9789759161316
88074
https://www.turkishbooks.com/books/alemlerin-haritasi-p88074.html
Âlemlerin Haritası Bediüzzaman Said Nursi
2.001
Âlemlerin Haritası, ilk bakışta kısa bir hasbihal gibi görünen 3.Mektup'ta sınırsız ulvi âlemlerin ne şekilde yer aldığı, 4. Mektup temelinde Hazret-i Üstadın talebeleriyle hususi manadaki manevi ilişkisinin nasıl olduğu, sıklıkla kullandığı hayalen görüşme tabirinde ne gibi manalar bulunduğu, Hulusi Ağabey'e açtığı mahrem sırrın ne olabileceği gibi konuları konu ediniyor. Bediüzzaman'ın dilinden ve diğer eserlerinden de örneklerle açıklığa kavuşturuyor.
Nur derslerinin kendine has ikliminde geçen sohbetlerin kaleme alınmasından vücuda gelen kitap Nur Külliyatı hususunda bir ileri okuma metni örneği olarak yayına sunuldu.
Ben Said'i beğenmiyorum, Said'i beğenenleri de beğenmiyorum (Mektubat, s. 329) diyen, şahsının nazara alınmasından, kendisine bir makam verilmesinden veya zâtının merci kabul edilmesinden hayatı boyunca şiddetle kaçan ve nefis cümleden ednâ, vazife cümleden âla (Şualar, s. 375) esası çerçevesinde insanların hürmet ve ihtiramından, hüsn-ü zan, ikram ve tahsinlerinden mesleği itibarıyla cidden kaçan (Emirdağ Lahikası, s. 169) Bediüzzaman Hazretleri'nin pek yüksek manevi hal ve vaziyetlerine dair malumat, hatıralar vasıtasıyla hususi kanaldan nakledilen bazı hususlar dışında ummandan bir katre mesabesinde kalmıştır.
Üstad Hazretleri'nin telifatının umumunda Risale-i Nur´un ve talebelerinden oluşan heyet-i nuraniyenin şahs-ı manevisini çokça nazara vermesinde pek çok hikmet ve fayda bulunmakla beraber; kendi manevi şahsiyetini setr adına bir telbisten de bahsetmek mümkündür. Üstad Hazretleri´nin gerek geçmiş hayatına bakışında devamlı bir surette manevi mürşidlerini nazara vermesi (Mektubat, s. 339), gerek istikbale ait beşaretlerinde gelecek mühim bir Zatın müjdecisi olarak kendisini görmesi (Barla Lahikası, s. 104, 162) ve gerekse de bulunduğu güne dair mülahazalarında ısrarlı bir şekilde şahs-ı maneviyi nazara vermesi; hakkı hak sahibine teslim hususunda ciddi birer kadirşinaslık örneği olmakla birlikte, telbise dair şeriat ve hakikat harici suretlerin kullanılmasına ihtiyaç bırakmayan setretme numuneleri olarak da görülebilirler.
Ancak Üstad Hazretleri'nin vefatına kadar (hatta kabre girdikten sonra da) hassasiyetle gizlediği, (vazifesinden ziyade velayetine bakan, Rabbiyle halvetine ait bulunan) kendine has manevi hal ve makamatın üzerindeki tenteneli perde eserlerinin satırları arasında yer yer kalkmakta ve ifadeleri içerisinde manevi şahsiyetinin yüceliği kendini görünür kılmaktadır.
Âlemlerin Haritası, ilk bakışta kısa bir hasbihal gibi görünen 3.Mektup'ta sınırsız ulvi âlemlerin ne şekilde yer aldığı, 4. Mektup temelinde Hazret-i Üstadın talebeleriyle hususi manadaki manevi ilişkisinin nasıl olduğu, sıklıkla kullandığı hayalen görüşme tabirinde ne gibi manalar bulunduğu, Hulusi Ağabey'e açtığı mahrem sırrın ne olabileceği gibi konuları konu ediniyor. Bediüzzaman'ın dilinden ve diğer eserlerinden de örneklerle açıklığa kavuşturuyor.
Nur derslerinin kendine has ikliminde geçen sohbetlerin kaleme alınmasından vücuda gelen kitap Nur Külliyatı hususunda bir ileri okuma metni örneği olarak yayına sunuldu.
Ben Said'i beğenmiyorum, Said'i beğenenleri de beğenmiyorum (Mektubat, s. 329) diyen, şahsının nazara alınmasından, kendisine bir makam verilmesinden veya zâtının merci kabul edilmesinden hayatı boyunca şiddetle kaçan ve nefis cümleden ednâ, vazife cümleden âla (Şualar, s. 375) esası çerçevesinde insanların hürmet ve ihtiramından, hüsn-ü zan, ikram ve tahsinlerinden mesleği itibarıyla cidden kaçan (Emirdağ Lahikası, s. 169) Bediüzzaman Hazretleri'nin pek yüksek manevi hal ve vaziyetlerine dair malumat, hatıralar vasıtasıyla hususi kanaldan nakledilen bazı hususlar dışında ummandan bir katre mesabesinde kalmıştır.
Üstad Hazretleri'nin telifatının umumunda Risale-i Nur´un ve talebelerinden oluşan heyet-i nuraniyenin şahs-ı manevisini çokça nazara vermesinde pek çok hikmet ve fayda bulunmakla beraber; kendi manevi şahsiyetini setr adına bir telbisten de bahsetmek mümkündür. Üstad Hazretleri´nin gerek geçmiş hayatına bakışında devamlı bir surette manevi mürşidlerini nazara vermesi (Mektubat, s. 339), gerek istikbale ait beşaretlerinde gelecek mühim bir Zatın müjdecisi olarak kendisini görmesi (Barla Lahikası, s. 104, 162) ve gerekse de bulunduğu güne dair mülahazalarında ısrarlı bir şekilde şahs-ı maneviyi nazara vermesi; hakkı hak sahibine teslim hususunda ciddi birer kadirşinaslık örneği olmakla birlikte, telbise dair şeriat ve hakikat harici suretlerin kullanılmasına ihtiyaç bırakmayan setretme numuneleri olarak da görülebilirler.
Ancak Üstad Hazretleri'nin vefatına kadar (hatta kabre girdikten sonra da) hassasiyetle gizlediği, (vazifesinden ziyade velayetine bakan, Rabbiyle halvetine ait bulunan) kendine has manevi hal ve makamatın üzerindeki tenteneli perde eserlerinin satırları arasında yer yer kalkmakta ve ifadeleri içerisinde manevi şahsiyetinin yüceliği kendini görünür kılmaktadır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.