9789750526411
459901
https://www.turkishbooks.com/books/bilgi-toplumuna-gecerken-teknolojik-is-lev-sizlik-p459901.html
Bilgi Toplumuna Geçerken Teknolojik İş(lev)sizlik
12.36
Nasıl oluyor da insanlığın en büyük başarısı aynı zamanda en büyük belası
haline geliyor? Bu sözdeki kasıt elinizdeki kitabın da ana konusu. En büyük
başarı, üretken emek süreci içinde en arzu edilmeyecek ve insanları ezen işlerin
otomasyon teknolojileri ile gerçekleştirilmesi. En büyük bela ise özgürleştirici
olması gereken bu teknolojik olanakların neden olduğu işsizlik.
Otomasyon teknolojileri ile donatılmış bilgi-üretim sistemlerinin insanların
yapmaları gereken bezdirici ve sıradan işleri gerçekleştirmesi gerçek bir nimet.
Toplumun azınlık sayılacak bir kesimi insanların maddi gıda, mal ve hizmet
ihtiyaçlarını yaratıcı ve yenilikçi özelliklere sahip olarak karşılayacak yetenek
ve güce sahip. Fakat bu imrenilecek yaratıcılık özelliklerine, eğitimsizlik ve
başka nedenlerle sahip olamayanlar ne yapacak? Herkese yetecek zenginliği
yaratmanın tüm maddi koşulları var ancak toplumsal koşulları yok. Kalan
nüfusun ne yapacağı ve üretilen zenginliklerden neye göre pay alacağı
konusunda bugünkü toplumsal sözleşmelerimiz bir şey demiyor.
Halbuki otomasyon toplumunun belkemiğini oluşturacak yaratıcılığın ön koşulu
özgürlük ise, bu kavramın adalet kavramları içinde kalmasını ve toplumsal
barışın oluşmasını sağlamanın koşulu da eşitlik olmak zorunda. Marx'ın
saptadığı durumda, toplumsal tıkanıklığı oluşturan sınıf üretkenlikten uzak
görüldüğü için ortadan kalkması bir sorun oluşturmuyordu. Bu şekilde sınıfsız
ve eşitlikçi bir toplum doğacaktı. Ahlak ile rasyonel çözüm, yani eşitlik ilkesi
ile üretken toplum iyi bir tesadüf sonucu çakışıyordu. İçinde olduğumuz durum
böyle bir kolaylık içermiyor. Üretim açısından özgür bir ortamın ve yaratıcı
sınıfın varlığı şart; ancak eşitlik açısından diğerlerinin yaratıcı sınıf ile beraber
yaşamaları siyasal zorluklarla dolu. Emeğin İş(lev)sizliği, gelecek tasarımımızı
sorgulamaya davet ediyor.
haline geliyor? Bu sözdeki kasıt elinizdeki kitabın da ana konusu. En büyük
başarı, üretken emek süreci içinde en arzu edilmeyecek ve insanları ezen işlerin
otomasyon teknolojileri ile gerçekleştirilmesi. En büyük bela ise özgürleştirici
olması gereken bu teknolojik olanakların neden olduğu işsizlik.
Otomasyon teknolojileri ile donatılmış bilgi-üretim sistemlerinin insanların
yapmaları gereken bezdirici ve sıradan işleri gerçekleştirmesi gerçek bir nimet.
Toplumun azınlık sayılacak bir kesimi insanların maddi gıda, mal ve hizmet
ihtiyaçlarını yaratıcı ve yenilikçi özelliklere sahip olarak karşılayacak yetenek
ve güce sahip. Fakat bu imrenilecek yaratıcılık özelliklerine, eğitimsizlik ve
başka nedenlerle sahip olamayanlar ne yapacak? Herkese yetecek zenginliği
yaratmanın tüm maddi koşulları var ancak toplumsal koşulları yok. Kalan
nüfusun ne yapacağı ve üretilen zenginliklerden neye göre pay alacağı
konusunda bugünkü toplumsal sözleşmelerimiz bir şey demiyor.
Halbuki otomasyon toplumunun belkemiğini oluşturacak yaratıcılığın ön koşulu
özgürlük ise, bu kavramın adalet kavramları içinde kalmasını ve toplumsal
barışın oluşmasını sağlamanın koşulu da eşitlik olmak zorunda. Marx'ın
saptadığı durumda, toplumsal tıkanıklığı oluşturan sınıf üretkenlikten uzak
görüldüğü için ortadan kalkması bir sorun oluşturmuyordu. Bu şekilde sınıfsız
ve eşitlikçi bir toplum doğacaktı. Ahlak ile rasyonel çözüm, yani eşitlik ilkesi
ile üretken toplum iyi bir tesadüf sonucu çakışıyordu. İçinde olduğumuz durum
böyle bir kolaylık içermiyor. Üretim açısından özgür bir ortamın ve yaratıcı
sınıfın varlığı şart; ancak eşitlik açısından diğerlerinin yaratıcı sınıf ile beraber
yaşamaları siyasal zorluklarla dolu. Emeğin İş(lev)sizliği, gelecek tasarımımızı
sorgulamaya davet ediyor.
Nasıl oluyor da insanlığın en büyük başarısı aynı zamanda en büyük belası
haline geliyor? Bu sözdeki kasıt elinizdeki kitabın da ana konusu. En büyük
başarı, üretken emek süreci içinde en arzu edilmeyecek ve insanları ezen işlerin
otomasyon teknolojileri ile gerçekleştirilmesi. En büyük bela ise özgürleştirici
olması gereken bu teknolojik olanakların neden olduğu işsizlik.
Otomasyon teknolojileri ile donatılmış bilgi-üretim sistemlerinin insanların
yapmaları gereken bezdirici ve sıradan işleri gerçekleştirmesi gerçek bir nimet.
Toplumun azınlık sayılacak bir kesimi insanların maddi gıda, mal ve hizmet
ihtiyaçlarını yaratıcı ve yenilikçi özelliklere sahip olarak karşılayacak yetenek
ve güce sahip. Fakat bu imrenilecek yaratıcılık özelliklerine, eğitimsizlik ve
başka nedenlerle sahip olamayanlar ne yapacak? Herkese yetecek zenginliği
yaratmanın tüm maddi koşulları var ancak toplumsal koşulları yok. Kalan
nüfusun ne yapacağı ve üretilen zenginliklerden neye göre pay alacağı
konusunda bugünkü toplumsal sözleşmelerimiz bir şey demiyor.
Halbuki otomasyon toplumunun belkemiğini oluşturacak yaratıcılığın ön koşulu
özgürlük ise, bu kavramın adalet kavramları içinde kalmasını ve toplumsal
barışın oluşmasını sağlamanın koşulu da eşitlik olmak zorunda. Marx'ın
saptadığı durumda, toplumsal tıkanıklığı oluşturan sınıf üretkenlikten uzak
görüldüğü için ortadan kalkması bir sorun oluşturmuyordu. Bu şekilde sınıfsız
ve eşitlikçi bir toplum doğacaktı. Ahlak ile rasyonel çözüm, yani eşitlik ilkesi
ile üretken toplum iyi bir tesadüf sonucu çakışıyordu. İçinde olduğumuz durum
böyle bir kolaylık içermiyor. Üretim açısından özgür bir ortamın ve yaratıcı
sınıfın varlığı şart; ancak eşitlik açısından diğerlerinin yaratıcı sınıf ile beraber
yaşamaları siyasal zorluklarla dolu. Emeğin İş(lev)sizliği, gelecek tasarımımızı
sorgulamaya davet ediyor.
haline geliyor? Bu sözdeki kasıt elinizdeki kitabın da ana konusu. En büyük
başarı, üretken emek süreci içinde en arzu edilmeyecek ve insanları ezen işlerin
otomasyon teknolojileri ile gerçekleştirilmesi. En büyük bela ise özgürleştirici
olması gereken bu teknolojik olanakların neden olduğu işsizlik.
Otomasyon teknolojileri ile donatılmış bilgi-üretim sistemlerinin insanların
yapmaları gereken bezdirici ve sıradan işleri gerçekleştirmesi gerçek bir nimet.
Toplumun azınlık sayılacak bir kesimi insanların maddi gıda, mal ve hizmet
ihtiyaçlarını yaratıcı ve yenilikçi özelliklere sahip olarak karşılayacak yetenek
ve güce sahip. Fakat bu imrenilecek yaratıcılık özelliklerine, eğitimsizlik ve
başka nedenlerle sahip olamayanlar ne yapacak? Herkese yetecek zenginliği
yaratmanın tüm maddi koşulları var ancak toplumsal koşulları yok. Kalan
nüfusun ne yapacağı ve üretilen zenginliklerden neye göre pay alacağı
konusunda bugünkü toplumsal sözleşmelerimiz bir şey demiyor.
Halbuki otomasyon toplumunun belkemiğini oluşturacak yaratıcılığın ön koşulu
özgürlük ise, bu kavramın adalet kavramları içinde kalmasını ve toplumsal
barışın oluşmasını sağlamanın koşulu da eşitlik olmak zorunda. Marx'ın
saptadığı durumda, toplumsal tıkanıklığı oluşturan sınıf üretkenlikten uzak
görüldüğü için ortadan kalkması bir sorun oluşturmuyordu. Bu şekilde sınıfsız
ve eşitlikçi bir toplum doğacaktı. Ahlak ile rasyonel çözüm, yani eşitlik ilkesi
ile üretken toplum iyi bir tesadüf sonucu çakışıyordu. İçinde olduğumuz durum
böyle bir kolaylık içermiyor. Üretim açısından özgür bir ortamın ve yaratıcı
sınıfın varlığı şart; ancak eşitlik açısından diğerlerinin yaratıcı sınıf ile beraber
yaşamaları siyasal zorluklarla dolu. Emeğin İş(lev)sizliği, gelecek tasarımımızı
sorgulamaya davet ediyor.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.