Son dönem Bektaşîleri arasında meydana gelen bir tartışmanın parçası durumundaki Bektaşîlik Makâlâtı, birkaç açıdan dikkate değer bir eserdir: Öncelikle Bektaşîlik tarihinde Çelebiyân ve Babagân olarak adlandırılan iki kolun sürekli tartıştığı Hacı Bektaş-ı Velî'nin mücerred olup olmadığı konusuna getirdiği yaklaşım dikkat çekicidir. Kendisi de Babagândan olduğu hâlde Babagândan bir diğer Bektaşîye [Ahmed Rıfkı'ya] karşı yazılmış olması eserin dikkat çekiciliğini artırmaktadır. Ahmed Rıfkı'nın Bektaşî Sırrı adlı eseri yayınlanınca bu esere birkaç reddiye yazılmıştır. Bu reddiyelerden en tanınmışı Çelebi Cemaleddin Efendi'ye ait Müdâfaa adlı reddiyedir. Söz konusu reddiye Ahmed Rıfkı'nın karşı reddiyesiyle birlikte iki ciltlik Bektaşî Sırrı'na dahil edilmiş ve eser dört cilt olarak basılmıştır. Çelebi Cemâleddin, unvanından da anlaşılacağı üzere Çelebiyândandır ve reddiyesinin temelini asıl olarak Hacı Bektaş-ı Velî'nin evli olduğu tezi oluşturur. Ali Ulvî Baba'nın reddiyesi de bu konu üzerinde durmakta, fakat aynı konuda ikisinden de farklı bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Öyle görülüyor ki, Ahmed Rıfkı'nın eseri zikrettiğimiz bu ana konu etrafında, yayınlandığı dönemde bir tartışma dizisi oluşturmuş, esere birkaç reddiye yazılmıştır. Bu reddiyelerden Cemâleddin Efendi'nin reddiyesi sadeleştirilerek yayınlanmıştır. Bektaşî Sırrı ise tartışmanın odağındaki asıl eser olmasına rağmen yayınlanmamıştır. Bektaşîlik Makâlâtı ile bu reddiyeler zincirinin önemli bir halkası daha gün ışığına çıkartılmış olacaktır. . Bektaşîlik Makâlâtı sadece bu tartışmanın bir parçası olarak önemli değildir elbette. Bu ufacık eserde Ali Ulvî Baba tasavvuf anlayışını öz, keskin ve neredeyse aforizmik bir biçimde vermektedir. Eser bu yönüyle de dikkat çekicidir.
Son dönem Bektaşîleri arasında meydana gelen bir tartışmanın parçası durumundaki Bektaşîlik Makâlâtı, birkaç açıdan dikkate değer bir eserdir: Öncelikle Bektaşîlik tarihinde Çelebiyân ve Babagân olarak adlandırılan iki kolun sürekli tartıştığı Hacı Bektaş-ı Velî'nin mücerred olup olmadığı konusuna getirdiği yaklaşım dikkat çekicidir. Kendisi de Babagândan olduğu hâlde Babagândan bir diğer Bektaşîye [Ahmed Rıfkı'ya] karşı yazılmış olması eserin dikkat çekiciliğini artırmaktadır. Ahmed Rıfkı'nın Bektaşî Sırrı adlı eseri yayınlanınca bu esere birkaç reddiye yazılmıştır. Bu reddiyelerden en tanınmışı Çelebi Cemaleddin Efendi'ye ait Müdâfaa adlı reddiyedir. Söz konusu reddiye Ahmed Rıfkı'nın karşı reddiyesiyle birlikte iki ciltlik Bektaşî Sırrı'na dahil edilmiş ve eser dört cilt olarak basılmıştır. Çelebi Cemâleddin, unvanından da anlaşılacağı üzere Çelebiyândandır ve reddiyesinin temelini asıl olarak Hacı Bektaş-ı Velî'nin evli olduğu tezi oluşturur. Ali Ulvî Baba'nın reddiyesi de bu konu üzerinde durmakta, fakat aynı konuda ikisinden de farklı bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Öyle görülüyor ki, Ahmed Rıfkı'nın eseri zikrettiğimiz bu ana konu etrafında, yayınlandığı dönemde bir tartışma dizisi oluşturmuş, esere birkaç reddiye yazılmıştır. Bu reddiyelerden Cemâleddin Efendi'nin reddiyesi sadeleştirilerek yayınlanmıştır. Bektaşî Sırrı ise tartışmanın odağındaki asıl eser olmasına rağmen yayınlanmamıştır. Bektaşîlik Makâlâtı ile bu reddiyeler zincirinin önemli bir halkası daha gün ışığına çıkartılmış olacaktır. . Bektaşîlik Makâlâtı sadece bu tartışmanın bir parçası olarak önemli değildir elbette. Bu ufacık eserde Ali Ulvî Baba tasavvuf anlayışını öz, keskin ve neredeyse aforizmik bir biçimde vermektedir. Eser bu yönüyle de dikkat çekicidir.