9789755203294
407072
https://www.turkishbooks.com/books/askin-golgesinde-p407072.html
Aşkın Gölgesinde Demli Şiirler
3.333
Gerçek şiirin, asıl sanat eserinin kendi varlığından başka bir amacı yoktur. Kendisinde başlar, kendisinde biter. Bütün soyluluğu da buradan gelir. (Valéry)
Dilin doğuşuyla birlikte kendine özgü gizemli bir ifadeyle ortaya çıkan, asırlardır insanları etkileyen, estetik bir anlatımla musiki ile yakın ilişkisi olan, ruhu etkileyen Platon'un ifadesiyle Büyülü Sözler e şiir diyoruz. Aslında tarih boyunca şiirin kesin, net ve tek tanımı yapılamamış, yapılamaz da... Şiir nedir, yüzyılların taşıdığı en zor soru olmuştur.
Voltaire Şiir ruhun müziğidir der. Aristo eşya ve hadisleri taklittir ifadesini kullanırken Aragon Şiir sanatı eksiklikleri güzelliklere çeviren bir simya bilimidir der. Şiiri tunçtan daha güçlü gösterenlerin yanında şairi de Güzellik Teknisyeni olarak tavsif edenlere de rastlarız. Bizce şiir mutlak hakikati arama işidir diyen Necip Fazıl Kısakürek sözlerine şöyle devam eder: Şiir beş hassemizi kaynaştırıcı idrak mihrakında, maddi ve manevi bütün eşya ve hadislerin maverasına sıçramak isteyen, küstah, başıboş kıvılcımlar mahrekidir. O, bir noktaya varmanın değil, en varılmaz noktayı, sonsuz ve hudutsuz aramanın davasıdır. Maddi ve manevi eşya ve hadislerin maverasında karargâh olan mutlak hakikat kapısı önünde, ebedi bir fener alayı.... Şiir budur.
Şair için yaşadığı hayatı, hadiseleri herkesten farklı algıladığını söylemek mümkün. Ancak şiir tanımlamaları kendine göredir. Bence şiir sayısı kadar şiir tanımı yapılabilir. Şair için de şair sayısı kadar ifade kullanılabilir. Fakat burada bir şeyi anlamamız lazım. Şiir his ve düşünce hayatımıza etki ediyor, yüzyıllardır gücünü koruyor olmasıdır. Hayatında iki mısra mırıldanmamış, iki satır şiir yazmamış ya da hiç okuma yazma bilmese de şiirsel ifade kullanmamış tek bir insan yoktur. Sevinçli, hüzünlü, kederli, acılı anlarında bu dili bir şekilde kullanmıştır insanoğlu. Ya da Nazan Bekir oğlu'nun dediği gibi anlatamamaktan doğuyor şiir. Anlatamadıkça canı acıyor şairin, canı acıdıkça şiir geliyor. Bu açıklamaya şunu ilave edebiliriz sanırım: Çaresizliğine ağlamak ta bir çeşit şiir söylemektir. Mehmet Akif Ersoy'un Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım!" mısraları konuyu kapattıracak kadar derin ve bütün konuyu idrakimize sığdıracak kadar anlamlıdır.
Dilin doğuşuyla birlikte kendine özgü gizemli bir ifadeyle ortaya çıkan, asırlardır insanları etkileyen, estetik bir anlatımla musiki ile yakın ilişkisi olan, ruhu etkileyen Platon'un ifadesiyle Büyülü Sözler e şiir diyoruz. Aslında tarih boyunca şiirin kesin, net ve tek tanımı yapılamamış, yapılamaz da... Şiir nedir, yüzyılların taşıdığı en zor soru olmuştur.
Voltaire Şiir ruhun müziğidir der. Aristo eşya ve hadisleri taklittir ifadesini kullanırken Aragon Şiir sanatı eksiklikleri güzelliklere çeviren bir simya bilimidir der. Şiiri tunçtan daha güçlü gösterenlerin yanında şairi de Güzellik Teknisyeni olarak tavsif edenlere de rastlarız. Bizce şiir mutlak hakikati arama işidir diyen Necip Fazıl Kısakürek sözlerine şöyle devam eder: Şiir beş hassemizi kaynaştırıcı idrak mihrakında, maddi ve manevi bütün eşya ve hadislerin maverasına sıçramak isteyen, küstah, başıboş kıvılcımlar mahrekidir. O, bir noktaya varmanın değil, en varılmaz noktayı, sonsuz ve hudutsuz aramanın davasıdır. Maddi ve manevi eşya ve hadislerin maverasında karargâh olan mutlak hakikat kapısı önünde, ebedi bir fener alayı.... Şiir budur.
Şair için yaşadığı hayatı, hadiseleri herkesten farklı algıladığını söylemek mümkün. Ancak şiir tanımlamaları kendine göredir. Bence şiir sayısı kadar şiir tanımı yapılabilir. Şair için de şair sayısı kadar ifade kullanılabilir. Fakat burada bir şeyi anlamamız lazım. Şiir his ve düşünce hayatımıza etki ediyor, yüzyıllardır gücünü koruyor olmasıdır. Hayatında iki mısra mırıldanmamış, iki satır şiir yazmamış ya da hiç okuma yazma bilmese de şiirsel ifade kullanmamış tek bir insan yoktur. Sevinçli, hüzünlü, kederli, acılı anlarında bu dili bir şekilde kullanmıştır insanoğlu. Ya da Nazan Bekir oğlu'nun dediği gibi anlatamamaktan doğuyor şiir. Anlatamadıkça canı acıyor şairin, canı acıdıkça şiir geliyor. Bu açıklamaya şunu ilave edebiliriz sanırım: Çaresizliğine ağlamak ta bir çeşit şiir söylemektir. Mehmet Akif Ersoy'un Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım!" mısraları konuyu kapattıracak kadar derin ve bütün konuyu idrakimize sığdıracak kadar anlamlıdır.
Gerçek şiirin, asıl sanat eserinin kendi varlığından başka bir amacı yoktur. Kendisinde başlar, kendisinde biter. Bütün soyluluğu da buradan gelir. (Valéry)
Dilin doğuşuyla birlikte kendine özgü gizemli bir ifadeyle ortaya çıkan, asırlardır insanları etkileyen, estetik bir anlatımla musiki ile yakın ilişkisi olan, ruhu etkileyen Platon'un ifadesiyle Büyülü Sözler e şiir diyoruz. Aslında tarih boyunca şiirin kesin, net ve tek tanımı yapılamamış, yapılamaz da... Şiir nedir, yüzyılların taşıdığı en zor soru olmuştur.
Voltaire Şiir ruhun müziğidir der. Aristo eşya ve hadisleri taklittir ifadesini kullanırken Aragon Şiir sanatı eksiklikleri güzelliklere çeviren bir simya bilimidir der. Şiiri tunçtan daha güçlü gösterenlerin yanında şairi de Güzellik Teknisyeni olarak tavsif edenlere de rastlarız. Bizce şiir mutlak hakikati arama işidir diyen Necip Fazıl Kısakürek sözlerine şöyle devam eder: Şiir beş hassemizi kaynaştırıcı idrak mihrakında, maddi ve manevi bütün eşya ve hadislerin maverasına sıçramak isteyen, küstah, başıboş kıvılcımlar mahrekidir. O, bir noktaya varmanın değil, en varılmaz noktayı, sonsuz ve hudutsuz aramanın davasıdır. Maddi ve manevi eşya ve hadislerin maverasında karargâh olan mutlak hakikat kapısı önünde, ebedi bir fener alayı.... Şiir budur.
Şair için yaşadığı hayatı, hadiseleri herkesten farklı algıladığını söylemek mümkün. Ancak şiir tanımlamaları kendine göredir. Bence şiir sayısı kadar şiir tanımı yapılabilir. Şair için de şair sayısı kadar ifade kullanılabilir. Fakat burada bir şeyi anlamamız lazım. Şiir his ve düşünce hayatımıza etki ediyor, yüzyıllardır gücünü koruyor olmasıdır. Hayatında iki mısra mırıldanmamış, iki satır şiir yazmamış ya da hiç okuma yazma bilmese de şiirsel ifade kullanmamış tek bir insan yoktur. Sevinçli, hüzünlü, kederli, acılı anlarında bu dili bir şekilde kullanmıştır insanoğlu. Ya da Nazan Bekir oğlu'nun dediği gibi anlatamamaktan doğuyor şiir. Anlatamadıkça canı acıyor şairin, canı acıdıkça şiir geliyor. Bu açıklamaya şunu ilave edebiliriz sanırım: Çaresizliğine ağlamak ta bir çeşit şiir söylemektir. Mehmet Akif Ersoy'un Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım!" mısraları konuyu kapattıracak kadar derin ve bütün konuyu idrakimize sığdıracak kadar anlamlıdır.
Dilin doğuşuyla birlikte kendine özgü gizemli bir ifadeyle ortaya çıkan, asırlardır insanları etkileyen, estetik bir anlatımla musiki ile yakın ilişkisi olan, ruhu etkileyen Platon'un ifadesiyle Büyülü Sözler e şiir diyoruz. Aslında tarih boyunca şiirin kesin, net ve tek tanımı yapılamamış, yapılamaz da... Şiir nedir, yüzyılların taşıdığı en zor soru olmuştur.
Voltaire Şiir ruhun müziğidir der. Aristo eşya ve hadisleri taklittir ifadesini kullanırken Aragon Şiir sanatı eksiklikleri güzelliklere çeviren bir simya bilimidir der. Şiiri tunçtan daha güçlü gösterenlerin yanında şairi de Güzellik Teknisyeni olarak tavsif edenlere de rastlarız. Bizce şiir mutlak hakikati arama işidir diyen Necip Fazıl Kısakürek sözlerine şöyle devam eder: Şiir beş hassemizi kaynaştırıcı idrak mihrakında, maddi ve manevi bütün eşya ve hadislerin maverasına sıçramak isteyen, küstah, başıboş kıvılcımlar mahrekidir. O, bir noktaya varmanın değil, en varılmaz noktayı, sonsuz ve hudutsuz aramanın davasıdır. Maddi ve manevi eşya ve hadislerin maverasında karargâh olan mutlak hakikat kapısı önünde, ebedi bir fener alayı.... Şiir budur.
Şair için yaşadığı hayatı, hadiseleri herkesten farklı algıladığını söylemek mümkün. Ancak şiir tanımlamaları kendine göredir. Bence şiir sayısı kadar şiir tanımı yapılabilir. Şair için de şair sayısı kadar ifade kullanılabilir. Fakat burada bir şeyi anlamamız lazım. Şiir his ve düşünce hayatımıza etki ediyor, yüzyıllardır gücünü koruyor olmasıdır. Hayatında iki mısra mırıldanmamış, iki satır şiir yazmamış ya da hiç okuma yazma bilmese de şiirsel ifade kullanmamış tek bir insan yoktur. Sevinçli, hüzünlü, kederli, acılı anlarında bu dili bir şekilde kullanmıştır insanoğlu. Ya da Nazan Bekir oğlu'nun dediği gibi anlatamamaktan doğuyor şiir. Anlatamadıkça canı acıyor şairin, canı acıdıkça şiir geliyor. Bu açıklamaya şunu ilave edebiliriz sanırım: Çaresizliğine ağlamak ta bir çeşit şiir söylemektir. Mehmet Akif Ersoy'un Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım!" mısraları konuyu kapattıracak kadar derin ve bütün konuyu idrakimize sığdıracak kadar anlamlıdır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.