9789755747552
536547
https://www.turkishbooks.com/books/bu-mulk-kimindir-p536547.html
Bu Mülk Kimindir?
3.6
Mülkün sâhibi konusunda Kur'ân'da yer alan en çarpıcı âyetlerden birisi Mü'min Sûresi 16. âyettir. Bu âyetin sonunda, Allah'ın kıyâmet gününde huzurunda toplayacağı insânlara "Bu mülk kimindir?" şeklinde hitap edeceği anlatılmaktadır. Bu hitap, duyma basîretine sahip olanlar için yaşadığımız âlemde her an yenilenmekte; nefsimiz, dolayısıyla bizim zannettiğimiz ve sâhiblendiğimiz bedenimizin/varlığımızın da aslî sâhibinin Allah olduğu gerçeğini bize hatırlatmaktadır.
Kur'ân, Allah'ın göklerin, yerin ve her ikisi arasındaki varlıkların Rabbi/sâhibi ve yaratıcısı olduğunu sürekli vurgular. Bunun irfânî anlamı, tüm bu varlıkların Allah'ın "tecellî"si olduğu gerçeğidir. Öyleyse âleme böyle bir gözle/anlayışla bakan bir kişi, bu âlemin her zerresinden/vechinden kendini "izhâr" eden Allah'ın "Bu mülk kimindir?" sözünü "can kulağı" ile duymaktadır. Böyle bir sözü duyanın ise kendisine varlık vermesi, yaşadığı mülke "benim" demesi artık mümkün müdür? Göklerin ve yerin mülkiyetinin/egemenliğinin yalnızca Allah'ın olması, bu ikisi arasında insânın hizmetine verilen her varlığın birer emânet olduğu gerçeğini de bize hatırlatmaktadır. Bu noktadan bakıldığında Rûh'un taşıyıcısı olan beden de diğer varlıklar içerisinde insâna verilmiş en anlamlı mülktür. Çünkü Allah'ın tasarruf ve tecellîsinin kemâline yalnızca insânın bedeni/mülkü vasıta olmaktadır.
Allah'ın lütfu ile ferdî kıyâmetlerini yaşayarak nefsâniyetlerini kendi rûhâniyetlerinde ifnâ/yok edenler sonunda kendilerinin zannettikleri variyetlerinin yani beden mülklerinin kendilerine ait olmadığını yakînen keşfetmişlerdir. Artık onların cesedinden, nefsinden ve Rûh'undan işleyen Hakk'ın fiilleri ve isimleri olmuştur.
Kur'ân, Allah'ın göklerin, yerin ve her ikisi arasındaki varlıkların Rabbi/sâhibi ve yaratıcısı olduğunu sürekli vurgular. Bunun irfânî anlamı, tüm bu varlıkların Allah'ın "tecellî"si olduğu gerçeğidir. Öyleyse âleme böyle bir gözle/anlayışla bakan bir kişi, bu âlemin her zerresinden/vechinden kendini "izhâr" eden Allah'ın "Bu mülk kimindir?" sözünü "can kulağı" ile duymaktadır. Böyle bir sözü duyanın ise kendisine varlık vermesi, yaşadığı mülke "benim" demesi artık mümkün müdür? Göklerin ve yerin mülkiyetinin/egemenliğinin yalnızca Allah'ın olması, bu ikisi arasında insânın hizmetine verilen her varlığın birer emânet olduğu gerçeğini de bize hatırlatmaktadır. Bu noktadan bakıldığında Rûh'un taşıyıcısı olan beden de diğer varlıklar içerisinde insâna verilmiş en anlamlı mülktür. Çünkü Allah'ın tasarruf ve tecellîsinin kemâline yalnızca insânın bedeni/mülkü vasıta olmaktadır.
Allah'ın lütfu ile ferdî kıyâmetlerini yaşayarak nefsâniyetlerini kendi rûhâniyetlerinde ifnâ/yok edenler sonunda kendilerinin zannettikleri variyetlerinin yani beden mülklerinin kendilerine ait olmadığını yakînen keşfetmişlerdir. Artık onların cesedinden, nefsinden ve Rûh'undan işleyen Hakk'ın fiilleri ve isimleri olmuştur.
Mülkün sâhibi konusunda Kur'ân'da yer alan en çarpıcı âyetlerden birisi Mü'min Sûresi 16. âyettir. Bu âyetin sonunda, Allah'ın kıyâmet gününde huzurunda toplayacağı insânlara "Bu mülk kimindir?" şeklinde hitap edeceği anlatılmaktadır. Bu hitap, duyma basîretine sahip olanlar için yaşadığımız âlemde her an yenilenmekte; nefsimiz, dolayısıyla bizim zannettiğimiz ve sâhiblendiğimiz bedenimizin/varlığımızın da aslî sâhibinin Allah olduğu gerçeğini bize hatırlatmaktadır.
Kur'ân, Allah'ın göklerin, yerin ve her ikisi arasındaki varlıkların Rabbi/sâhibi ve yaratıcısı olduğunu sürekli vurgular. Bunun irfânî anlamı, tüm bu varlıkların Allah'ın "tecellî"si olduğu gerçeğidir. Öyleyse âleme böyle bir gözle/anlayışla bakan bir kişi, bu âlemin her zerresinden/vechinden kendini "izhâr" eden Allah'ın "Bu mülk kimindir?" sözünü "can kulağı" ile duymaktadır. Böyle bir sözü duyanın ise kendisine varlık vermesi, yaşadığı mülke "benim" demesi artık mümkün müdür? Göklerin ve yerin mülkiyetinin/egemenliğinin yalnızca Allah'ın olması, bu ikisi arasında insânın hizmetine verilen her varlığın birer emânet olduğu gerçeğini de bize hatırlatmaktadır. Bu noktadan bakıldığında Rûh'un taşıyıcısı olan beden de diğer varlıklar içerisinde insâna verilmiş en anlamlı mülktür. Çünkü Allah'ın tasarruf ve tecellîsinin kemâline yalnızca insânın bedeni/mülkü vasıta olmaktadır.
Allah'ın lütfu ile ferdî kıyâmetlerini yaşayarak nefsâniyetlerini kendi rûhâniyetlerinde ifnâ/yok edenler sonunda kendilerinin zannettikleri variyetlerinin yani beden mülklerinin kendilerine ait olmadığını yakînen keşfetmişlerdir. Artık onların cesedinden, nefsinden ve Rûh'undan işleyen Hakk'ın fiilleri ve isimleri olmuştur.
Kur'ân, Allah'ın göklerin, yerin ve her ikisi arasındaki varlıkların Rabbi/sâhibi ve yaratıcısı olduğunu sürekli vurgular. Bunun irfânî anlamı, tüm bu varlıkların Allah'ın "tecellî"si olduğu gerçeğidir. Öyleyse âleme böyle bir gözle/anlayışla bakan bir kişi, bu âlemin her zerresinden/vechinden kendini "izhâr" eden Allah'ın "Bu mülk kimindir?" sözünü "can kulağı" ile duymaktadır. Böyle bir sözü duyanın ise kendisine varlık vermesi, yaşadığı mülke "benim" demesi artık mümkün müdür? Göklerin ve yerin mülkiyetinin/egemenliğinin yalnızca Allah'ın olması, bu ikisi arasında insânın hizmetine verilen her varlığın birer emânet olduğu gerçeğini de bize hatırlatmaktadır. Bu noktadan bakıldığında Rûh'un taşıyıcısı olan beden de diğer varlıklar içerisinde insâna verilmiş en anlamlı mülktür. Çünkü Allah'ın tasarruf ve tecellîsinin kemâline yalnızca insânın bedeni/mülkü vasıta olmaktadır.
Allah'ın lütfu ile ferdî kıyâmetlerini yaşayarak nefsâniyetlerini kendi rûhâniyetlerinde ifnâ/yok edenler sonunda kendilerinin zannettikleri variyetlerinin yani beden mülklerinin kendilerine ait olmadığını yakînen keşfetmişlerdir. Artık onların cesedinden, nefsinden ve Rûh'undan işleyen Hakk'ın fiilleri ve isimleri olmuştur.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.