9786058595446
372749
https://www.turkishbooks.com/books/amerika-secilmis-p372749.html
Amerika - Seçilmiş
8.4
"Seçilmiş"
Karanlığın içinden gelen tüfek sesleri... Üzerlerine dini yazılar çiziktirilmiş patlamaya dayanıklı kalkanların arkasından bir görünüp bir kaybolan namluların ateşi, seken kurşunlar yere saplandıkça sağa sola fırlayan beton parçaları...
Heathrow... Uçaklar ölü muhafızlar gibiydi. Cam ve metal parçaları çalınmıştı, tekerlekleri delindiği veya direksiyon kolları kırıldığı için garip açılarla sağa sola yatmış, beş yıl önce bu havaalanında yaşanan şiddet olaylarının izlerini hâlâ taşıyordu.
Şehir merkezinde, hayatta kalan ve sokaklarda amaçsızca dolaşan pejmürde insanlardan oluşan, konuştuğum tek grup, bunun gibi manzaralara alışkınlardı.
"Seçim yılıydı", konu hakkındaki tek yorumlarıydı. Sanki bu, her türlü anarşiyi, işlenen tüm günahları, şehir kendi kendini yok ederken yaşanan her düşüncesiz davranışı açıklıyor, hatta haklı çıkarıyormuş gibi.
Tüm o yağmalar. Hırsızlıklar. Cinayetler. Tecavüzler. Dükkan vitrinlerinin yakılması, nehrin araba enkazlarıyla tıkanması, konservelerin zulalanması, polis atlarının öldürülmesi, eriyip gitmek üzere olan ciğerlerden gelen öksürükler, tıkanmalar ve tükürülen kanlar...
Seçim yılı özetle çılgın bir yıldı. Şimdi burada havaalanında dururken, şehrin yaşadığı yıkımı görmezden gelmek çok daha zordu. Bir zamanlar büyük bir hassasiyetle çalışan uçakların ve özenle düzenlenip planlanmış olan binaların içinde bulunduğu yıkım ve çarpıklık... Her şey kırılmış, bozulmuş, çalınmış ve her yerden çıkan yabani otlarla giderek yayılan pasın merhametine bırakılmıştı.
Ben koşarken arkamdaki silah sesleri giderek duyulmaz oldu. Koşmayı sürdürdüm. Bir yandan da Bella'yı çekiyordum. Ya kolundan ya da saçından yakalamıştım onu. Nereden olduğuna çok emin değilim; dönüp bakmaya pek vaktim yoktu. Görünürde zarar görmemiş olan tek uçağa doğru koşuyordum. Uçak, Yeniden Keşfedilmiş Şafak Apostolik Kilisesinin parlak mavi rengine boyanmıştı. Yeni ruhban sınıfı. Hani şu anda beni öldürmeye çalışan din adamları.
Karanlığın içinden gelen tüfek sesleri... Üzerlerine dini yazılar çiziktirilmiş patlamaya dayanıklı kalkanların arkasından bir görünüp bir kaybolan namluların ateşi, seken kurşunlar yere saplandıkça sağa sola fırlayan beton parçaları...
Heathrow... Uçaklar ölü muhafızlar gibiydi. Cam ve metal parçaları çalınmıştı, tekerlekleri delindiği veya direksiyon kolları kırıldığı için garip açılarla sağa sola yatmış, beş yıl önce bu havaalanında yaşanan şiddet olaylarının izlerini hâlâ taşıyordu.
Şehir merkezinde, hayatta kalan ve sokaklarda amaçsızca dolaşan pejmürde insanlardan oluşan, konuştuğum tek grup, bunun gibi manzaralara alışkınlardı.
"Seçim yılıydı", konu hakkındaki tek yorumlarıydı. Sanki bu, her türlü anarşiyi, işlenen tüm günahları, şehir kendi kendini yok ederken yaşanan her düşüncesiz davranışı açıklıyor, hatta haklı çıkarıyormuş gibi.
Tüm o yağmalar. Hırsızlıklar. Cinayetler. Tecavüzler. Dükkan vitrinlerinin yakılması, nehrin araba enkazlarıyla tıkanması, konservelerin zulalanması, polis atlarının öldürülmesi, eriyip gitmek üzere olan ciğerlerden gelen öksürükler, tıkanmalar ve tükürülen kanlar...
Seçim yılı özetle çılgın bir yıldı. Şimdi burada havaalanında dururken, şehrin yaşadığı yıkımı görmezden gelmek çok daha zordu. Bir zamanlar büyük bir hassasiyetle çalışan uçakların ve özenle düzenlenip planlanmış olan binaların içinde bulunduğu yıkım ve çarpıklık... Her şey kırılmış, bozulmuş, çalınmış ve her yerden çıkan yabani otlarla giderek yayılan pasın merhametine bırakılmıştı.
Ben koşarken arkamdaki silah sesleri giderek duyulmaz oldu. Koşmayı sürdürdüm. Bir yandan da Bella'yı çekiyordum. Ya kolundan ya da saçından yakalamıştım onu. Nereden olduğuna çok emin değilim; dönüp bakmaya pek vaktim yoktu. Görünürde zarar görmemiş olan tek uçağa doğru koşuyordum. Uçak, Yeniden Keşfedilmiş Şafak Apostolik Kilisesinin parlak mavi rengine boyanmıştı. Yeni ruhban sınıfı. Hani şu anda beni öldürmeye çalışan din adamları.
"Seçilmiş"
Karanlığın içinden gelen tüfek sesleri... Üzerlerine dini yazılar çiziktirilmiş patlamaya dayanıklı kalkanların arkasından bir görünüp bir kaybolan namluların ateşi, seken kurşunlar yere saplandıkça sağa sola fırlayan beton parçaları...
Heathrow... Uçaklar ölü muhafızlar gibiydi. Cam ve metal parçaları çalınmıştı, tekerlekleri delindiği veya direksiyon kolları kırıldığı için garip açılarla sağa sola yatmış, beş yıl önce bu havaalanında yaşanan şiddet olaylarının izlerini hâlâ taşıyordu.
Şehir merkezinde, hayatta kalan ve sokaklarda amaçsızca dolaşan pejmürde insanlardan oluşan, konuştuğum tek grup, bunun gibi manzaralara alışkınlardı.
"Seçim yılıydı", konu hakkındaki tek yorumlarıydı. Sanki bu, her türlü anarşiyi, işlenen tüm günahları, şehir kendi kendini yok ederken yaşanan her düşüncesiz davranışı açıklıyor, hatta haklı çıkarıyormuş gibi.
Tüm o yağmalar. Hırsızlıklar. Cinayetler. Tecavüzler. Dükkan vitrinlerinin yakılması, nehrin araba enkazlarıyla tıkanması, konservelerin zulalanması, polis atlarının öldürülmesi, eriyip gitmek üzere olan ciğerlerden gelen öksürükler, tıkanmalar ve tükürülen kanlar...
Seçim yılı özetle çılgın bir yıldı. Şimdi burada havaalanında dururken, şehrin yaşadığı yıkımı görmezden gelmek çok daha zordu. Bir zamanlar büyük bir hassasiyetle çalışan uçakların ve özenle düzenlenip planlanmış olan binaların içinde bulunduğu yıkım ve çarpıklık... Her şey kırılmış, bozulmuş, çalınmış ve her yerden çıkan yabani otlarla giderek yayılan pasın merhametine bırakılmıştı.
Ben koşarken arkamdaki silah sesleri giderek duyulmaz oldu. Koşmayı sürdürdüm. Bir yandan da Bella'yı çekiyordum. Ya kolundan ya da saçından yakalamıştım onu. Nereden olduğuna çok emin değilim; dönüp bakmaya pek vaktim yoktu. Görünürde zarar görmemiş olan tek uçağa doğru koşuyordum. Uçak, Yeniden Keşfedilmiş Şafak Apostolik Kilisesinin parlak mavi rengine boyanmıştı. Yeni ruhban sınıfı. Hani şu anda beni öldürmeye çalışan din adamları.
Karanlığın içinden gelen tüfek sesleri... Üzerlerine dini yazılar çiziktirilmiş patlamaya dayanıklı kalkanların arkasından bir görünüp bir kaybolan namluların ateşi, seken kurşunlar yere saplandıkça sağa sola fırlayan beton parçaları...
Heathrow... Uçaklar ölü muhafızlar gibiydi. Cam ve metal parçaları çalınmıştı, tekerlekleri delindiği veya direksiyon kolları kırıldığı için garip açılarla sağa sola yatmış, beş yıl önce bu havaalanında yaşanan şiddet olaylarının izlerini hâlâ taşıyordu.
Şehir merkezinde, hayatta kalan ve sokaklarda amaçsızca dolaşan pejmürde insanlardan oluşan, konuştuğum tek grup, bunun gibi manzaralara alışkınlardı.
"Seçim yılıydı", konu hakkındaki tek yorumlarıydı. Sanki bu, her türlü anarşiyi, işlenen tüm günahları, şehir kendi kendini yok ederken yaşanan her düşüncesiz davranışı açıklıyor, hatta haklı çıkarıyormuş gibi.
Tüm o yağmalar. Hırsızlıklar. Cinayetler. Tecavüzler. Dükkan vitrinlerinin yakılması, nehrin araba enkazlarıyla tıkanması, konservelerin zulalanması, polis atlarının öldürülmesi, eriyip gitmek üzere olan ciğerlerden gelen öksürükler, tıkanmalar ve tükürülen kanlar...
Seçim yılı özetle çılgın bir yıldı. Şimdi burada havaalanında dururken, şehrin yaşadığı yıkımı görmezden gelmek çok daha zordu. Bir zamanlar büyük bir hassasiyetle çalışan uçakların ve özenle düzenlenip planlanmış olan binaların içinde bulunduğu yıkım ve çarpıklık... Her şey kırılmış, bozulmuş, çalınmış ve her yerden çıkan yabani otlarla giderek yayılan pasın merhametine bırakılmıştı.
Ben koşarken arkamdaki silah sesleri giderek duyulmaz oldu. Koşmayı sürdürdüm. Bir yandan da Bella'yı çekiyordum. Ya kolundan ya da saçından yakalamıştım onu. Nereden olduğuna çok emin değilim; dönüp bakmaya pek vaktim yoktu. Görünürde zarar görmemiş olan tek uçağa doğru koşuyordum. Uçak, Yeniden Keşfedilmiş Şafak Apostolik Kilisesinin parlak mavi rengine boyanmıştı. Yeni ruhban sınıfı. Hani şu anda beni öldürmeye çalışan din adamları.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.