9786054454938
376088
https://www.turkishbooks.com/books/azrailin-7-gunu-mengutas-p376088.html
Azrailin 7 Günü Mengütaş
4.8
Mengütaş, heyecandan tir tir titriyordu, elinde, rulo haline getirdiği gazeteyi sıkarak, adeta suyunu çıkartmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Onun bu anlamsız heyecanı diğer üçünü de sebepsizce sarmıştı. Gerçi şimdiye kadar Mengütaş'ı daha önce hiç böyle görmemiş olmalarına rağmen, yine de ortada abartılı bir şeylerin var olduğu anlaşılıyordu. "Haydi artık, anlatmayacak mısın? Nedir bu heyecanın?" diyebildi sonunda İsa. Mengütaş; "Arkadaşlar, hayatımızın fırsatını yakalamış olabiliriz;" derken elindeki gazeteyi üçlünün önündeki masaya fırlattı.
İsa, hemen gazeteyi açmaya çalıştı; fakat Mengütaş gazeteyi öyle bir sıkıştırmıştı ki, birkaç yırtık olmadan bu işi başaramadı. Hala buruşuk durumdaki gazeteyi masaya sererken, yarısı dolu çay bardağına çarparak yere düşürdü. Kırılan bardağın gürültüsü ve pantolonlara sıçrayan çay damlaları çok kısa bir duraksamaya sebep oldu sadece. Çok kısa süren bu zaman diliminden sonra, gazetenin buruşukluklarını giderme çalışması başlanmıştı. Masanın üzerindeki gazeteyi, avuç içleriyle düzeltmeye çalışan İsa, sanki kutsal bir iş yapıyordu. Bu sırada Musa ve Muhammet, bilinmeyene bakmanın verdiği heyecan ile İsa'nın ellerini takip etmeye çalışıyorlardı., Eğer Mengütaş, bir an üçlüye bakacak olsa, İsa'nın birer omzunun arkasından bakan bu bir çift insanı, meraklı ve acemi öğrencilere benzetmesi işten bile değildi. Fakat Mengütaş, kendi planının heyecanı tarafından esir alınmıştı bile. Kendi kendine bir şeyler mırıldanırken masanın etrafında dönüşü de yeterince garipti zaten. İsa, gazeteyi yeterince düzelttiğine ikna olduktan sonra "Kumran Metinleri"ni okumaya çalışan biliminsanlarına özgü bir saygıyla; üstelik neyi aradığını bilmeden, mucize bir haber aramaya başladı. Gazete, okuma yazma bilmeyen bir çocuğun eline verilseydi, ancak bu kadar acemice taranırdı. Kah yukarıdan aşağıya, kah sağdan sola bakan İsa, nedense ilginç bir haber ile karşılaşamıyordu. Omuzlarının ardından bakmaya çalışan Musa ve Muhammet de aynı çaresizlikle aramaya çalışıyorlardı, ama nafile; onlar da dikkat çekici bir şeye rastlayamıyordu.
İsa, hemen gazeteyi açmaya çalıştı; fakat Mengütaş gazeteyi öyle bir sıkıştırmıştı ki, birkaç yırtık olmadan bu işi başaramadı. Hala buruşuk durumdaki gazeteyi masaya sererken, yarısı dolu çay bardağına çarparak yere düşürdü. Kırılan bardağın gürültüsü ve pantolonlara sıçrayan çay damlaları çok kısa bir duraksamaya sebep oldu sadece. Çok kısa süren bu zaman diliminden sonra, gazetenin buruşukluklarını giderme çalışması başlanmıştı. Masanın üzerindeki gazeteyi, avuç içleriyle düzeltmeye çalışan İsa, sanki kutsal bir iş yapıyordu. Bu sırada Musa ve Muhammet, bilinmeyene bakmanın verdiği heyecan ile İsa'nın ellerini takip etmeye çalışıyorlardı., Eğer Mengütaş, bir an üçlüye bakacak olsa, İsa'nın birer omzunun arkasından bakan bu bir çift insanı, meraklı ve acemi öğrencilere benzetmesi işten bile değildi. Fakat Mengütaş, kendi planının heyecanı tarafından esir alınmıştı bile. Kendi kendine bir şeyler mırıldanırken masanın etrafında dönüşü de yeterince garipti zaten. İsa, gazeteyi yeterince düzelttiğine ikna olduktan sonra "Kumran Metinleri"ni okumaya çalışan biliminsanlarına özgü bir saygıyla; üstelik neyi aradığını bilmeden, mucize bir haber aramaya başladı. Gazete, okuma yazma bilmeyen bir çocuğun eline verilseydi, ancak bu kadar acemice taranırdı. Kah yukarıdan aşağıya, kah sağdan sola bakan İsa, nedense ilginç bir haber ile karşılaşamıyordu. Omuzlarının ardından bakmaya çalışan Musa ve Muhammet de aynı çaresizlikle aramaya çalışıyorlardı, ama nafile; onlar da dikkat çekici bir şeye rastlayamıyordu.
Mengütaş, heyecandan tir tir titriyordu, elinde, rulo haline getirdiği gazeteyi sıkarak, adeta suyunu çıkartmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Onun bu anlamsız heyecanı diğer üçünü de sebepsizce sarmıştı. Gerçi şimdiye kadar Mengütaş'ı daha önce hiç böyle görmemiş olmalarına rağmen, yine de ortada abartılı bir şeylerin var olduğu anlaşılıyordu. "Haydi artık, anlatmayacak mısın? Nedir bu heyecanın?" diyebildi sonunda İsa. Mengütaş; "Arkadaşlar, hayatımızın fırsatını yakalamış olabiliriz;" derken elindeki gazeteyi üçlünün önündeki masaya fırlattı.
İsa, hemen gazeteyi açmaya çalıştı; fakat Mengütaş gazeteyi öyle bir sıkıştırmıştı ki, birkaç yırtık olmadan bu işi başaramadı. Hala buruşuk durumdaki gazeteyi masaya sererken, yarısı dolu çay bardağına çarparak yere düşürdü. Kırılan bardağın gürültüsü ve pantolonlara sıçrayan çay damlaları çok kısa bir duraksamaya sebep oldu sadece. Çok kısa süren bu zaman diliminden sonra, gazetenin buruşukluklarını giderme çalışması başlanmıştı. Masanın üzerindeki gazeteyi, avuç içleriyle düzeltmeye çalışan İsa, sanki kutsal bir iş yapıyordu. Bu sırada Musa ve Muhammet, bilinmeyene bakmanın verdiği heyecan ile İsa'nın ellerini takip etmeye çalışıyorlardı., Eğer Mengütaş, bir an üçlüye bakacak olsa, İsa'nın birer omzunun arkasından bakan bu bir çift insanı, meraklı ve acemi öğrencilere benzetmesi işten bile değildi. Fakat Mengütaş, kendi planının heyecanı tarafından esir alınmıştı bile. Kendi kendine bir şeyler mırıldanırken masanın etrafında dönüşü de yeterince garipti zaten. İsa, gazeteyi yeterince düzelttiğine ikna olduktan sonra "Kumran Metinleri"ni okumaya çalışan biliminsanlarına özgü bir saygıyla; üstelik neyi aradığını bilmeden, mucize bir haber aramaya başladı. Gazete, okuma yazma bilmeyen bir çocuğun eline verilseydi, ancak bu kadar acemice taranırdı. Kah yukarıdan aşağıya, kah sağdan sola bakan İsa, nedense ilginç bir haber ile karşılaşamıyordu. Omuzlarının ardından bakmaya çalışan Musa ve Muhammet de aynı çaresizlikle aramaya çalışıyorlardı, ama nafile; onlar da dikkat çekici bir şeye rastlayamıyordu.
İsa, hemen gazeteyi açmaya çalıştı; fakat Mengütaş gazeteyi öyle bir sıkıştırmıştı ki, birkaç yırtık olmadan bu işi başaramadı. Hala buruşuk durumdaki gazeteyi masaya sererken, yarısı dolu çay bardağına çarparak yere düşürdü. Kırılan bardağın gürültüsü ve pantolonlara sıçrayan çay damlaları çok kısa bir duraksamaya sebep oldu sadece. Çok kısa süren bu zaman diliminden sonra, gazetenin buruşukluklarını giderme çalışması başlanmıştı. Masanın üzerindeki gazeteyi, avuç içleriyle düzeltmeye çalışan İsa, sanki kutsal bir iş yapıyordu. Bu sırada Musa ve Muhammet, bilinmeyene bakmanın verdiği heyecan ile İsa'nın ellerini takip etmeye çalışıyorlardı., Eğer Mengütaş, bir an üçlüye bakacak olsa, İsa'nın birer omzunun arkasından bakan bu bir çift insanı, meraklı ve acemi öğrencilere benzetmesi işten bile değildi. Fakat Mengütaş, kendi planının heyecanı tarafından esir alınmıştı bile. Kendi kendine bir şeyler mırıldanırken masanın etrafında dönüşü de yeterince garipti zaten. İsa, gazeteyi yeterince düzelttiğine ikna olduktan sonra "Kumran Metinleri"ni okumaya çalışan biliminsanlarına özgü bir saygıyla; üstelik neyi aradığını bilmeden, mucize bir haber aramaya başladı. Gazete, okuma yazma bilmeyen bir çocuğun eline verilseydi, ancak bu kadar acemice taranırdı. Kah yukarıdan aşağıya, kah sağdan sola bakan İsa, nedense ilginç bir haber ile karşılaşamıyordu. Omuzlarının ardından bakmaya çalışan Musa ve Muhammet de aynı çaresizlikle aramaya çalışıyorlardı, ama nafile; onlar da dikkat çekici bir şeye rastlayamıyordu.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.