Azerbaycan Sahasında Yazılmış Çağatayca Bir Sözlük Lugat-i Nevayi

Stok Kodu:
9786257716260
Boyut:
160-240
Sayfa Sayısı:
303
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-12
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap kağıdı
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
14.18
11.34
9786257716260
515937
Azerbaycan Sahasında Yazılmış Çağatayca Bir Sözlük
Azerbaycan Sahasında Yazılmış Çağatayca Bir Sözlük Lugat-i Nevayi
11.34
Tarihî vesikalara göre Türk dili, kullanıcılarının devingenliği, üretkenliği, cevvalliği sayesinde
2500 yıldan beri Asya'nın doğu ucundan Avrupa'nın ortalarına, Kuzey Buz Denizi'nden Hint
Okyanusu'na kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Türkler, bu zaman zarfında münasebete
girdikleri milletlerin dillerinden pek çok kavramı ve bu kavramların karşılıkları olan sözcükleri
kendi dillerinin kuralları çerçevesinde alıp işleyip işletmelerinin yanı sıra yeni kavramları kendi
dillerinin kurallarıyla işaretleyerek idraklerini, izanlarını, izahlarını genişletmişlerdir. Bu süreçte
münasebette bulundukları milletlerin kültürlerini derinden etkilemek suretiyle onların dillerine
binlerce kelime verecek bir nüfuza sahip olmuşlardır. Türklerin bu yükselişiyle birlikte Türk dili
de çeşitli bölgelerde zaman zaman ortak dil hüviyeti kazanmıştır.
Türk kültürü hiç şüphesiz en canlı ve baskın dönemini İslamiyetten sonra yaşamıştır. İslamla
birlikte İran'ın, Hindistan'ın, Anadolu'nun, Mısır'ın, Suriye'nin, Arabistan'nın, Mağrib'in
kapılarını açan Türkler, kültür ve medeniyet noktasında terakki kaydederek eski dünyanın
merkezine oturmayı başarmışlar, birden çok noktada siyasî merkezler, kültür çevreleri, sanat ve
ilim yuvaları oluşturmak suretiyle sanat, kültür ve bilime katkıda bulunmuşlardır. İstanbul, Bursa,
Bahçesaray, Tebriz, Kazan, Isfahan, Buhara, Semerkant, Herat, Delhi, Kaşgar gibi pek çok
merkezde meydana getirilen ilmî ve edebî eserler sadece bu merkezlerde okunmamış, çoğaltılarak
başka merkezlerde de takip, tanzir, taklit ve tercüme edilmiştir.
Orta Çağ ve Yeni Çağ'da, bu merkezlerde yaşayan Türk aydını, Arapça ve Farsça eserlerin yanı
sıra Türkçe eserleri de ilgi ve imkanları nispetinde takip etmiştir. Bu uzak coğrafyalardaki
Türkçenin ortak olmaması, yek diğerinden farklılık arz etmesi sebebiyle başlangıçta Anadolu
sahasında, Harezm ve Kıpçak Türkçelerinden Eski Türkiye Türkçesine tercümeler yapılmış,
sonraları ise Çağatay Türkçesinden tercümelerin yanında bu lehçenin sözlükleri de telif edilmiştir.
Elimizdeki ilk lehçeler arası sözlükler 16 yüzyılın birinci yarısına dayanmaktadır. Abuşka
Lugati, Luπat-i Pµr Alµ ޵r Nevâyµ, Isramak Sözlüğü, Der Beyân-ı Istılâhât-ı Emlahü'ş-Şu¡arâ
Mevlânâ Nevâyî gibi Çağataycadan Osmanlı Türkçesine hazırlanan sözlüklerin yanında Senglah,
Bedayiu'l-Lugat, Hulasa-yı Abbasî, Fethali Kaçar Lugati, Behcetü'l-Lugat gibi Çağataycadan
Farsçaya bir çok sözlük yazılmıştır. Bu sözlüklerin bazıları bazılarına mebde teşkil ederken
bazıları ise doğrudan Çağatay Türkçesi ile yazılmış eserler taranarak ortaya konmuştur. Bu
çalışmayla gün yüzüne çıkarılan sözlük ise her iki duruma da örnek niteliğindedir. Abuşka Lugati
temelli olmasına rağmen ondan pek çok madde başı, karşılık ve örnekle ayrılmakta; müstakil bir
eser hüviyeti göstermektedir. Anlaşılıyor ki sözlük müellifi Çağatay Türkçesi ile ilgili bir çok eser
taramış, bu taramalarından notlar almış, kelimelerin farklı anlamlarını tespit ederek bu malzemeyi
sözlüğünde kullanmıştır. Azerbaycan sahasında yazmış olmasına rağmen Abuşka Lugati'ndeki
Osmanlı Türkçesine mahsus bütün dil özelliklerini değiştirmemiş; ancak kendi mühitinde
anlaşılamayacağını düşündüğü kelime ve eklerin dönemin Azerbaycan Türkçesindeki
karşılıklarını kullanmakla iktifa etmiştir.
Tarihî vesikalara göre Türk dili, kullanıcılarının devingenliği, üretkenliği, cevvalliği sayesinde
2500 yıldan beri Asya'nın doğu ucundan Avrupa'nın ortalarına, Kuzey Buz Denizi'nden Hint
Okyanusu'na kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Türkler, bu zaman zarfında münasebete
girdikleri milletlerin dillerinden pek çok kavramı ve bu kavramların karşılıkları olan sözcükleri
kendi dillerinin kuralları çerçevesinde alıp işleyip işletmelerinin yanı sıra yeni kavramları kendi
dillerinin kurallarıyla işaretleyerek idraklerini, izanlarını, izahlarını genişletmişlerdir. Bu süreçte
münasebette bulundukları milletlerin kültürlerini derinden etkilemek suretiyle onların dillerine
binlerce kelime verecek bir nüfuza sahip olmuşlardır. Türklerin bu yükselişiyle birlikte Türk dili
de çeşitli bölgelerde zaman zaman ortak dil hüviyeti kazanmıştır.
Türk kültürü hiç şüphesiz en canlı ve baskın dönemini İslamiyetten sonra yaşamıştır. İslamla
birlikte İran'ın, Hindistan'ın, Anadolu'nun, Mısır'ın, Suriye'nin, Arabistan'nın, Mağrib'in
kapılarını açan Türkler, kültür ve medeniyet noktasında terakki kaydederek eski dünyanın
merkezine oturmayı başarmışlar, birden çok noktada siyasî merkezler, kültür çevreleri, sanat ve
ilim yuvaları oluşturmak suretiyle sanat, kültür ve bilime katkıda bulunmuşlardır. İstanbul, Bursa,
Bahçesaray, Tebriz, Kazan, Isfahan, Buhara, Semerkant, Herat, Delhi, Kaşgar gibi pek çok
merkezde meydana getirilen ilmî ve edebî eserler sadece bu merkezlerde okunmamış, çoğaltılarak
başka merkezlerde de takip, tanzir, taklit ve tercüme edilmiştir.
Orta Çağ ve Yeni Çağ'da, bu merkezlerde yaşayan Türk aydını, Arapça ve Farsça eserlerin yanı
sıra Türkçe eserleri de ilgi ve imkanları nispetinde takip etmiştir. Bu uzak coğrafyalardaki
Türkçenin ortak olmaması, yek diğerinden farklılık arz etmesi sebebiyle başlangıçta Anadolu
sahasında, Harezm ve Kıpçak Türkçelerinden Eski Türkiye Türkçesine tercümeler yapılmış,
sonraları ise Çağatay Türkçesinden tercümelerin yanında bu lehçenin sözlükleri de telif edilmiştir.
Elimizdeki ilk lehçeler arası sözlükler 16 yüzyılın birinci yarısına dayanmaktadır. Abuşka
Lugati, Luπat-i Pµr Alµ ޵r Nevâyµ, Isramak Sözlüğü, Der Beyân-ı Istılâhât-ı Emlahü'ş-Şu¡arâ
Mevlânâ Nevâyî gibi Çağataycadan Osmanlı Türkçesine hazırlanan sözlüklerin yanında Senglah,
Bedayiu'l-Lugat, Hulasa-yı Abbasî, Fethali Kaçar Lugati, Behcetü'l-Lugat gibi Çağataycadan
Farsçaya bir çok sözlük yazılmıştır. Bu sözlüklerin bazıları bazılarına mebde teşkil ederken
bazıları ise doğrudan Çağatay Türkçesi ile yazılmış eserler taranarak ortaya konmuştur. Bu
çalışmayla gün yüzüne çıkarılan sözlük ise her iki duruma da örnek niteliğindedir. Abuşka Lugati
temelli olmasına rağmen ondan pek çok madde başı, karşılık ve örnekle ayrılmakta; müstakil bir
eser hüviyeti göstermektedir. Anlaşılıyor ki sözlük müellifi Çağatay Türkçesi ile ilgili bir çok eser
taramış, bu taramalarından notlar almış, kelimelerin farklı anlamlarını tespit ederek bu malzemeyi
sözlüğünde kullanmıştır. Azerbaycan sahasında yazmış olmasına rağmen Abuşka Lugati'ndeki
Osmanlı Türkçesine mahsus bütün dil özelliklerini değiştirmemiş; ancak kendi mühitinde
anlaşılamayacağını düşündüğü kelime ve eklerin dönemin Azerbaycan Türkçesindeki
karşılıklarını kullanmakla iktifa etmiştir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat