9786257025652
513106
https://www.turkishbooks.com/books/beynimizdeki-ikinci-ben-p513106.html
Beynimizdeki İkinci Ben
6.96
Beynin karmaşık yapısı tıbbi terimlerle ancak uzmanlar arasında anlaşılır olmaktan çıkıp, uzman olamayanların da beyin yapısını anlaması, daha basit izahlarla, mümkün. Kromozomlar, genler, beyin yapımızı, sağlığımızı ve kişiliğimizi belirler. Kişiliğimiz çevre ve genetik faktörlere bağlı olarak yaşam boyu değişim gösterir. Bir yandan kişiliğimizin artık stabil olduğu, diğer yandan devamlı değişime uğraması gen değişimleri sonucudur.
Nörobiyolojik açıdan beyin yapısını anlarsak, beyin işlevlerini daha kolay anlarız; bilişsel fonksiyonlar, öğrenme, düşünme, değerlendirme, sonuca ulaşma, karar verme, yaşam planlaması, hafıza, bilinç ve bilinçaltı gibi. Bir yandan eylemde olan, diğer yandan bunu gözleyen bir algılama sistemi "ben kimim?" sorusuna cevap verir. Kişilik konsepti birçok "BEN"lerden oluşur ve tüm bunların bir konsepte entegre edilmesi gerekir. Genom ve konektom işbirliği ile gerçekleşen öğrenmeler sonucu değişimler bizi biz yapan unsurlardır.
Gen değişimi ile duygudurum ve stres hastalıkları, depresyon, korku ve zorunluluk hastalıkları vb. genelde çocuklukta başlayabileceği gibi yaşlanan insanda da görülebilir. Bu anlamda sosyal çevre koruyucu faktör olabileceği gibi hasta eden unsur da olabilir.
Ruhsal hastalıkta psikofarmakoloji ve psikoterapi tedavisi öngörülür. Psikoterapi davranış, düşünce ve duygu sistemini değiştirirken, aynı zamanda gen değişimi ile beyin yapısını da değiştirir. Beden ve ruhsal sağlığı korumak ancak olumlu bir kişilik geliştirme, pozitif düşünme, yaşam kalitesini yükseltmek ile sağlanır. Bunun içinde öz saygı, öz sevgi ve öz güvenin gelişmiş olması gerekir. Ruhsal hastalık, kişilik bozukluğu, mutsuzluk öncelikle öz saygı eksikliğinden meydana gelir. Öz saygı, toplumsal yaşamda olumlu ilişkilerin temelidir.
Kültürel mirasımızın eğitimle, çocukları hasta etmeden verilmesi ebeveynlerin ne denli bilinçli olduğuna bağlıdır. Globalleşmekten etkilenen kültürel değişimler daima aileye yansır.
Nörobiyolojik açıdan beyin yapısını anlarsak, beyin işlevlerini daha kolay anlarız; bilişsel fonksiyonlar, öğrenme, düşünme, değerlendirme, sonuca ulaşma, karar verme, yaşam planlaması, hafıza, bilinç ve bilinçaltı gibi. Bir yandan eylemde olan, diğer yandan bunu gözleyen bir algılama sistemi "ben kimim?" sorusuna cevap verir. Kişilik konsepti birçok "BEN"lerden oluşur ve tüm bunların bir konsepte entegre edilmesi gerekir. Genom ve konektom işbirliği ile gerçekleşen öğrenmeler sonucu değişimler bizi biz yapan unsurlardır.
Gen değişimi ile duygudurum ve stres hastalıkları, depresyon, korku ve zorunluluk hastalıkları vb. genelde çocuklukta başlayabileceği gibi yaşlanan insanda da görülebilir. Bu anlamda sosyal çevre koruyucu faktör olabileceği gibi hasta eden unsur da olabilir.
Ruhsal hastalıkta psikofarmakoloji ve psikoterapi tedavisi öngörülür. Psikoterapi davranış, düşünce ve duygu sistemini değiştirirken, aynı zamanda gen değişimi ile beyin yapısını da değiştirir. Beden ve ruhsal sağlığı korumak ancak olumlu bir kişilik geliştirme, pozitif düşünme, yaşam kalitesini yükseltmek ile sağlanır. Bunun içinde öz saygı, öz sevgi ve öz güvenin gelişmiş olması gerekir. Ruhsal hastalık, kişilik bozukluğu, mutsuzluk öncelikle öz saygı eksikliğinden meydana gelir. Öz saygı, toplumsal yaşamda olumlu ilişkilerin temelidir.
Kültürel mirasımızın eğitimle, çocukları hasta etmeden verilmesi ebeveynlerin ne denli bilinçli olduğuna bağlıdır. Globalleşmekten etkilenen kültürel değişimler daima aileye yansır.
Beynin karmaşık yapısı tıbbi terimlerle ancak uzmanlar arasında anlaşılır olmaktan çıkıp, uzman olamayanların da beyin yapısını anlaması, daha basit izahlarla, mümkün. Kromozomlar, genler, beyin yapımızı, sağlığımızı ve kişiliğimizi belirler. Kişiliğimiz çevre ve genetik faktörlere bağlı olarak yaşam boyu değişim gösterir. Bir yandan kişiliğimizin artık stabil olduğu, diğer yandan devamlı değişime uğraması gen değişimleri sonucudur.
Nörobiyolojik açıdan beyin yapısını anlarsak, beyin işlevlerini daha kolay anlarız; bilişsel fonksiyonlar, öğrenme, düşünme, değerlendirme, sonuca ulaşma, karar verme, yaşam planlaması, hafıza, bilinç ve bilinçaltı gibi. Bir yandan eylemde olan, diğer yandan bunu gözleyen bir algılama sistemi "ben kimim?" sorusuna cevap verir. Kişilik konsepti birçok "BEN"lerden oluşur ve tüm bunların bir konsepte entegre edilmesi gerekir. Genom ve konektom işbirliği ile gerçekleşen öğrenmeler sonucu değişimler bizi biz yapan unsurlardır.
Gen değişimi ile duygudurum ve stres hastalıkları, depresyon, korku ve zorunluluk hastalıkları vb. genelde çocuklukta başlayabileceği gibi yaşlanan insanda da görülebilir. Bu anlamda sosyal çevre koruyucu faktör olabileceği gibi hasta eden unsur da olabilir.
Ruhsal hastalıkta psikofarmakoloji ve psikoterapi tedavisi öngörülür. Psikoterapi davranış, düşünce ve duygu sistemini değiştirirken, aynı zamanda gen değişimi ile beyin yapısını da değiştirir. Beden ve ruhsal sağlığı korumak ancak olumlu bir kişilik geliştirme, pozitif düşünme, yaşam kalitesini yükseltmek ile sağlanır. Bunun içinde öz saygı, öz sevgi ve öz güvenin gelişmiş olması gerekir. Ruhsal hastalık, kişilik bozukluğu, mutsuzluk öncelikle öz saygı eksikliğinden meydana gelir. Öz saygı, toplumsal yaşamda olumlu ilişkilerin temelidir.
Kültürel mirasımızın eğitimle, çocukları hasta etmeden verilmesi ebeveynlerin ne denli bilinçli olduğuna bağlıdır. Globalleşmekten etkilenen kültürel değişimler daima aileye yansır.
Nörobiyolojik açıdan beyin yapısını anlarsak, beyin işlevlerini daha kolay anlarız; bilişsel fonksiyonlar, öğrenme, düşünme, değerlendirme, sonuca ulaşma, karar verme, yaşam planlaması, hafıza, bilinç ve bilinçaltı gibi. Bir yandan eylemde olan, diğer yandan bunu gözleyen bir algılama sistemi "ben kimim?" sorusuna cevap verir. Kişilik konsepti birçok "BEN"lerden oluşur ve tüm bunların bir konsepte entegre edilmesi gerekir. Genom ve konektom işbirliği ile gerçekleşen öğrenmeler sonucu değişimler bizi biz yapan unsurlardır.
Gen değişimi ile duygudurum ve stres hastalıkları, depresyon, korku ve zorunluluk hastalıkları vb. genelde çocuklukta başlayabileceği gibi yaşlanan insanda da görülebilir. Bu anlamda sosyal çevre koruyucu faktör olabileceği gibi hasta eden unsur da olabilir.
Ruhsal hastalıkta psikofarmakoloji ve psikoterapi tedavisi öngörülür. Psikoterapi davranış, düşünce ve duygu sistemini değiştirirken, aynı zamanda gen değişimi ile beyin yapısını da değiştirir. Beden ve ruhsal sağlığı korumak ancak olumlu bir kişilik geliştirme, pozitif düşünme, yaşam kalitesini yükseltmek ile sağlanır. Bunun içinde öz saygı, öz sevgi ve öz güvenin gelişmiş olması gerekir. Ruhsal hastalık, kişilik bozukluğu, mutsuzluk öncelikle öz saygı eksikliğinden meydana gelir. Öz saygı, toplumsal yaşamda olumlu ilişkilerin temelidir.
Kültürel mirasımızın eğitimle, çocukları hasta etmeden verilmesi ebeveynlerin ne denli bilinçli olduğuna bağlıdır. Globalleşmekten etkilenen kültürel değişimler daima aileye yansır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.