9789753298254
496449
https://www.turkishbooks.com/books/bir-sehr-i-istanbul-ki-p496449.html
Bir Şehr-i İstanbul ki...
15.84
İstanbul hep kendi bildiğini okumuş okumasına da,
her kuşaktan, her milletten İstanbullular kendilerince bir şekil
vermeye çalışmışlar ona. Ne kadar becerebilmişler orası
tartışmalı... Ama denemişler en azından. Örneğin terbiye
etmek istemişler, Saygısızlıkla Savaş Derneği kurmuşlar.
İstanbul terbiyeli, saygılı olmuş mu bilinmez ama Kırk Gün
Gece festivalleriyle vur patlasın çal oynasın eğlenmiş.
Bugün İstanbullular akın akın sahil kasabalarına gidiyorlar
ama bir zamanlar şehirde birçok plaj varmış. Üstelik yine de
yetersiz bulunup gazeteler daha fazlası açılsın diye yazıp
durmuş. İstanbullular sayfiyeye de pek düşkünmüş. İlla ki
zamanı, mevsimi gelince Boğaz'ın köylerine, Bostancı'ya,
Fenerbahçe'ye göçerlermiş.
Mehtap âlemleri de ayrı bir keyifmiş. Sayısız kayık izlermiş
hanendelerin kayıklarını Boğaz'da... Sadece Boğaz mı,
Beyoğlu da bir başka dünyaymış. Tiyatro salonları,
gece kulüpleri, kabareler... Bin bir renkli bu dünyada yok
yokmuş. Bir de zenci bir Rus'umuz varmış, ilk Maksim'i de
zaten o açmış. Ama İstanbul sayısız duraklarda soluklanıp
yoluna devam ederken, tarihi sinema ve tiyatro salonları
yıkılmış, Şan Tiyatrosu yanmış...
Bir Şehr-i İstanbul ki... adlı kitapta İstanbul'un uzun ve canlı
öyküsünün en eğlenceli duraklarına uğrayıp oraların en renkli
simalarıyla tanışacaksınız. Zaman zaman kıymetini
bilmediklerimiz içinizi sızlatacak elbette.
Oğlak Yayınları olarak yakın tarihimizin arkeoloğu
her kuşaktan, her milletten İstanbullular kendilerince bir şekil
vermeye çalışmışlar ona. Ne kadar becerebilmişler orası
tartışmalı... Ama denemişler en azından. Örneğin terbiye
etmek istemişler, Saygısızlıkla Savaş Derneği kurmuşlar.
İstanbul terbiyeli, saygılı olmuş mu bilinmez ama Kırk Gün
Gece festivalleriyle vur patlasın çal oynasın eğlenmiş.
Bugün İstanbullular akın akın sahil kasabalarına gidiyorlar
ama bir zamanlar şehirde birçok plaj varmış. Üstelik yine de
yetersiz bulunup gazeteler daha fazlası açılsın diye yazıp
durmuş. İstanbullular sayfiyeye de pek düşkünmüş. İlla ki
zamanı, mevsimi gelince Boğaz'ın köylerine, Bostancı'ya,
Fenerbahçe'ye göçerlermiş.
Mehtap âlemleri de ayrı bir keyifmiş. Sayısız kayık izlermiş
hanendelerin kayıklarını Boğaz'da... Sadece Boğaz mı,
Beyoğlu da bir başka dünyaymış. Tiyatro salonları,
gece kulüpleri, kabareler... Bin bir renkli bu dünyada yok
yokmuş. Bir de zenci bir Rus'umuz varmış, ilk Maksim'i de
zaten o açmış. Ama İstanbul sayısız duraklarda soluklanıp
yoluna devam ederken, tarihi sinema ve tiyatro salonları
yıkılmış, Şan Tiyatrosu yanmış...
Bir Şehr-i İstanbul ki... adlı kitapta İstanbul'un uzun ve canlı
öyküsünün en eğlenceli duraklarına uğrayıp oraların en renkli
simalarıyla tanışacaksınız. Zaman zaman kıymetini
bilmediklerimiz içinizi sızlatacak elbette.
Oğlak Yayınları olarak yakın tarihimizin arkeoloğu
İstanbul hep kendi bildiğini okumuş okumasına da,
her kuşaktan, her milletten İstanbullular kendilerince bir şekil
vermeye çalışmışlar ona. Ne kadar becerebilmişler orası
tartışmalı... Ama denemişler en azından. Örneğin terbiye
etmek istemişler, Saygısızlıkla Savaş Derneği kurmuşlar.
İstanbul terbiyeli, saygılı olmuş mu bilinmez ama Kırk Gün
Gece festivalleriyle vur patlasın çal oynasın eğlenmiş.
Bugün İstanbullular akın akın sahil kasabalarına gidiyorlar
ama bir zamanlar şehirde birçok plaj varmış. Üstelik yine de
yetersiz bulunup gazeteler daha fazlası açılsın diye yazıp
durmuş. İstanbullular sayfiyeye de pek düşkünmüş. İlla ki
zamanı, mevsimi gelince Boğaz'ın köylerine, Bostancı'ya,
Fenerbahçe'ye göçerlermiş.
Mehtap âlemleri de ayrı bir keyifmiş. Sayısız kayık izlermiş
hanendelerin kayıklarını Boğaz'da... Sadece Boğaz mı,
Beyoğlu da bir başka dünyaymış. Tiyatro salonları,
gece kulüpleri, kabareler... Bin bir renkli bu dünyada yok
yokmuş. Bir de zenci bir Rus'umuz varmış, ilk Maksim'i de
zaten o açmış. Ama İstanbul sayısız duraklarda soluklanıp
yoluna devam ederken, tarihi sinema ve tiyatro salonları
yıkılmış, Şan Tiyatrosu yanmış...
Bir Şehr-i İstanbul ki... adlı kitapta İstanbul'un uzun ve canlı
öyküsünün en eğlenceli duraklarına uğrayıp oraların en renkli
simalarıyla tanışacaksınız. Zaman zaman kıymetini
bilmediklerimiz içinizi sızlatacak elbette.
Oğlak Yayınları olarak yakın tarihimizin arkeoloğu
her kuşaktan, her milletten İstanbullular kendilerince bir şekil
vermeye çalışmışlar ona. Ne kadar becerebilmişler orası
tartışmalı... Ama denemişler en azından. Örneğin terbiye
etmek istemişler, Saygısızlıkla Savaş Derneği kurmuşlar.
İstanbul terbiyeli, saygılı olmuş mu bilinmez ama Kırk Gün
Gece festivalleriyle vur patlasın çal oynasın eğlenmiş.
Bugün İstanbullular akın akın sahil kasabalarına gidiyorlar
ama bir zamanlar şehirde birçok plaj varmış. Üstelik yine de
yetersiz bulunup gazeteler daha fazlası açılsın diye yazıp
durmuş. İstanbullular sayfiyeye de pek düşkünmüş. İlla ki
zamanı, mevsimi gelince Boğaz'ın köylerine, Bostancı'ya,
Fenerbahçe'ye göçerlermiş.
Mehtap âlemleri de ayrı bir keyifmiş. Sayısız kayık izlermiş
hanendelerin kayıklarını Boğaz'da... Sadece Boğaz mı,
Beyoğlu da bir başka dünyaymış. Tiyatro salonları,
gece kulüpleri, kabareler... Bin bir renkli bu dünyada yok
yokmuş. Bir de zenci bir Rus'umuz varmış, ilk Maksim'i de
zaten o açmış. Ama İstanbul sayısız duraklarda soluklanıp
yoluna devam ederken, tarihi sinema ve tiyatro salonları
yıkılmış, Şan Tiyatrosu yanmış...
Bir Şehr-i İstanbul ki... adlı kitapta İstanbul'un uzun ve canlı
öyküsünün en eğlenceli duraklarına uğrayıp oraların en renkli
simalarıyla tanışacaksınız. Zaman zaman kıymetini
bilmediklerimiz içinizi sızlatacak elbette.
Oğlak Yayınları olarak yakın tarihimizin arkeoloğu
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.