9786054454716
550539
https://www.turkishbooks.com/books/adana-yazilari-p550539.html
Adana Yazıları
2.4
Adana Yazıları, "sürpriz" bir çalışma oldu. Yaklaşık bir buçuk yıl önce başladığım ve konusu Abidin Dino'nun Adana Yılları olan araştırmanın içinden çıktı "Adana Yazıları". Abidin Dino'nun 1943-1944 yıllarında Adana'da Türksözü gazetesindeki yazıları, yazılmalarının üzerinden 70 yıl geçtikten sonra yazıldıkları yerden (topraklarda, Çukurova'da), Adana'dan, bu kez bir kitap olarak yola çıkıyor ve sanatçımızın doğumunun 100. yılında sevenleriyle buluşuyor.
Adana, Abidin Dino'nun yaşamında önemli yer tutan bir kent. Dino, çocukluk, gençlik ve yaşlılık dönemlerinde bu kente geldi ve değişen sürelerde Adana'da kaldı. Abidin Dino'nun Adana'ya ilk gelişi 1927 yılının yaz aylarında babası Rasih Dino ile olmuştur. Gelme sebepleri ise Dino ailesinin Adana ile tanışan ilk üyesinin, Abidin Paşa'nın, vali olarak bulunduğu bu kentte edindiği topraklarla ilgilidir. Abidin Dino, 1942 yılının sonlarında Adana'ya bir kez daha -bu defa zorunlu, "ikamete memur" olarak- gelir ve ağabeyi Arif Dino ile sürgün olarak geldiği Adana'da 1945 yılının başlarına kadar kalır.
Abidin Dino'nun Adana ile ilişkisinin en uzun ve verimli dönemi 1942-1945 yıllarını kapsayan bu sürgün günleridir. Dino kardeşler, Adana sürgünü öncesinde İstanbul'da çeşitli dergilerde hem çizgileri hem yazılarıyla yer aldılar. Abidin Dino, kültür ve sanat cephesinde önemli bir mücadelenin yaşandığı 1930'lu yılların sonunda S.E.S., Ses, Yeni Ses, Servet-i Fünun/Uyanış, Yeni Yol, Yeni Edebiyat gibi dergilerde yazı ve çizgileriyle yer aldı ve Akbaba, Çınaraltı gibi dergilerin etrafında toplanan sanat ve siyaset anlayışına karşı muhalif bir kimlik sergiledi. Aydınların, sanatçıların bu hareketliliği II. Dünya Savaşı'nın siyasi atmosferiyle birleştiğinde, iktidar birçok aydını Anadolu'nun çeşitli kentlerine sürgün etti. Arif Dino Develi'ye, Abidin Dino da Çorum'un Mecitözü kasabasına sürgün edildi. 1942 yılında başlayan sürgün günleri iki kardeşin çabalarıyla Adana'da sürgün cezasına çevrildi ve Abidin Dino bu yılın sonlarına doğru Adana'ya geldi.
Böylece Abidin Dino, dedesi Abidin Paşa'nın (1881-1885 yılları arasında) valilik yaptığı Adana'ya sürgün olarak gelmiş oldu.
Abidin Dino, Adana'da sürgün hayatının zorluklarına rağmen kültür ve sanat alanlarında oldukça önemli işler yapmıştır. "Kel" ve "Verese" adlı tiyatro oyunları; Çukurova köylülerini, ırgatlarını konu alan resimleri, desenleri, "Yüzler, İsyancılar, Çukurova'nın Çiçekleri"; "Su Destanı", "Toros Destanı" adlı senaryoları; ilk heykel/cik çalışmaları; "Sinan" anlatısının ilk denemeleri; Adana Halkevinde tiyatro çalışmaları... Bunlar, Abidin Dino'nun Adana'daki çalışmalarının yalnızca bir bölümüdür.
Abidin Dino, Adana'daki sürgün günlerinde Türksözü gazetesinde çalıştı. CHP Milletvekili Ferit Celal Güven ve kardeşlerinin sahibi olduğu Türksözü'nde "gazetecilik" anlamında da oldukça başarılıydı. Abidin Dino, II. Dünya Savaşı'nın önemli günlerinin yaşanmakta olduğu bu süreçte Türksözü gazetesinde savaşla ilgili gelişmeleri, çoğu ulusal gazetenin erişemediği bir hızda okurlarına ulaştırdı. Bildiği yabancı diller sayesinde radyodan ajans haberlerini çevirerek okura aktarmasının ötesinde siyasi kimliğiyle de bu haberlere ve gazeteye bir renk kattı. Öyle ki bu "renk" Emniyet'in de dikkatinden kaçmamış ve gazetenin bu başarısı, onlar tarafından sorgulanmıştır. Türksözü gazetesinin söz konusu yıllardaki koleksiyonları incelendiğinde Abidin Dino'nun kültür ve sanat alanlarında da hem gazeteye hem de Adana halkına kendi rengini ve dünyasını taşıdığı söylenebilir. Örnek olarak, Abidin Dino'nun söyleşilerinde ve yazılarında öykücülüğünü hep övdüğü Fahri Celal Göktulga, öyküleriyle bu yılların Türksözü'nde okuyucularla buluşmuştur.
Halikarnas Balıkçısı, Sadri Ertem, Sait Faik Abasıyanık, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Yaşar Kemal, Abidin Dino'nun ve Türksözü gazetesinin "konukları"ndan bazılarıdır. Yerel ve ulusal basından seçilerek yer verilen karikatürler, dünya edebiyatından çevrilerek tefrika edilen romanlar ve daha birçok renk Türksözü gazetesini belli bir çizginin üstüne taşımıştır. Bu tablo Abidin Dino'nun eseridir.
Abidin Dino Türksözü gazetesinde kendi imzasıyla da yazılar yayımlamıştır. Dino'nun yazıları gazetede "Abidin Dino, A.D., Sarı Çizmeli, S. Ç." imzalarıyla yer alırken "***" işaretini de bazı yazılarında imza olarak kullanmıştır. Sanatçının Türksözü gazetesindeki yazıları "Kültür, Sanat ve özellikle II. Dünya Savaşı" başlıklarında yoğunlaşmaktadır. Bu yazılardan altısı, "Kiev, Führer'in Sinirleri, Lili Marlen, Fedai, Noel Günü, Sadi Tek ve Muammer'e Mektup", daha önceki yıllarda Turgut Çeviker tarafından hazırlanan "Abidin Dino Kültür Sanat ve Politika Üstüne Yazılar" isimli kitapta yer almıştı.
Abidin Dino'nun Mimar Sinan'ı anlattığı ve uzun yıllara yayılan "Sinan" adlı çalışması 1999 yılında kitap olarak okurlarla buluşmuştu. Sayın Çeviker de kitabında Dino'nun bu çalışmasının 1947 ve 1948 yıllarında Eser dergisinde yayımlanan metinlerine, Sinan I ve Sinan II'ye yer vermişti. Adana Yazıları'nda yer alan ve dört bölümden oluşan "Sinan" başlıklı yazılar ise çalışmanın ilk "hallerini" de görmemizi sağlıyor. Diğer yazılar ise okurlarla ilk kez bu kitapta buluşuyor.
"Adana Yazıları" yayıma hazırlanırken "redaksiyon" konusunda şunlara dikkat edildi: Eski sözcüklerin bugünkü karşılıkları metnin içinde geçtikleri ilk yerde köşeli parantez içinde verildi. "Amma, san'at, tamamiyle," gibi sözcüklerin bugünkü yazılışları esas alındı. Yazılarda "şark, garp, cenup, şimal" olarak geçen yön adları bugünkü kullanımları olan "doğu, batı, güney, kuzey" şeklinde yazıldı.
2013 yılı, değerli aydınımız, sevgili Abidin Dino'nun doğumunun 100. yılı. Bu kitap, Abidin Dino'nun ve onun birbirinden değerli çalışmalarının sevenleriyle, dostlarıyla, yeni kuşaklarla buluşması için bir vesile olma amacını taşıyor.
Adana, Abidin Dino'nun yaşamında önemli yer tutan bir kent. Dino, çocukluk, gençlik ve yaşlılık dönemlerinde bu kente geldi ve değişen sürelerde Adana'da kaldı. Abidin Dino'nun Adana'ya ilk gelişi 1927 yılının yaz aylarında babası Rasih Dino ile olmuştur. Gelme sebepleri ise Dino ailesinin Adana ile tanışan ilk üyesinin, Abidin Paşa'nın, vali olarak bulunduğu bu kentte edindiği topraklarla ilgilidir. Abidin Dino, 1942 yılının sonlarında Adana'ya bir kez daha -bu defa zorunlu, "ikamete memur" olarak- gelir ve ağabeyi Arif Dino ile sürgün olarak geldiği Adana'da 1945 yılının başlarına kadar kalır.
Abidin Dino'nun Adana ile ilişkisinin en uzun ve verimli dönemi 1942-1945 yıllarını kapsayan bu sürgün günleridir. Dino kardeşler, Adana sürgünü öncesinde İstanbul'da çeşitli dergilerde hem çizgileri hem yazılarıyla yer aldılar. Abidin Dino, kültür ve sanat cephesinde önemli bir mücadelenin yaşandığı 1930'lu yılların sonunda S.E.S., Ses, Yeni Ses, Servet-i Fünun/Uyanış, Yeni Yol, Yeni Edebiyat gibi dergilerde yazı ve çizgileriyle yer aldı ve Akbaba, Çınaraltı gibi dergilerin etrafında toplanan sanat ve siyaset anlayışına karşı muhalif bir kimlik sergiledi. Aydınların, sanatçıların bu hareketliliği II. Dünya Savaşı'nın siyasi atmosferiyle birleştiğinde, iktidar birçok aydını Anadolu'nun çeşitli kentlerine sürgün etti. Arif Dino Develi'ye, Abidin Dino da Çorum'un Mecitözü kasabasına sürgün edildi. 1942 yılında başlayan sürgün günleri iki kardeşin çabalarıyla Adana'da sürgün cezasına çevrildi ve Abidin Dino bu yılın sonlarına doğru Adana'ya geldi.
Böylece Abidin Dino, dedesi Abidin Paşa'nın (1881-1885 yılları arasında) valilik yaptığı Adana'ya sürgün olarak gelmiş oldu.
Abidin Dino, Adana'da sürgün hayatının zorluklarına rağmen kültür ve sanat alanlarında oldukça önemli işler yapmıştır. "Kel" ve "Verese" adlı tiyatro oyunları; Çukurova köylülerini, ırgatlarını konu alan resimleri, desenleri, "Yüzler, İsyancılar, Çukurova'nın Çiçekleri"; "Su Destanı", "Toros Destanı" adlı senaryoları; ilk heykel/cik çalışmaları; "Sinan" anlatısının ilk denemeleri; Adana Halkevinde tiyatro çalışmaları... Bunlar, Abidin Dino'nun Adana'daki çalışmalarının yalnızca bir bölümüdür.
Abidin Dino, Adana'daki sürgün günlerinde Türksözü gazetesinde çalıştı. CHP Milletvekili Ferit Celal Güven ve kardeşlerinin sahibi olduğu Türksözü'nde "gazetecilik" anlamında da oldukça başarılıydı. Abidin Dino, II. Dünya Savaşı'nın önemli günlerinin yaşanmakta olduğu bu süreçte Türksözü gazetesinde savaşla ilgili gelişmeleri, çoğu ulusal gazetenin erişemediği bir hızda okurlarına ulaştırdı. Bildiği yabancı diller sayesinde radyodan ajans haberlerini çevirerek okura aktarmasının ötesinde siyasi kimliğiyle de bu haberlere ve gazeteye bir renk kattı. Öyle ki bu "renk" Emniyet'in de dikkatinden kaçmamış ve gazetenin bu başarısı, onlar tarafından sorgulanmıştır. Türksözü gazetesinin söz konusu yıllardaki koleksiyonları incelendiğinde Abidin Dino'nun kültür ve sanat alanlarında da hem gazeteye hem de Adana halkına kendi rengini ve dünyasını taşıdığı söylenebilir. Örnek olarak, Abidin Dino'nun söyleşilerinde ve yazılarında öykücülüğünü hep övdüğü Fahri Celal Göktulga, öyküleriyle bu yılların Türksözü'nde okuyucularla buluşmuştur.
Halikarnas Balıkçısı, Sadri Ertem, Sait Faik Abasıyanık, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Yaşar Kemal, Abidin Dino'nun ve Türksözü gazetesinin "konukları"ndan bazılarıdır. Yerel ve ulusal basından seçilerek yer verilen karikatürler, dünya edebiyatından çevrilerek tefrika edilen romanlar ve daha birçok renk Türksözü gazetesini belli bir çizginin üstüne taşımıştır. Bu tablo Abidin Dino'nun eseridir.
Abidin Dino Türksözü gazetesinde kendi imzasıyla da yazılar yayımlamıştır. Dino'nun yazıları gazetede "Abidin Dino, A.D., Sarı Çizmeli, S. Ç." imzalarıyla yer alırken "***" işaretini de bazı yazılarında imza olarak kullanmıştır. Sanatçının Türksözü gazetesindeki yazıları "Kültür, Sanat ve özellikle II. Dünya Savaşı" başlıklarında yoğunlaşmaktadır. Bu yazılardan altısı, "Kiev, Führer'in Sinirleri, Lili Marlen, Fedai, Noel Günü, Sadi Tek ve Muammer'e Mektup", daha önceki yıllarda Turgut Çeviker tarafından hazırlanan "Abidin Dino Kültür Sanat ve Politika Üstüne Yazılar" isimli kitapta yer almıştı.
Abidin Dino'nun Mimar Sinan'ı anlattığı ve uzun yıllara yayılan "Sinan" adlı çalışması 1999 yılında kitap olarak okurlarla buluşmuştu. Sayın Çeviker de kitabında Dino'nun bu çalışmasının 1947 ve 1948 yıllarında Eser dergisinde yayımlanan metinlerine, Sinan I ve Sinan II'ye yer vermişti. Adana Yazıları'nda yer alan ve dört bölümden oluşan "Sinan" başlıklı yazılar ise çalışmanın ilk "hallerini" de görmemizi sağlıyor. Diğer yazılar ise okurlarla ilk kez bu kitapta buluşuyor.
"Adana Yazıları" yayıma hazırlanırken "redaksiyon" konusunda şunlara dikkat edildi: Eski sözcüklerin bugünkü karşılıkları metnin içinde geçtikleri ilk yerde köşeli parantez içinde verildi. "Amma, san'at, tamamiyle," gibi sözcüklerin bugünkü yazılışları esas alındı. Yazılarda "şark, garp, cenup, şimal" olarak geçen yön adları bugünkü kullanımları olan "doğu, batı, güney, kuzey" şeklinde yazıldı.
2013 yılı, değerli aydınımız, sevgili Abidin Dino'nun doğumunun 100. yılı. Bu kitap, Abidin Dino'nun ve onun birbirinden değerli çalışmalarının sevenleriyle, dostlarıyla, yeni kuşaklarla buluşması için bir vesile olma amacını taşıyor.
Adana Yazıları, "sürpriz" bir çalışma oldu. Yaklaşık bir buçuk yıl önce başladığım ve konusu Abidin Dino'nun Adana Yılları olan araştırmanın içinden çıktı "Adana Yazıları". Abidin Dino'nun 1943-1944 yıllarında Adana'da Türksözü gazetesindeki yazıları, yazılmalarının üzerinden 70 yıl geçtikten sonra yazıldıkları yerden (topraklarda, Çukurova'da), Adana'dan, bu kez bir kitap olarak yola çıkıyor ve sanatçımızın doğumunun 100. yılında sevenleriyle buluşuyor.
Adana, Abidin Dino'nun yaşamında önemli yer tutan bir kent. Dino, çocukluk, gençlik ve yaşlılık dönemlerinde bu kente geldi ve değişen sürelerde Adana'da kaldı. Abidin Dino'nun Adana'ya ilk gelişi 1927 yılının yaz aylarında babası Rasih Dino ile olmuştur. Gelme sebepleri ise Dino ailesinin Adana ile tanışan ilk üyesinin, Abidin Paşa'nın, vali olarak bulunduğu bu kentte edindiği topraklarla ilgilidir. Abidin Dino, 1942 yılının sonlarında Adana'ya bir kez daha -bu defa zorunlu, "ikamete memur" olarak- gelir ve ağabeyi Arif Dino ile sürgün olarak geldiği Adana'da 1945 yılının başlarına kadar kalır.
Abidin Dino'nun Adana ile ilişkisinin en uzun ve verimli dönemi 1942-1945 yıllarını kapsayan bu sürgün günleridir. Dino kardeşler, Adana sürgünü öncesinde İstanbul'da çeşitli dergilerde hem çizgileri hem yazılarıyla yer aldılar. Abidin Dino, kültür ve sanat cephesinde önemli bir mücadelenin yaşandığı 1930'lu yılların sonunda S.E.S., Ses, Yeni Ses, Servet-i Fünun/Uyanış, Yeni Yol, Yeni Edebiyat gibi dergilerde yazı ve çizgileriyle yer aldı ve Akbaba, Çınaraltı gibi dergilerin etrafında toplanan sanat ve siyaset anlayışına karşı muhalif bir kimlik sergiledi. Aydınların, sanatçıların bu hareketliliği II. Dünya Savaşı'nın siyasi atmosferiyle birleştiğinde, iktidar birçok aydını Anadolu'nun çeşitli kentlerine sürgün etti. Arif Dino Develi'ye, Abidin Dino da Çorum'un Mecitözü kasabasına sürgün edildi. 1942 yılında başlayan sürgün günleri iki kardeşin çabalarıyla Adana'da sürgün cezasına çevrildi ve Abidin Dino bu yılın sonlarına doğru Adana'ya geldi.
Böylece Abidin Dino, dedesi Abidin Paşa'nın (1881-1885 yılları arasında) valilik yaptığı Adana'ya sürgün olarak gelmiş oldu.
Abidin Dino, Adana'da sürgün hayatının zorluklarına rağmen kültür ve sanat alanlarında oldukça önemli işler yapmıştır. "Kel" ve "Verese" adlı tiyatro oyunları; Çukurova köylülerini, ırgatlarını konu alan resimleri, desenleri, "Yüzler, İsyancılar, Çukurova'nın Çiçekleri"; "Su Destanı", "Toros Destanı" adlı senaryoları; ilk heykel/cik çalışmaları; "Sinan" anlatısının ilk denemeleri; Adana Halkevinde tiyatro çalışmaları... Bunlar, Abidin Dino'nun Adana'daki çalışmalarının yalnızca bir bölümüdür.
Abidin Dino, Adana'daki sürgün günlerinde Türksözü gazetesinde çalıştı. CHP Milletvekili Ferit Celal Güven ve kardeşlerinin sahibi olduğu Türksözü'nde "gazetecilik" anlamında da oldukça başarılıydı. Abidin Dino, II. Dünya Savaşı'nın önemli günlerinin yaşanmakta olduğu bu süreçte Türksözü gazetesinde savaşla ilgili gelişmeleri, çoğu ulusal gazetenin erişemediği bir hızda okurlarına ulaştırdı. Bildiği yabancı diller sayesinde radyodan ajans haberlerini çevirerek okura aktarmasının ötesinde siyasi kimliğiyle de bu haberlere ve gazeteye bir renk kattı. Öyle ki bu "renk" Emniyet'in de dikkatinden kaçmamış ve gazetenin bu başarısı, onlar tarafından sorgulanmıştır. Türksözü gazetesinin söz konusu yıllardaki koleksiyonları incelendiğinde Abidin Dino'nun kültür ve sanat alanlarında da hem gazeteye hem de Adana halkına kendi rengini ve dünyasını taşıdığı söylenebilir. Örnek olarak, Abidin Dino'nun söyleşilerinde ve yazılarında öykücülüğünü hep övdüğü Fahri Celal Göktulga, öyküleriyle bu yılların Türksözü'nde okuyucularla buluşmuştur.
Halikarnas Balıkçısı, Sadri Ertem, Sait Faik Abasıyanık, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Yaşar Kemal, Abidin Dino'nun ve Türksözü gazetesinin "konukları"ndan bazılarıdır. Yerel ve ulusal basından seçilerek yer verilen karikatürler, dünya edebiyatından çevrilerek tefrika edilen romanlar ve daha birçok renk Türksözü gazetesini belli bir çizginin üstüne taşımıştır. Bu tablo Abidin Dino'nun eseridir.
Abidin Dino Türksözü gazetesinde kendi imzasıyla da yazılar yayımlamıştır. Dino'nun yazıları gazetede "Abidin Dino, A.D., Sarı Çizmeli, S. Ç." imzalarıyla yer alırken "***" işaretini de bazı yazılarında imza olarak kullanmıştır. Sanatçının Türksözü gazetesindeki yazıları "Kültür, Sanat ve özellikle II. Dünya Savaşı" başlıklarında yoğunlaşmaktadır. Bu yazılardan altısı, "Kiev, Führer'in Sinirleri, Lili Marlen, Fedai, Noel Günü, Sadi Tek ve Muammer'e Mektup", daha önceki yıllarda Turgut Çeviker tarafından hazırlanan "Abidin Dino Kültür Sanat ve Politika Üstüne Yazılar" isimli kitapta yer almıştı.
Abidin Dino'nun Mimar Sinan'ı anlattığı ve uzun yıllara yayılan "Sinan" adlı çalışması 1999 yılında kitap olarak okurlarla buluşmuştu. Sayın Çeviker de kitabında Dino'nun bu çalışmasının 1947 ve 1948 yıllarında Eser dergisinde yayımlanan metinlerine, Sinan I ve Sinan II'ye yer vermişti. Adana Yazıları'nda yer alan ve dört bölümden oluşan "Sinan" başlıklı yazılar ise çalışmanın ilk "hallerini" de görmemizi sağlıyor. Diğer yazılar ise okurlarla ilk kez bu kitapta buluşuyor.
"Adana Yazıları" yayıma hazırlanırken "redaksiyon" konusunda şunlara dikkat edildi: Eski sözcüklerin bugünkü karşılıkları metnin içinde geçtikleri ilk yerde köşeli parantez içinde verildi. "Amma, san'at, tamamiyle," gibi sözcüklerin bugünkü yazılışları esas alındı. Yazılarda "şark, garp, cenup, şimal" olarak geçen yön adları bugünkü kullanımları olan "doğu, batı, güney, kuzey" şeklinde yazıldı.
2013 yılı, değerli aydınımız, sevgili Abidin Dino'nun doğumunun 100. yılı. Bu kitap, Abidin Dino'nun ve onun birbirinden değerli çalışmalarının sevenleriyle, dostlarıyla, yeni kuşaklarla buluşması için bir vesile olma amacını taşıyor.
Adana, Abidin Dino'nun yaşamında önemli yer tutan bir kent. Dino, çocukluk, gençlik ve yaşlılık dönemlerinde bu kente geldi ve değişen sürelerde Adana'da kaldı. Abidin Dino'nun Adana'ya ilk gelişi 1927 yılının yaz aylarında babası Rasih Dino ile olmuştur. Gelme sebepleri ise Dino ailesinin Adana ile tanışan ilk üyesinin, Abidin Paşa'nın, vali olarak bulunduğu bu kentte edindiği topraklarla ilgilidir. Abidin Dino, 1942 yılının sonlarında Adana'ya bir kez daha -bu defa zorunlu, "ikamete memur" olarak- gelir ve ağabeyi Arif Dino ile sürgün olarak geldiği Adana'da 1945 yılının başlarına kadar kalır.
Abidin Dino'nun Adana ile ilişkisinin en uzun ve verimli dönemi 1942-1945 yıllarını kapsayan bu sürgün günleridir. Dino kardeşler, Adana sürgünü öncesinde İstanbul'da çeşitli dergilerde hem çizgileri hem yazılarıyla yer aldılar. Abidin Dino, kültür ve sanat cephesinde önemli bir mücadelenin yaşandığı 1930'lu yılların sonunda S.E.S., Ses, Yeni Ses, Servet-i Fünun/Uyanış, Yeni Yol, Yeni Edebiyat gibi dergilerde yazı ve çizgileriyle yer aldı ve Akbaba, Çınaraltı gibi dergilerin etrafında toplanan sanat ve siyaset anlayışına karşı muhalif bir kimlik sergiledi. Aydınların, sanatçıların bu hareketliliği II. Dünya Savaşı'nın siyasi atmosferiyle birleştiğinde, iktidar birçok aydını Anadolu'nun çeşitli kentlerine sürgün etti. Arif Dino Develi'ye, Abidin Dino da Çorum'un Mecitözü kasabasına sürgün edildi. 1942 yılında başlayan sürgün günleri iki kardeşin çabalarıyla Adana'da sürgün cezasına çevrildi ve Abidin Dino bu yılın sonlarına doğru Adana'ya geldi.
Böylece Abidin Dino, dedesi Abidin Paşa'nın (1881-1885 yılları arasında) valilik yaptığı Adana'ya sürgün olarak gelmiş oldu.
Abidin Dino, Adana'da sürgün hayatının zorluklarına rağmen kültür ve sanat alanlarında oldukça önemli işler yapmıştır. "Kel" ve "Verese" adlı tiyatro oyunları; Çukurova köylülerini, ırgatlarını konu alan resimleri, desenleri, "Yüzler, İsyancılar, Çukurova'nın Çiçekleri"; "Su Destanı", "Toros Destanı" adlı senaryoları; ilk heykel/cik çalışmaları; "Sinan" anlatısının ilk denemeleri; Adana Halkevinde tiyatro çalışmaları... Bunlar, Abidin Dino'nun Adana'daki çalışmalarının yalnızca bir bölümüdür.
Abidin Dino, Adana'daki sürgün günlerinde Türksözü gazetesinde çalıştı. CHP Milletvekili Ferit Celal Güven ve kardeşlerinin sahibi olduğu Türksözü'nde "gazetecilik" anlamında da oldukça başarılıydı. Abidin Dino, II. Dünya Savaşı'nın önemli günlerinin yaşanmakta olduğu bu süreçte Türksözü gazetesinde savaşla ilgili gelişmeleri, çoğu ulusal gazetenin erişemediği bir hızda okurlarına ulaştırdı. Bildiği yabancı diller sayesinde radyodan ajans haberlerini çevirerek okura aktarmasının ötesinde siyasi kimliğiyle de bu haberlere ve gazeteye bir renk kattı. Öyle ki bu "renk" Emniyet'in de dikkatinden kaçmamış ve gazetenin bu başarısı, onlar tarafından sorgulanmıştır. Türksözü gazetesinin söz konusu yıllardaki koleksiyonları incelendiğinde Abidin Dino'nun kültür ve sanat alanlarında da hem gazeteye hem de Adana halkına kendi rengini ve dünyasını taşıdığı söylenebilir. Örnek olarak, Abidin Dino'nun söyleşilerinde ve yazılarında öykücülüğünü hep övdüğü Fahri Celal Göktulga, öyküleriyle bu yılların Türksözü'nde okuyucularla buluşmuştur.
Halikarnas Balıkçısı, Sadri Ertem, Sait Faik Abasıyanık, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Yaşar Kemal, Abidin Dino'nun ve Türksözü gazetesinin "konukları"ndan bazılarıdır. Yerel ve ulusal basından seçilerek yer verilen karikatürler, dünya edebiyatından çevrilerek tefrika edilen romanlar ve daha birçok renk Türksözü gazetesini belli bir çizginin üstüne taşımıştır. Bu tablo Abidin Dino'nun eseridir.
Abidin Dino Türksözü gazetesinde kendi imzasıyla da yazılar yayımlamıştır. Dino'nun yazıları gazetede "Abidin Dino, A.D., Sarı Çizmeli, S. Ç." imzalarıyla yer alırken "***" işaretini de bazı yazılarında imza olarak kullanmıştır. Sanatçının Türksözü gazetesindeki yazıları "Kültür, Sanat ve özellikle II. Dünya Savaşı" başlıklarında yoğunlaşmaktadır. Bu yazılardan altısı, "Kiev, Führer'in Sinirleri, Lili Marlen, Fedai, Noel Günü, Sadi Tek ve Muammer'e Mektup", daha önceki yıllarda Turgut Çeviker tarafından hazırlanan "Abidin Dino Kültür Sanat ve Politika Üstüne Yazılar" isimli kitapta yer almıştı.
Abidin Dino'nun Mimar Sinan'ı anlattığı ve uzun yıllara yayılan "Sinan" adlı çalışması 1999 yılında kitap olarak okurlarla buluşmuştu. Sayın Çeviker de kitabında Dino'nun bu çalışmasının 1947 ve 1948 yıllarında Eser dergisinde yayımlanan metinlerine, Sinan I ve Sinan II'ye yer vermişti. Adana Yazıları'nda yer alan ve dört bölümden oluşan "Sinan" başlıklı yazılar ise çalışmanın ilk "hallerini" de görmemizi sağlıyor. Diğer yazılar ise okurlarla ilk kez bu kitapta buluşuyor.
"Adana Yazıları" yayıma hazırlanırken "redaksiyon" konusunda şunlara dikkat edildi: Eski sözcüklerin bugünkü karşılıkları metnin içinde geçtikleri ilk yerde köşeli parantez içinde verildi. "Amma, san'at, tamamiyle," gibi sözcüklerin bugünkü yazılışları esas alındı. Yazılarda "şark, garp, cenup, şimal" olarak geçen yön adları bugünkü kullanımları olan "doğu, batı, güney, kuzey" şeklinde yazıldı.
2013 yılı, değerli aydınımız, sevgili Abidin Dino'nun doğumunun 100. yılı. Bu kitap, Abidin Dino'nun ve onun birbirinden değerli çalışmalarının sevenleriyle, dostlarıyla, yeni kuşaklarla buluşması için bir vesile olma amacını taşıyor.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.