9786254071324
516566
https://www.turkishbooks.com/books/bir-kara-talih-kizilderililer-p516566.html
Bir Kara Talih: Kızılderililer
3.36
Dünya tarihindeki ilk insan hakları savunucularından biri olan Bartolomé de las Casas, 1510 yılında Amerika'ya keşiş
olarak atandıktan sonra, gördükleri karşısında bu eseri yazar. Daha doğrusu yazmaya ikna edilir. Tüm yazdıklarının bir
özet olduğunu vurgulayan Casas'ın ayrıntıya girmemesinin sebebi, okuyacak kişinin bunlara inanmayacağını
düşünmesidir, çünkü kızıl tenlerinde kara bir yazgı olduğundan habersiz olan yerlilerin başına gelenler, yenilir yutulur
cinsten değildir. Beyaz adamların akıttığı kanlar, yüzlerine siluet olarak vurmuştur Kızılderililerin. O dönemde meydana
gelen katliamların, yıkımların, ölümlerin ve nicelerinin sorumlusu olan beyaz adamlar, İspanyollardır. Gözlerini öyle bir
servet bürümüştür ki yerlilerin tamamını yok edene kadar durmamaya ant içmişlerdir. İspanyollar topraklarına girene
kadar huzur içinde yaşayan yerliler, bir soykırımın göbeğine düştüklerinde beyaz adamlardan nefret eder olmuşlardır.
Öyle ki bir yerli, Hristiyanların cennete gideceklerini duyduğunda, onları bir daha görmek istemediği için cehenneme
gitmeyi tercih etmiştir. Bu, sıradan bir Yeni Dünya keşfi değil aynı zamanda bir iç dünya keşfidir. ''Bu kadar da
olmaz'' dediğimiz, ancak hep daha fazlasının olduğu bir keşif... Onların hikâyesi ''bir varmış, bir yokmuş'' diye
başlamaz çünkü onlar beyaz adamların gözünde zaten yoktur. Onların hikâyesi yokluktan doğar. Kimi zayıf düşerek
ölen, kimi de en azından deneyerek ölen yerliler öyle cesurdur ki düşmanın da öyle olmasını ister ve Yaradan'a der ki:
''Rabbim, düşmanımı cesur ve kuvvetli yap ki eğer onu yenersem utanç duymayayım.'' Her defasında başka bir beyaz
gelip geçer o topraklardan, yine de doymaz. Maden kazdırır doymaz, suya daldırır doymaz, insan öldürür yine
doymaz...
Sözlerimizi bir Kızılderili atasözüyle bitiriyor ve ne kadar keyifli denebilirse o kadar keyifli okumalar diliyoruz: ''Son
ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak.''
Bu kitabı okurlarımıza sunmaktan mutluluk duyarız.
Dorlion Yayınları
olarak atandıktan sonra, gördükleri karşısında bu eseri yazar. Daha doğrusu yazmaya ikna edilir. Tüm yazdıklarının bir
özet olduğunu vurgulayan Casas'ın ayrıntıya girmemesinin sebebi, okuyacak kişinin bunlara inanmayacağını
düşünmesidir, çünkü kızıl tenlerinde kara bir yazgı olduğundan habersiz olan yerlilerin başına gelenler, yenilir yutulur
cinsten değildir. Beyaz adamların akıttığı kanlar, yüzlerine siluet olarak vurmuştur Kızılderililerin. O dönemde meydana
gelen katliamların, yıkımların, ölümlerin ve nicelerinin sorumlusu olan beyaz adamlar, İspanyollardır. Gözlerini öyle bir
servet bürümüştür ki yerlilerin tamamını yok edene kadar durmamaya ant içmişlerdir. İspanyollar topraklarına girene
kadar huzur içinde yaşayan yerliler, bir soykırımın göbeğine düştüklerinde beyaz adamlardan nefret eder olmuşlardır.
Öyle ki bir yerli, Hristiyanların cennete gideceklerini duyduğunda, onları bir daha görmek istemediği için cehenneme
gitmeyi tercih etmiştir. Bu, sıradan bir Yeni Dünya keşfi değil aynı zamanda bir iç dünya keşfidir. ''Bu kadar da
olmaz'' dediğimiz, ancak hep daha fazlasının olduğu bir keşif... Onların hikâyesi ''bir varmış, bir yokmuş'' diye
başlamaz çünkü onlar beyaz adamların gözünde zaten yoktur. Onların hikâyesi yokluktan doğar. Kimi zayıf düşerek
ölen, kimi de en azından deneyerek ölen yerliler öyle cesurdur ki düşmanın da öyle olmasını ister ve Yaradan'a der ki:
''Rabbim, düşmanımı cesur ve kuvvetli yap ki eğer onu yenersem utanç duymayayım.'' Her defasında başka bir beyaz
gelip geçer o topraklardan, yine de doymaz. Maden kazdırır doymaz, suya daldırır doymaz, insan öldürür yine
doymaz...
Sözlerimizi bir Kızılderili atasözüyle bitiriyor ve ne kadar keyifli denebilirse o kadar keyifli okumalar diliyoruz: ''Son
ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak.''
Bu kitabı okurlarımıza sunmaktan mutluluk duyarız.
Dorlion Yayınları
Dünya tarihindeki ilk insan hakları savunucularından biri olan Bartolomé de las Casas, 1510 yılında Amerika'ya keşiş
olarak atandıktan sonra, gördükleri karşısında bu eseri yazar. Daha doğrusu yazmaya ikna edilir. Tüm yazdıklarının bir
özet olduğunu vurgulayan Casas'ın ayrıntıya girmemesinin sebebi, okuyacak kişinin bunlara inanmayacağını
düşünmesidir, çünkü kızıl tenlerinde kara bir yazgı olduğundan habersiz olan yerlilerin başına gelenler, yenilir yutulur
cinsten değildir. Beyaz adamların akıttığı kanlar, yüzlerine siluet olarak vurmuştur Kızılderililerin. O dönemde meydana
gelen katliamların, yıkımların, ölümlerin ve nicelerinin sorumlusu olan beyaz adamlar, İspanyollardır. Gözlerini öyle bir
servet bürümüştür ki yerlilerin tamamını yok edene kadar durmamaya ant içmişlerdir. İspanyollar topraklarına girene
kadar huzur içinde yaşayan yerliler, bir soykırımın göbeğine düştüklerinde beyaz adamlardan nefret eder olmuşlardır.
Öyle ki bir yerli, Hristiyanların cennete gideceklerini duyduğunda, onları bir daha görmek istemediği için cehenneme
gitmeyi tercih etmiştir. Bu, sıradan bir Yeni Dünya keşfi değil aynı zamanda bir iç dünya keşfidir. ''Bu kadar da
olmaz'' dediğimiz, ancak hep daha fazlasının olduğu bir keşif... Onların hikâyesi ''bir varmış, bir yokmuş'' diye
başlamaz çünkü onlar beyaz adamların gözünde zaten yoktur. Onların hikâyesi yokluktan doğar. Kimi zayıf düşerek
ölen, kimi de en azından deneyerek ölen yerliler öyle cesurdur ki düşmanın da öyle olmasını ister ve Yaradan'a der ki:
''Rabbim, düşmanımı cesur ve kuvvetli yap ki eğer onu yenersem utanç duymayayım.'' Her defasında başka bir beyaz
gelip geçer o topraklardan, yine de doymaz. Maden kazdırır doymaz, suya daldırır doymaz, insan öldürür yine
doymaz...
Sözlerimizi bir Kızılderili atasözüyle bitiriyor ve ne kadar keyifli denebilirse o kadar keyifli okumalar diliyoruz: ''Son
ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak.''
Bu kitabı okurlarımıza sunmaktan mutluluk duyarız.
Dorlion Yayınları
olarak atandıktan sonra, gördükleri karşısında bu eseri yazar. Daha doğrusu yazmaya ikna edilir. Tüm yazdıklarının bir
özet olduğunu vurgulayan Casas'ın ayrıntıya girmemesinin sebebi, okuyacak kişinin bunlara inanmayacağını
düşünmesidir, çünkü kızıl tenlerinde kara bir yazgı olduğundan habersiz olan yerlilerin başına gelenler, yenilir yutulur
cinsten değildir. Beyaz adamların akıttığı kanlar, yüzlerine siluet olarak vurmuştur Kızılderililerin. O dönemde meydana
gelen katliamların, yıkımların, ölümlerin ve nicelerinin sorumlusu olan beyaz adamlar, İspanyollardır. Gözlerini öyle bir
servet bürümüştür ki yerlilerin tamamını yok edene kadar durmamaya ant içmişlerdir. İspanyollar topraklarına girene
kadar huzur içinde yaşayan yerliler, bir soykırımın göbeğine düştüklerinde beyaz adamlardan nefret eder olmuşlardır.
Öyle ki bir yerli, Hristiyanların cennete gideceklerini duyduğunda, onları bir daha görmek istemediği için cehenneme
gitmeyi tercih etmiştir. Bu, sıradan bir Yeni Dünya keşfi değil aynı zamanda bir iç dünya keşfidir. ''Bu kadar da
olmaz'' dediğimiz, ancak hep daha fazlasının olduğu bir keşif... Onların hikâyesi ''bir varmış, bir yokmuş'' diye
başlamaz çünkü onlar beyaz adamların gözünde zaten yoktur. Onların hikâyesi yokluktan doğar. Kimi zayıf düşerek
ölen, kimi de en azından deneyerek ölen yerliler öyle cesurdur ki düşmanın da öyle olmasını ister ve Yaradan'a der ki:
''Rabbim, düşmanımı cesur ve kuvvetli yap ki eğer onu yenersem utanç duymayayım.'' Her defasında başka bir beyaz
gelip geçer o topraklardan, yine de doymaz. Maden kazdırır doymaz, suya daldırır doymaz, insan öldürür yine
doymaz...
Sözlerimizi bir Kızılderili atasözüyle bitiriyor ve ne kadar keyifli denebilirse o kadar keyifli okumalar diliyoruz: ''Son
ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak.''
Bu kitabı okurlarımıza sunmaktan mutluluk duyarız.
Dorlion Yayınları
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.