Açıklamalı Türk Musıkisi Güfteleri

Stok Kodu:
9786053423461
Boyut:
160-235
Sayfa Sayısı:
616
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-09
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kuşe
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
19.50
15.60
9786053423461
428157
Açıklamalı Türk Musıkisi Güfteleri
Açıklamalı Türk Musıkisi Güfteleri
15.6
AÇIKLAMALI TÜRK MUSIKİSİ GÜFTELER

Şiir ve mûsıki, Türk milletinin tarih boyunca yaşadığı genelde dinamik, özelde içe dönük
hayatında canlı bir şekilde yer almış ve birbiriyle bütünleşmiş olan seçkin iki sanat dalıdır.
Onun için, bunlarla milletimiz arasında çok yakın ilişkiye dayalı kopmaz bir bağ vardır. Bu
bağ öylesine güçlüdür ki, şiir ve mûsikimize bakarak; milletimizin yaşama sevincini, dinî
vecdini, coşkunluğunu, heyecanını, huzur, mutluluk, hüzün ve gurbet duygusunu, isyan ve
acıma hissini, vatan, millet, bayrak sevgisini, kurtuluş mücadelesini, yiğitlik kükreyişini,
kahramanlık şahlanışını, özetle hemen hemen bütün özelliklerini görmek ve bulmak
mümkündür.
İşte bu çerçevede şiir ve mûsıkimiz, tarih boyunca milletimizin gerek klâsik, gerekse çağdaş
platformda yetiştirdiği üstün değerlerle, bütün dünya kültür ve sanatında hatırı sayılır
derecede saygın bir yere sahip olmuştur.
Eskilerin "tegannî" adını verdikleri, makamla okunan sözlü mûsıkimizi besleyen şiir; tâ
Ortaasya'dan itibaren Selçuklu, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yıllarca
dantelâ gibi işlenerek, değişim ve gelişimini sürdürmüş; sonuçta, ortaya konulan seçkin
eserlerle bestecilerimize ilham kaynağı olmuştur.
Bu çerçevede musıkimiz, 15. yüzyılda Abdükadir Merâgî'nin Segâhkâr'ı başta olmak üzere;
18. yüzyılda, Buhurî-zâde Mustafa Itrî'nin Nevâkâr'ı; 19. yüzyılda Hammâmî-zâde İsmail
Dede Efendi'nin Ferahfezâ Âyîni gibi klâsik formda ifadesini bulan üç şâheserle yolunu
açmış, geçen zaman içinde ilerleyip yükselerek bugünlere gelmiştir.
Nitekim bu büyük mûsıki dehâlarını, 19 yüzyılda, Hammâmî-zâde'nin öğrencisi olan Zekâî
Dede Efendi ile kendisiyle aynı yüzyılda yaşayan, Kürdilihicazkâr makamı ile Müsemmen
Usûlü'nü bulan Hacı Ârif Bey ve nihayet, Dügâh Mevlevî Âyini başta olmak üzere, 120
civarında eseri elimize ulaşan Hacı Fâik Bey takip etmiştir.
Cumhuriyet döneminde ise, mûsıkimiz; Selâhaddin Pınar, Saadeddin Kaynak, Münir
Nureddin Selçuk... gibi üstat isimlerin, tarihî kaynaklarımızdan beslenerek yeni şekil ve
anlayışlarla açtıkları yolu izleyip, başarılı eserler ortaya koyan bestekârlarımızla günümüze
ulaşılmıştır.
AÇIKLAMALI TÜRK MUSIKİSİ GÜFTELER

Şiir ve mûsıki, Türk milletinin tarih boyunca yaşadığı genelde dinamik, özelde içe dönük
hayatında canlı bir şekilde yer almış ve birbiriyle bütünleşmiş olan seçkin iki sanat dalıdır.
Onun için, bunlarla milletimiz arasında çok yakın ilişkiye dayalı kopmaz bir bağ vardır. Bu
bağ öylesine güçlüdür ki, şiir ve mûsikimize bakarak; milletimizin yaşama sevincini, dinî
vecdini, coşkunluğunu, heyecanını, huzur, mutluluk, hüzün ve gurbet duygusunu, isyan ve
acıma hissini, vatan, millet, bayrak sevgisini, kurtuluş mücadelesini, yiğitlik kükreyişini,
kahramanlık şahlanışını, özetle hemen hemen bütün özelliklerini görmek ve bulmak
mümkündür.
İşte bu çerçevede şiir ve mûsıkimiz, tarih boyunca milletimizin gerek klâsik, gerekse çağdaş
platformda yetiştirdiği üstün değerlerle, bütün dünya kültür ve sanatında hatırı sayılır
derecede saygın bir yere sahip olmuştur.
Eskilerin "tegannî" adını verdikleri, makamla okunan sözlü mûsıkimizi besleyen şiir; tâ
Ortaasya'dan itibaren Selçuklu, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yıllarca
dantelâ gibi işlenerek, değişim ve gelişimini sürdürmüş; sonuçta, ortaya konulan seçkin
eserlerle bestecilerimize ilham kaynağı olmuştur.
Bu çerçevede musıkimiz, 15. yüzyılda Abdükadir Merâgî'nin Segâhkâr'ı başta olmak üzere;
18. yüzyılda, Buhurî-zâde Mustafa Itrî'nin Nevâkâr'ı; 19. yüzyılda Hammâmî-zâde İsmail
Dede Efendi'nin Ferahfezâ Âyîni gibi klâsik formda ifadesini bulan üç şâheserle yolunu
açmış, geçen zaman içinde ilerleyip yükselerek bugünlere gelmiştir.
Nitekim bu büyük mûsıki dehâlarını, 19 yüzyılda, Hammâmî-zâde'nin öğrencisi olan Zekâî
Dede Efendi ile kendisiyle aynı yüzyılda yaşayan, Kürdilihicazkâr makamı ile Müsemmen
Usûlü'nü bulan Hacı Ârif Bey ve nihayet, Dügâh Mevlevî Âyini başta olmak üzere, 120
civarında eseri elimize ulaşan Hacı Fâik Bey takip etmiştir.
Cumhuriyet döneminde ise, mûsıkimiz; Selâhaddin Pınar, Saadeddin Kaynak, Münir
Nureddin Selçuk... gibi üstat isimlerin, tarihî kaynaklarımızdan beslenerek yeni şekil ve
anlayışlarla açtıkları yolu izleyip, başarılı eserler ortaya koyan bestekârlarımızla günümüze
ulaşılmıştır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat