu tanıklara da söz vermek mecburiyetindedir. Eser, tarihimizde çok bilinmeyen, Osmanlı İmparatorluğu'nu mağlubiyete götüren muharebeler silsilesi olduğu için çok da kurcalanmayan bir teşekkül ve teşebbüsü, Yıldırım Ordular Grubu'nu ve faaliyetlerini ele almaktadır. Bu faaliyetlerin yazarı Ordular Grubu'nun Başhekimi, Doktor Werner Steuber'dir. Eseri Almanca'dan dilimize ise meşhur harp tarihçilerimizden Bursalı Mehmet Nihat Bey kazandırmıştır. Doktor Steuber, Ağustos 1917'de Almanya'dan hareketinden başlayarak Yıldırım Ordular Grubu'nun dağılmasına ve Mondros'a kadarki süreci, hem tarihi hem sosyal olarak hem muharebeler hem de lojistik imkanlar açısından değerlendirmektedir. Yazarın, eserini Türkler'e hayranlıkla yazdığı söylenemez. Cihan Harbi'nde pek çok Alman görevlinin, Türk ordusuna ve kumandanlarına tepeden baktığından şikayet edilmiştir. Zaman zaman eserde bu bakış açısına rastlamak da mümkündür. Bununla birlikte Türklere dair negatif fikirler sunmaktan da imtina edilmemiştir. Bunlardan bazılarını Bursalı Mehmet Nihat Bey yorumlarıyla tashih etmiştir. Her eserin milletimizi, harplerimizi ve teşkilatlarımızı methetmesi beklenemez. Ne kadar negatif özellik taşısa da Yıldırım Ordular Grubu gibi mühim ve nispeten diğer Cihan Harbi teşekküllerimize göre daha az kaynağa sahip bir konuda, yazarın bu teşekkülün başhekimi olarak gördüklerini aktarmasından oluşan bu eserin 1932'den beri ilk kez yayınlanması literatürümüze büyük bir katkı sağlayacaktır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.