9786055644420
496456
https://www.turkishbooks.com/books/aciklamali-yeni-meal-p496456.html
Açıklamalı Yeni Meal Kur'an-ı Kerim Meali
57.6
Yüce Kitabımız Kur'an'ın ilahi mesajlarının halkımız tarafından anlaşılması,
toplumda ortak bir Kur'an dil ve kültürünün kazanılması ancak onun kolay anlaşılır,
açık ve akıcı bir üslupla hazırlanan meallerle sağlanacağı herkes tarafından bilinen bir
gerçektir.
İşte Kur'an'ı anlama ve onun mesajları ışığında yaşama yolundaki adımlara yeni bir
katkı sağlama amacıyla Prof. Dr. Arif Aytekin tarafından hazırlanan Açıklamalı Yeni
Meal adlı çalışmayı neşreden Yayınevimiz, bu eserin Kur'an'ın bizlere sunduğu ilahi
mesajları okuyup onları kolayca anlama yolunda aziz okuyucularımıza yeni imkanlar
sağlayacağına inanmaktadır.
Yüce Rabbimizden hepimize okuyup anlamayı ve gereğini yapmayı nasip
etmesini niyaz ediyoruz.
HAZIRLAMIŞ OLDUĞUMUZ " AÇIKLAMALI YENİ MEAL"
ÇALIŞMAMIZIN ÖZELLİKLERİ
Yirmiüç sene müddetince âyet âyet, sûre sûre, peyderpey inen ve aslında
"kelam-ı nefsî" olan bu Kur'ân, vahiy yoluyla ve çeşitli şekillerde Hz. Muhammed
Mustafa'ya ulaştırılmıştır. Kur'ân, önce Levh-i mahfuz'dan dünya semya iner ve
oradan da Cebrâil vasıtası ile Hz. Peygamber'e ulaşır. Allah'ın zatında mündemiç olan
kelam-ı nefsî, Levh-i mahfuzda korunmuş, dünya semada cinlerin tasallutundan,
"şihâb" silahı ile korunmuş; Cebrâil vahiy olarak alıp getirirken onun yed-i emininde
korunmuş; Hz. Peygamberin hafızasında korunmuş; vahiy kâtiplerinin yazısında ve
hafızların hafızalarında korunmuş; ilk mushaf toplanırken sıkı ve ince tedbirlerle
korunmuş; mushaf çoğaltılırken korunmuş ve böylece bu günlere kadar gelmiştir.
Kurân'ın, kıyâmete kadar da korunacağı yine Yüce Allah tarafından bildirilir.
Kâinatın en büyük kitabı Kur'ân, küçük kâinat denen insan ile buluşmuş ve
birbirine uyum sağlamıştır. İnsan, yaratılışından getirdiği bir programa, bir kapasiteye
sahiptir. Buna bilgisayar diliyle Hardware denecek olursa, vahiy ve kelam-ı ilahî olan
Kur'ân da Software mesabesinde bir program olarak düşünülebilir.
Bu iki program aslında birbirine en üst derecede uyumlu olup, bu ilahî bir
ahenktir. Bu ahengi kurmuş olan irade ve kudret sahibi, onun bozulmadan devam
ettirilmesini de insanlara farz kılmıştır. İnsan ile Kur'ân arasını açıp birbirleriyle olan
irtibatı kesmek, insanın dünya ve ahiret dengesini ve ahengini bozar ve mutluluğuna
engel olur. İnsan hayatına Kur'ân yerine başka programlar yüklenecek olursa, bundan
olumlu ve sağlıklı bir netice alınamaz ve uyumsuzluk sonucunda hayat programı
çökebilir ve insan gerçek mutluluğa ulaşamaz.
İşte Kurân, Lvh-i mahfuzdan Hz. Peygamber'e ulaşıncaya kadar şifresi
kırılamayan, içine girilip değiştirilemeyen, üstelik her çeşit saldırıya karşı savunma mekanizmasını kendi bünyesinde barındıran mükemmel bir ilahî dosya olup, sonsuz
pencerelerin açılabildiği zengin bilgi içeriği ile bir Kâinat kitabıdır. Kur'ân'ın içerdiği
anlamları, biz müslümanlar bile hergün yeniden keşfetmek durumundayız. Bu ibret
nazarı ile 2009 Ramazanında Kur'ân-ı Kerimi her Ramazan'da olduğu gibi hatmetmek
üzere okumaya başladım. Âyetler ve sûreler arası konu bütünlüğü ve geçiş noktalarını
bulmaya çalışarak özel notlar aldım. Bu notlara dayanarak Fatiha'dan başlayıp sonuna
kadar âyetlerden anladıklarımı ve düşündüklerimi not ettim. Âyetlerin karşılığını bu
açıklamalar ve bağ cümlelerle telif ederek kaleme aldım.
Böylece âyetlerin tam karşılığı olan ve bold harflerle yazılan cümlelere, tefsirî
cümleler giydirilerek yeni bir meal daha yapılmış oldu. İster sadece âyetlerin tam
karşılığı olan bold kısımlar okunmuş olsun, isterse tefsirî cümlelerle birlikte okunmuş
olsun, her iki şekilde de cümleler tam ve anlamlıdır; böyle değilse bir anlatım hatası
var demektir. Tefsirî cümlelerde Allah adına yapılmış gibi görülen ifadeler, âyetlerden
Yüce Allah'ın muradına dâir inanç ve tahminleri ifade etmekte olup işin gerçeğini
elbette sadece Yüce Allah bilmektedir. Bizim bilgimiz ve tahminimizde isabet varsa
Allah'a hamdederiz. İsabet yoksa merhameti ve bağışlaması sonsuz olan Rabbimizden
affımızı diler O'nun merhametine sığınırız.
Âyetlerin tam karşılığı bold/siyah olarak ifade edilen âyet mealleri ile
tefsirli olarak yapılan meal durumuna bir örnek:
"İslâm, son din olduğu için önce geçen bütün peygamberleri ve onların getirdiği
kitapları, orijinal şekli ile yani bozulmamış ve değiştirilmemiş haliyle kabul ve tasdik
eder. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, elbetteki doğru yolu bulmuş
olurlar; yok şâyet doğru yoldan dönerlerse, mutlak derin bir ayrılığa düşmüş
olurlar. Bu yüzden kendileri birlik içinde görünseler de, onların sana karşı ayrılıkları
düşmanlığa varacak kadar derindir. O zaman, onlardan çok da endişe etme, onlara
karşı Allah sana yeter! Çünkü O, Ehl-i kitabın birbirlerine karşı neler düşünüp neler
söylediklerini hakkıyla işitendir. İşte şimdi onların sana hiçbir şey yapamayacaklarını
Allah haber veriyor. Zîra O, her şeyi hakkıyle bilendir". (Bakara,137)
Aynı âyetin motamot karşılığı olan mealin bold hali:
"Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, elbetteki doğru yolu bulmuş
olurlar; yok şâyet dönerlerse, mutlak derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. O zaman,
onlara karşı Allah sana yeter! Çünkü O, hakkıyla işitendir. Zîra O, her şeyi
hakkıyle bilendir". (Bakara,137)
Tefsirli mealin akıcı bir üslupta olması yanında, anlam bütünlüğü de gözetilmeye
çalışılmıştır. Bazı âyetlere ve kelimelere müfessirler tarafından farklı anlamlar verilmiş ise, bunlar arasından fikir akıcılığını ve konu bütünlüğünü sağlayan görüşler tercih
edilmiştir.
Âyetlerin tercümesi, mealleri ve tefsirleri konusunda çeşitli tefsirlerden, Kur'ân
lügatlerinden ve meallerden istifade edilmiştir. Bu tefsirlerden başlıca Keşşaf,
Celaleyn, Razi Tefsiri, Kurtubi tefsiri, Nazmüddürer, İbn Kesir ve Elmalılı tefsirleri
sayılabilir. Meallerden ise Türkçe ve yabancı dilde mealler yanında özellikle Diyanet
Yayınlarının Komisyon Meali; M. Yaşar Kandemir, Halit Zevalsiz ve Ümit Şimşek'e
ait Meal; Ahmet Tekin meali; Mahmut Kısa meali; Abdülkadir Şener, Cemal Sofuoğlu
ve Mustafa Yıldırım mealleri ile Mustafa Öztürk'e ait mealler başta olmak üzere diğer
mealler göz de önünde bulundurulmuştur. Bunlardan kısmî üslup ve format benzerliği
açısından Mahmut Kısa'ya ait meali zikretmek gerekecektir.
toplumda ortak bir Kur'an dil ve kültürünün kazanılması ancak onun kolay anlaşılır,
açık ve akıcı bir üslupla hazırlanan meallerle sağlanacağı herkes tarafından bilinen bir
gerçektir.
İşte Kur'an'ı anlama ve onun mesajları ışığında yaşama yolundaki adımlara yeni bir
katkı sağlama amacıyla Prof. Dr. Arif Aytekin tarafından hazırlanan Açıklamalı Yeni
Meal adlı çalışmayı neşreden Yayınevimiz, bu eserin Kur'an'ın bizlere sunduğu ilahi
mesajları okuyup onları kolayca anlama yolunda aziz okuyucularımıza yeni imkanlar
sağlayacağına inanmaktadır.
Yüce Rabbimizden hepimize okuyup anlamayı ve gereğini yapmayı nasip
etmesini niyaz ediyoruz.
HAZIRLAMIŞ OLDUĞUMUZ " AÇIKLAMALI YENİ MEAL"
ÇALIŞMAMIZIN ÖZELLİKLERİ
Yirmiüç sene müddetince âyet âyet, sûre sûre, peyderpey inen ve aslında
"kelam-ı nefsî" olan bu Kur'ân, vahiy yoluyla ve çeşitli şekillerde Hz. Muhammed
Mustafa'ya ulaştırılmıştır. Kur'ân, önce Levh-i mahfuz'dan dünya semya iner ve
oradan da Cebrâil vasıtası ile Hz. Peygamber'e ulaşır. Allah'ın zatında mündemiç olan
kelam-ı nefsî, Levh-i mahfuzda korunmuş, dünya semada cinlerin tasallutundan,
"şihâb" silahı ile korunmuş; Cebrâil vahiy olarak alıp getirirken onun yed-i emininde
korunmuş; Hz. Peygamberin hafızasında korunmuş; vahiy kâtiplerinin yazısında ve
hafızların hafızalarında korunmuş; ilk mushaf toplanırken sıkı ve ince tedbirlerle
korunmuş; mushaf çoğaltılırken korunmuş ve böylece bu günlere kadar gelmiştir.
Kurân'ın, kıyâmete kadar da korunacağı yine Yüce Allah tarafından bildirilir.
Kâinatın en büyük kitabı Kur'ân, küçük kâinat denen insan ile buluşmuş ve
birbirine uyum sağlamıştır. İnsan, yaratılışından getirdiği bir programa, bir kapasiteye
sahiptir. Buna bilgisayar diliyle Hardware denecek olursa, vahiy ve kelam-ı ilahî olan
Kur'ân da Software mesabesinde bir program olarak düşünülebilir.
Bu iki program aslında birbirine en üst derecede uyumlu olup, bu ilahî bir
ahenktir. Bu ahengi kurmuş olan irade ve kudret sahibi, onun bozulmadan devam
ettirilmesini de insanlara farz kılmıştır. İnsan ile Kur'ân arasını açıp birbirleriyle olan
irtibatı kesmek, insanın dünya ve ahiret dengesini ve ahengini bozar ve mutluluğuna
engel olur. İnsan hayatına Kur'ân yerine başka programlar yüklenecek olursa, bundan
olumlu ve sağlıklı bir netice alınamaz ve uyumsuzluk sonucunda hayat programı
çökebilir ve insan gerçek mutluluğa ulaşamaz.
İşte Kurân, Lvh-i mahfuzdan Hz. Peygamber'e ulaşıncaya kadar şifresi
kırılamayan, içine girilip değiştirilemeyen, üstelik her çeşit saldırıya karşı savunma mekanizmasını kendi bünyesinde barındıran mükemmel bir ilahî dosya olup, sonsuz
pencerelerin açılabildiği zengin bilgi içeriği ile bir Kâinat kitabıdır. Kur'ân'ın içerdiği
anlamları, biz müslümanlar bile hergün yeniden keşfetmek durumundayız. Bu ibret
nazarı ile 2009 Ramazanında Kur'ân-ı Kerimi her Ramazan'da olduğu gibi hatmetmek
üzere okumaya başladım. Âyetler ve sûreler arası konu bütünlüğü ve geçiş noktalarını
bulmaya çalışarak özel notlar aldım. Bu notlara dayanarak Fatiha'dan başlayıp sonuna
kadar âyetlerden anladıklarımı ve düşündüklerimi not ettim. Âyetlerin karşılığını bu
açıklamalar ve bağ cümlelerle telif ederek kaleme aldım.
Böylece âyetlerin tam karşılığı olan ve bold harflerle yazılan cümlelere, tefsirî
cümleler giydirilerek yeni bir meal daha yapılmış oldu. İster sadece âyetlerin tam
karşılığı olan bold kısımlar okunmuş olsun, isterse tefsirî cümlelerle birlikte okunmuş
olsun, her iki şekilde de cümleler tam ve anlamlıdır; böyle değilse bir anlatım hatası
var demektir. Tefsirî cümlelerde Allah adına yapılmış gibi görülen ifadeler, âyetlerden
Yüce Allah'ın muradına dâir inanç ve tahminleri ifade etmekte olup işin gerçeğini
elbette sadece Yüce Allah bilmektedir. Bizim bilgimiz ve tahminimizde isabet varsa
Allah'a hamdederiz. İsabet yoksa merhameti ve bağışlaması sonsuz olan Rabbimizden
affımızı diler O'nun merhametine sığınırız.
Âyetlerin tam karşılığı bold/siyah olarak ifade edilen âyet mealleri ile
tefsirli olarak yapılan meal durumuna bir örnek:
"İslâm, son din olduğu için önce geçen bütün peygamberleri ve onların getirdiği
kitapları, orijinal şekli ile yani bozulmamış ve değiştirilmemiş haliyle kabul ve tasdik
eder. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, elbetteki doğru yolu bulmuş
olurlar; yok şâyet doğru yoldan dönerlerse, mutlak derin bir ayrılığa düşmüş
olurlar. Bu yüzden kendileri birlik içinde görünseler de, onların sana karşı ayrılıkları
düşmanlığa varacak kadar derindir. O zaman, onlardan çok da endişe etme, onlara
karşı Allah sana yeter! Çünkü O, Ehl-i kitabın birbirlerine karşı neler düşünüp neler
söylediklerini hakkıyla işitendir. İşte şimdi onların sana hiçbir şey yapamayacaklarını
Allah haber veriyor. Zîra O, her şeyi hakkıyle bilendir". (Bakara,137)
Aynı âyetin motamot karşılığı olan mealin bold hali:
"Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, elbetteki doğru yolu bulmuş
olurlar; yok şâyet dönerlerse, mutlak derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. O zaman,
onlara karşı Allah sana yeter! Çünkü O, hakkıyla işitendir. Zîra O, her şeyi
hakkıyle bilendir". (Bakara,137)
Tefsirli mealin akıcı bir üslupta olması yanında, anlam bütünlüğü de gözetilmeye
çalışılmıştır. Bazı âyetlere ve kelimelere müfessirler tarafından farklı anlamlar verilmiş ise, bunlar arasından fikir akıcılığını ve konu bütünlüğünü sağlayan görüşler tercih
edilmiştir.
Âyetlerin tercümesi, mealleri ve tefsirleri konusunda çeşitli tefsirlerden, Kur'ân
lügatlerinden ve meallerden istifade edilmiştir. Bu tefsirlerden başlıca Keşşaf,
Celaleyn, Razi Tefsiri, Kurtubi tefsiri, Nazmüddürer, İbn Kesir ve Elmalılı tefsirleri
sayılabilir. Meallerden ise Türkçe ve yabancı dilde mealler yanında özellikle Diyanet
Yayınlarının Komisyon Meali; M. Yaşar Kandemir, Halit Zevalsiz ve Ümit Şimşek'e
ait Meal; Ahmet Tekin meali; Mahmut Kısa meali; Abdülkadir Şener, Cemal Sofuoğlu
ve Mustafa Yıldırım mealleri ile Mustafa Öztürk'e ait mealler başta olmak üzere diğer
mealler göz de önünde bulundurulmuştur. Bunlardan kısmî üslup ve format benzerliği
açısından Mahmut Kısa'ya ait meali zikretmek gerekecektir.
Yüce Kitabımız Kur'an'ın ilahi mesajlarının halkımız tarafından anlaşılması,
toplumda ortak bir Kur'an dil ve kültürünün kazanılması ancak onun kolay anlaşılır,
açık ve akıcı bir üslupla hazırlanan meallerle sağlanacağı herkes tarafından bilinen bir
gerçektir.
İşte Kur'an'ı anlama ve onun mesajları ışığında yaşama yolundaki adımlara yeni bir
katkı sağlama amacıyla Prof. Dr. Arif Aytekin tarafından hazırlanan Açıklamalı Yeni
Meal adlı çalışmayı neşreden Yayınevimiz, bu eserin Kur'an'ın bizlere sunduğu ilahi
mesajları okuyup onları kolayca anlama yolunda aziz okuyucularımıza yeni imkanlar
sağlayacağına inanmaktadır.
Yüce Rabbimizden hepimize okuyup anlamayı ve gereğini yapmayı nasip
etmesini niyaz ediyoruz.
HAZIRLAMIŞ OLDUĞUMUZ " AÇIKLAMALI YENİ MEAL"
ÇALIŞMAMIZIN ÖZELLİKLERİ
Yirmiüç sene müddetince âyet âyet, sûre sûre, peyderpey inen ve aslında
"kelam-ı nefsî" olan bu Kur'ân, vahiy yoluyla ve çeşitli şekillerde Hz. Muhammed
Mustafa'ya ulaştırılmıştır. Kur'ân, önce Levh-i mahfuz'dan dünya semya iner ve
oradan da Cebrâil vasıtası ile Hz. Peygamber'e ulaşır. Allah'ın zatında mündemiç olan
kelam-ı nefsî, Levh-i mahfuzda korunmuş, dünya semada cinlerin tasallutundan,
"şihâb" silahı ile korunmuş; Cebrâil vahiy olarak alıp getirirken onun yed-i emininde
korunmuş; Hz. Peygamberin hafızasında korunmuş; vahiy kâtiplerinin yazısında ve
hafızların hafızalarında korunmuş; ilk mushaf toplanırken sıkı ve ince tedbirlerle
korunmuş; mushaf çoğaltılırken korunmuş ve böylece bu günlere kadar gelmiştir.
Kurân'ın, kıyâmete kadar da korunacağı yine Yüce Allah tarafından bildirilir.
Kâinatın en büyük kitabı Kur'ân, küçük kâinat denen insan ile buluşmuş ve
birbirine uyum sağlamıştır. İnsan, yaratılışından getirdiği bir programa, bir kapasiteye
sahiptir. Buna bilgisayar diliyle Hardware denecek olursa, vahiy ve kelam-ı ilahî olan
Kur'ân da Software mesabesinde bir program olarak düşünülebilir.
Bu iki program aslında birbirine en üst derecede uyumlu olup, bu ilahî bir
ahenktir. Bu ahengi kurmuş olan irade ve kudret sahibi, onun bozulmadan devam
ettirilmesini de insanlara farz kılmıştır. İnsan ile Kur'ân arasını açıp birbirleriyle olan
irtibatı kesmek, insanın dünya ve ahiret dengesini ve ahengini bozar ve mutluluğuna
engel olur. İnsan hayatına Kur'ân yerine başka programlar yüklenecek olursa, bundan
olumlu ve sağlıklı bir netice alınamaz ve uyumsuzluk sonucunda hayat programı
çökebilir ve insan gerçek mutluluğa ulaşamaz.
İşte Kurân, Lvh-i mahfuzdan Hz. Peygamber'e ulaşıncaya kadar şifresi
kırılamayan, içine girilip değiştirilemeyen, üstelik her çeşit saldırıya karşı savunma mekanizmasını kendi bünyesinde barındıran mükemmel bir ilahî dosya olup, sonsuz
pencerelerin açılabildiği zengin bilgi içeriği ile bir Kâinat kitabıdır. Kur'ân'ın içerdiği
anlamları, biz müslümanlar bile hergün yeniden keşfetmek durumundayız. Bu ibret
nazarı ile 2009 Ramazanında Kur'ân-ı Kerimi her Ramazan'da olduğu gibi hatmetmek
üzere okumaya başladım. Âyetler ve sûreler arası konu bütünlüğü ve geçiş noktalarını
bulmaya çalışarak özel notlar aldım. Bu notlara dayanarak Fatiha'dan başlayıp sonuna
kadar âyetlerden anladıklarımı ve düşündüklerimi not ettim. Âyetlerin karşılığını bu
açıklamalar ve bağ cümlelerle telif ederek kaleme aldım.
Böylece âyetlerin tam karşılığı olan ve bold harflerle yazılan cümlelere, tefsirî
cümleler giydirilerek yeni bir meal daha yapılmış oldu. İster sadece âyetlerin tam
karşılığı olan bold kısımlar okunmuş olsun, isterse tefsirî cümlelerle birlikte okunmuş
olsun, her iki şekilde de cümleler tam ve anlamlıdır; böyle değilse bir anlatım hatası
var demektir. Tefsirî cümlelerde Allah adına yapılmış gibi görülen ifadeler, âyetlerden
Yüce Allah'ın muradına dâir inanç ve tahminleri ifade etmekte olup işin gerçeğini
elbette sadece Yüce Allah bilmektedir. Bizim bilgimiz ve tahminimizde isabet varsa
Allah'a hamdederiz. İsabet yoksa merhameti ve bağışlaması sonsuz olan Rabbimizden
affımızı diler O'nun merhametine sığınırız.
Âyetlerin tam karşılığı bold/siyah olarak ifade edilen âyet mealleri ile
tefsirli olarak yapılan meal durumuna bir örnek:
"İslâm, son din olduğu için önce geçen bütün peygamberleri ve onların getirdiği
kitapları, orijinal şekli ile yani bozulmamış ve değiştirilmemiş haliyle kabul ve tasdik
eder. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, elbetteki doğru yolu bulmuş
olurlar; yok şâyet doğru yoldan dönerlerse, mutlak derin bir ayrılığa düşmüş
olurlar. Bu yüzden kendileri birlik içinde görünseler de, onların sana karşı ayrılıkları
düşmanlığa varacak kadar derindir. O zaman, onlardan çok da endişe etme, onlara
karşı Allah sana yeter! Çünkü O, Ehl-i kitabın birbirlerine karşı neler düşünüp neler
söylediklerini hakkıyla işitendir. İşte şimdi onların sana hiçbir şey yapamayacaklarını
Allah haber veriyor. Zîra O, her şeyi hakkıyle bilendir". (Bakara,137)
Aynı âyetin motamot karşılığı olan mealin bold hali:
"Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, elbetteki doğru yolu bulmuş
olurlar; yok şâyet dönerlerse, mutlak derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. O zaman,
onlara karşı Allah sana yeter! Çünkü O, hakkıyla işitendir. Zîra O, her şeyi
hakkıyle bilendir". (Bakara,137)
Tefsirli mealin akıcı bir üslupta olması yanında, anlam bütünlüğü de gözetilmeye
çalışılmıştır. Bazı âyetlere ve kelimelere müfessirler tarafından farklı anlamlar verilmiş ise, bunlar arasından fikir akıcılığını ve konu bütünlüğünü sağlayan görüşler tercih
edilmiştir.
Âyetlerin tercümesi, mealleri ve tefsirleri konusunda çeşitli tefsirlerden, Kur'ân
lügatlerinden ve meallerden istifade edilmiştir. Bu tefsirlerden başlıca Keşşaf,
Celaleyn, Razi Tefsiri, Kurtubi tefsiri, Nazmüddürer, İbn Kesir ve Elmalılı tefsirleri
sayılabilir. Meallerden ise Türkçe ve yabancı dilde mealler yanında özellikle Diyanet
Yayınlarının Komisyon Meali; M. Yaşar Kandemir, Halit Zevalsiz ve Ümit Şimşek'e
ait Meal; Ahmet Tekin meali; Mahmut Kısa meali; Abdülkadir Şener, Cemal Sofuoğlu
ve Mustafa Yıldırım mealleri ile Mustafa Öztürk'e ait mealler başta olmak üzere diğer
mealler göz de önünde bulundurulmuştur. Bunlardan kısmî üslup ve format benzerliği
açısından Mahmut Kısa'ya ait meali zikretmek gerekecektir.
toplumda ortak bir Kur'an dil ve kültürünün kazanılması ancak onun kolay anlaşılır,
açık ve akıcı bir üslupla hazırlanan meallerle sağlanacağı herkes tarafından bilinen bir
gerçektir.
İşte Kur'an'ı anlama ve onun mesajları ışığında yaşama yolundaki adımlara yeni bir
katkı sağlama amacıyla Prof. Dr. Arif Aytekin tarafından hazırlanan Açıklamalı Yeni
Meal adlı çalışmayı neşreden Yayınevimiz, bu eserin Kur'an'ın bizlere sunduğu ilahi
mesajları okuyup onları kolayca anlama yolunda aziz okuyucularımıza yeni imkanlar
sağlayacağına inanmaktadır.
Yüce Rabbimizden hepimize okuyup anlamayı ve gereğini yapmayı nasip
etmesini niyaz ediyoruz.
HAZIRLAMIŞ OLDUĞUMUZ " AÇIKLAMALI YENİ MEAL"
ÇALIŞMAMIZIN ÖZELLİKLERİ
Yirmiüç sene müddetince âyet âyet, sûre sûre, peyderpey inen ve aslında
"kelam-ı nefsî" olan bu Kur'ân, vahiy yoluyla ve çeşitli şekillerde Hz. Muhammed
Mustafa'ya ulaştırılmıştır. Kur'ân, önce Levh-i mahfuz'dan dünya semya iner ve
oradan da Cebrâil vasıtası ile Hz. Peygamber'e ulaşır. Allah'ın zatında mündemiç olan
kelam-ı nefsî, Levh-i mahfuzda korunmuş, dünya semada cinlerin tasallutundan,
"şihâb" silahı ile korunmuş; Cebrâil vahiy olarak alıp getirirken onun yed-i emininde
korunmuş; Hz. Peygamberin hafızasında korunmuş; vahiy kâtiplerinin yazısında ve
hafızların hafızalarında korunmuş; ilk mushaf toplanırken sıkı ve ince tedbirlerle
korunmuş; mushaf çoğaltılırken korunmuş ve böylece bu günlere kadar gelmiştir.
Kurân'ın, kıyâmete kadar da korunacağı yine Yüce Allah tarafından bildirilir.
Kâinatın en büyük kitabı Kur'ân, küçük kâinat denen insan ile buluşmuş ve
birbirine uyum sağlamıştır. İnsan, yaratılışından getirdiği bir programa, bir kapasiteye
sahiptir. Buna bilgisayar diliyle Hardware denecek olursa, vahiy ve kelam-ı ilahî olan
Kur'ân da Software mesabesinde bir program olarak düşünülebilir.
Bu iki program aslında birbirine en üst derecede uyumlu olup, bu ilahî bir
ahenktir. Bu ahengi kurmuş olan irade ve kudret sahibi, onun bozulmadan devam
ettirilmesini de insanlara farz kılmıştır. İnsan ile Kur'ân arasını açıp birbirleriyle olan
irtibatı kesmek, insanın dünya ve ahiret dengesini ve ahengini bozar ve mutluluğuna
engel olur. İnsan hayatına Kur'ân yerine başka programlar yüklenecek olursa, bundan
olumlu ve sağlıklı bir netice alınamaz ve uyumsuzluk sonucunda hayat programı
çökebilir ve insan gerçek mutluluğa ulaşamaz.
İşte Kurân, Lvh-i mahfuzdan Hz. Peygamber'e ulaşıncaya kadar şifresi
kırılamayan, içine girilip değiştirilemeyen, üstelik her çeşit saldırıya karşı savunma mekanizmasını kendi bünyesinde barındıran mükemmel bir ilahî dosya olup, sonsuz
pencerelerin açılabildiği zengin bilgi içeriği ile bir Kâinat kitabıdır. Kur'ân'ın içerdiği
anlamları, biz müslümanlar bile hergün yeniden keşfetmek durumundayız. Bu ibret
nazarı ile 2009 Ramazanında Kur'ân-ı Kerimi her Ramazan'da olduğu gibi hatmetmek
üzere okumaya başladım. Âyetler ve sûreler arası konu bütünlüğü ve geçiş noktalarını
bulmaya çalışarak özel notlar aldım. Bu notlara dayanarak Fatiha'dan başlayıp sonuna
kadar âyetlerden anladıklarımı ve düşündüklerimi not ettim. Âyetlerin karşılığını bu
açıklamalar ve bağ cümlelerle telif ederek kaleme aldım.
Böylece âyetlerin tam karşılığı olan ve bold harflerle yazılan cümlelere, tefsirî
cümleler giydirilerek yeni bir meal daha yapılmış oldu. İster sadece âyetlerin tam
karşılığı olan bold kısımlar okunmuş olsun, isterse tefsirî cümlelerle birlikte okunmuş
olsun, her iki şekilde de cümleler tam ve anlamlıdır; böyle değilse bir anlatım hatası
var demektir. Tefsirî cümlelerde Allah adına yapılmış gibi görülen ifadeler, âyetlerden
Yüce Allah'ın muradına dâir inanç ve tahminleri ifade etmekte olup işin gerçeğini
elbette sadece Yüce Allah bilmektedir. Bizim bilgimiz ve tahminimizde isabet varsa
Allah'a hamdederiz. İsabet yoksa merhameti ve bağışlaması sonsuz olan Rabbimizden
affımızı diler O'nun merhametine sığınırız.
Âyetlerin tam karşılığı bold/siyah olarak ifade edilen âyet mealleri ile
tefsirli olarak yapılan meal durumuna bir örnek:
"İslâm, son din olduğu için önce geçen bütün peygamberleri ve onların getirdiği
kitapları, orijinal şekli ile yani bozulmamış ve değiştirilmemiş haliyle kabul ve tasdik
eder. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, elbetteki doğru yolu bulmuş
olurlar; yok şâyet doğru yoldan dönerlerse, mutlak derin bir ayrılığa düşmüş
olurlar. Bu yüzden kendileri birlik içinde görünseler de, onların sana karşı ayrılıkları
düşmanlığa varacak kadar derindir. O zaman, onlardan çok da endişe etme, onlara
karşı Allah sana yeter! Çünkü O, Ehl-i kitabın birbirlerine karşı neler düşünüp neler
söylediklerini hakkıyla işitendir. İşte şimdi onların sana hiçbir şey yapamayacaklarını
Allah haber veriyor. Zîra O, her şeyi hakkıyle bilendir". (Bakara,137)
Aynı âyetin motamot karşılığı olan mealin bold hali:
"Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, elbetteki doğru yolu bulmuş
olurlar; yok şâyet dönerlerse, mutlak derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. O zaman,
onlara karşı Allah sana yeter! Çünkü O, hakkıyla işitendir. Zîra O, her şeyi
hakkıyle bilendir". (Bakara,137)
Tefsirli mealin akıcı bir üslupta olması yanında, anlam bütünlüğü de gözetilmeye
çalışılmıştır. Bazı âyetlere ve kelimelere müfessirler tarafından farklı anlamlar verilmiş ise, bunlar arasından fikir akıcılığını ve konu bütünlüğünü sağlayan görüşler tercih
edilmiştir.
Âyetlerin tercümesi, mealleri ve tefsirleri konusunda çeşitli tefsirlerden, Kur'ân
lügatlerinden ve meallerden istifade edilmiştir. Bu tefsirlerden başlıca Keşşaf,
Celaleyn, Razi Tefsiri, Kurtubi tefsiri, Nazmüddürer, İbn Kesir ve Elmalılı tefsirleri
sayılabilir. Meallerden ise Türkçe ve yabancı dilde mealler yanında özellikle Diyanet
Yayınlarının Komisyon Meali; M. Yaşar Kandemir, Halit Zevalsiz ve Ümit Şimşek'e
ait Meal; Ahmet Tekin meali; Mahmut Kısa meali; Abdülkadir Şener, Cemal Sofuoğlu
ve Mustafa Yıldırım mealleri ile Mustafa Öztürk'e ait mealler başta olmak üzere diğer
mealler göz de önünde bulundurulmuştur. Bunlardan kısmî üslup ve format benzerliği
açısından Mahmut Kısa'ya ait meali zikretmek gerekecektir.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.