9786057629111
499886
https://www.turkishbooks.com/books/ali-fuad-basgile-armagan-p499886.html
Ali Fuad Başgil'e Armağan
9.12
Toplum nezdinde kıymetli bir ismi zikrederken veya yeni nesillere tanıtırken birkaç özelliğini öne çıkararak hayırla yâd
etmek yeterli olabilir. Fakat bazı isimler vardır ki müktesebatını ifade ederken böyle bir anma şekli yetmez. Şüphesiz Merhum
Ali Fuad Başgil Hoca da böyle abidevi şahsiyetlerden biridir. Zira Başgil ismi, bir hukukçunun ötesinde bir akademisyeni ve
aynı zamanda bir mütefekkiri anlatır. "Esas Teşkilat Hukuku" gibi akademik bir eserin yanında, "Din ve Laiklik", "Demokrasi
Yolunda" ve hatta "Gençlerle Baş Başa" gibi bir eserleri yazan şahsiyeti, toplum ve birey hayatına temas eden teorinin,
akademinin ve siyasetin tecessüm etmiş hali olarak ifade etmek hakkaniyetli bir tavır olacaktır.
Ali Fuad Başgil'i anlatmak için tek bir sıfatın yeterli olmayacağı söylenmelidir. Başgil, her şeyden önce alanındaki en iyi
akademisyenlerden birisi; Türkiye'de Anayasa Hukuku disiplininin gelişimine önemli katkısı olan, hukuk ile toplum arasındaki
bağı en iyi şekilde kurma becerisi gösteren bir "hoca"dır. Öyle ki Başgil, sahip olduğu teorik bilgiyi, dönemdeki pek çok
meslektaşının aksine, rejimin çıkarları doğrultusunda kullanmaz. Anayasa ile diğer yasaların toplumsal ve siyasal kültürden
bağımsız olmadığını düşünür. Bu bakımdan, anayasal kavramlarla ülkenin öncelikli ihtiyaçları ve gerçekleri arasında sıkı bir
ilişki kurar. Mesela Cumhuriyet rejiminin en önemli ideallerinden biri olan toplumu laikleştirme girişimlerine karşı çıkar.
Laikliğin Türkiye'de ideolojik olan kullanılan anlamıyla değil, özüyle ve gerçek yönüyle ilgilenir; kavramın değil; ülkemizdeki
carî uygulanma şeklinin yanlışlığı üzerinde durur. Aynı nedenle, tepeden inmeci reformlarla toplumun değiştirilebileceği
yönündeki hâkim eğilimin tersini savunur.
etmek yeterli olabilir. Fakat bazı isimler vardır ki müktesebatını ifade ederken böyle bir anma şekli yetmez. Şüphesiz Merhum
Ali Fuad Başgil Hoca da böyle abidevi şahsiyetlerden biridir. Zira Başgil ismi, bir hukukçunun ötesinde bir akademisyeni ve
aynı zamanda bir mütefekkiri anlatır. "Esas Teşkilat Hukuku" gibi akademik bir eserin yanında, "Din ve Laiklik", "Demokrasi
Yolunda" ve hatta "Gençlerle Baş Başa" gibi bir eserleri yazan şahsiyeti, toplum ve birey hayatına temas eden teorinin,
akademinin ve siyasetin tecessüm etmiş hali olarak ifade etmek hakkaniyetli bir tavır olacaktır.
Ali Fuad Başgil'i anlatmak için tek bir sıfatın yeterli olmayacağı söylenmelidir. Başgil, her şeyden önce alanındaki en iyi
akademisyenlerden birisi; Türkiye'de Anayasa Hukuku disiplininin gelişimine önemli katkısı olan, hukuk ile toplum arasındaki
bağı en iyi şekilde kurma becerisi gösteren bir "hoca"dır. Öyle ki Başgil, sahip olduğu teorik bilgiyi, dönemdeki pek çok
meslektaşının aksine, rejimin çıkarları doğrultusunda kullanmaz. Anayasa ile diğer yasaların toplumsal ve siyasal kültürden
bağımsız olmadığını düşünür. Bu bakımdan, anayasal kavramlarla ülkenin öncelikli ihtiyaçları ve gerçekleri arasında sıkı bir
ilişki kurar. Mesela Cumhuriyet rejiminin en önemli ideallerinden biri olan toplumu laikleştirme girişimlerine karşı çıkar.
Laikliğin Türkiye'de ideolojik olan kullanılan anlamıyla değil, özüyle ve gerçek yönüyle ilgilenir; kavramın değil; ülkemizdeki
carî uygulanma şeklinin yanlışlığı üzerinde durur. Aynı nedenle, tepeden inmeci reformlarla toplumun değiştirilebileceği
yönündeki hâkim eğilimin tersini savunur.
Toplum nezdinde kıymetli bir ismi zikrederken veya yeni nesillere tanıtırken birkaç özelliğini öne çıkararak hayırla yâd
etmek yeterli olabilir. Fakat bazı isimler vardır ki müktesebatını ifade ederken böyle bir anma şekli yetmez. Şüphesiz Merhum
Ali Fuad Başgil Hoca da böyle abidevi şahsiyetlerden biridir. Zira Başgil ismi, bir hukukçunun ötesinde bir akademisyeni ve
aynı zamanda bir mütefekkiri anlatır. "Esas Teşkilat Hukuku" gibi akademik bir eserin yanında, "Din ve Laiklik", "Demokrasi
Yolunda" ve hatta "Gençlerle Baş Başa" gibi bir eserleri yazan şahsiyeti, toplum ve birey hayatına temas eden teorinin,
akademinin ve siyasetin tecessüm etmiş hali olarak ifade etmek hakkaniyetli bir tavır olacaktır.
Ali Fuad Başgil'i anlatmak için tek bir sıfatın yeterli olmayacağı söylenmelidir. Başgil, her şeyden önce alanındaki en iyi
akademisyenlerden birisi; Türkiye'de Anayasa Hukuku disiplininin gelişimine önemli katkısı olan, hukuk ile toplum arasındaki
bağı en iyi şekilde kurma becerisi gösteren bir "hoca"dır. Öyle ki Başgil, sahip olduğu teorik bilgiyi, dönemdeki pek çok
meslektaşının aksine, rejimin çıkarları doğrultusunda kullanmaz. Anayasa ile diğer yasaların toplumsal ve siyasal kültürden
bağımsız olmadığını düşünür. Bu bakımdan, anayasal kavramlarla ülkenin öncelikli ihtiyaçları ve gerçekleri arasında sıkı bir
ilişki kurar. Mesela Cumhuriyet rejiminin en önemli ideallerinden biri olan toplumu laikleştirme girişimlerine karşı çıkar.
Laikliğin Türkiye'de ideolojik olan kullanılan anlamıyla değil, özüyle ve gerçek yönüyle ilgilenir; kavramın değil; ülkemizdeki
carî uygulanma şeklinin yanlışlığı üzerinde durur. Aynı nedenle, tepeden inmeci reformlarla toplumun değiştirilebileceği
yönündeki hâkim eğilimin tersini savunur.
etmek yeterli olabilir. Fakat bazı isimler vardır ki müktesebatını ifade ederken böyle bir anma şekli yetmez. Şüphesiz Merhum
Ali Fuad Başgil Hoca da böyle abidevi şahsiyetlerden biridir. Zira Başgil ismi, bir hukukçunun ötesinde bir akademisyeni ve
aynı zamanda bir mütefekkiri anlatır. "Esas Teşkilat Hukuku" gibi akademik bir eserin yanında, "Din ve Laiklik", "Demokrasi
Yolunda" ve hatta "Gençlerle Baş Başa" gibi bir eserleri yazan şahsiyeti, toplum ve birey hayatına temas eden teorinin,
akademinin ve siyasetin tecessüm etmiş hali olarak ifade etmek hakkaniyetli bir tavır olacaktır.
Ali Fuad Başgil'i anlatmak için tek bir sıfatın yeterli olmayacağı söylenmelidir. Başgil, her şeyden önce alanındaki en iyi
akademisyenlerden birisi; Türkiye'de Anayasa Hukuku disiplininin gelişimine önemli katkısı olan, hukuk ile toplum arasındaki
bağı en iyi şekilde kurma becerisi gösteren bir "hoca"dır. Öyle ki Başgil, sahip olduğu teorik bilgiyi, dönemdeki pek çok
meslektaşının aksine, rejimin çıkarları doğrultusunda kullanmaz. Anayasa ile diğer yasaların toplumsal ve siyasal kültürden
bağımsız olmadığını düşünür. Bu bakımdan, anayasal kavramlarla ülkenin öncelikli ihtiyaçları ve gerçekleri arasında sıkı bir
ilişki kurar. Mesela Cumhuriyet rejiminin en önemli ideallerinden biri olan toplumu laikleştirme girişimlerine karşı çıkar.
Laikliğin Türkiye'de ideolojik olan kullanılan anlamıyla değil, özüyle ve gerçek yönüyle ilgilenir; kavramın değil; ülkemizdeki
carî uygulanma şeklinin yanlışlığı üzerinde durur. Aynı nedenle, tepeden inmeci reformlarla toplumun değiştirilebileceği
yönündeki hâkim eğilimin tersini savunur.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.