9786054447084
591640
https://www.turkishbooks.com/books/abdullah-ocalanin-din-okumalari-p591640.html
Abdullah Öcalan'ın Din Okumaları
3.84
Bu kitap, uzun süren titiz bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıktı. Abdullah Öcalan'ın üniversite yıllarında örgüt kurmaya karar verdiği andan İmralı'da geçirdiği tutukluluk yıllarına kadar din adına ne tür okumalar yaptığı ve dini nasıl yorumladığına dair itirafları ve tutanaklara geçen konuşmaları bu çalışmada zengin örneklerle ifade ediliyor. Üniversitede okuduğu yıllardan bugüne din ve inanç konusunda Öcalan'ın düşüncesinde ne tür değişiklikler olduğunu bu çalışma açıkça ortaya koyuyor.
"Tanrıyı çözümledim, kim olduğunu açıkladım" diyor Öcalan. İlginç bir iddia Yine, "Bütün kutsal kitapları çözümledim" diyor. Bu da bir önceki kadar büyük ve ilginç bir iddia... Ve daha nice "çözümleme" iddiaları İşte Ezherli bir grup Kürt genci ile konuşurken sarf ettiği sözlerden oldukça düşündürücü birkaç cümle: "Hz. Hamza'nın, İmam Hüseyinlerin şahadetleri neyse, PKK'lilerin şahadetleri de öyledir."
Aşağıdaki sözler de ona ait: "Ben kendi kendime yetebiliyorum. Tanrısal yalnızlığı yaşıyorum. Kutsal bir yalnızlık bu; benim kimseye ihtiyacım yok. Sizinle de saygımdan dolayı görüşüyorum. Benim adıma tanrısallık yolunda olanlar ancak yürürler, kimse kendini kandırmasın.", "Kendimi abartmayı sevmiyorum. Ama kıyaslamalar için, İsa, Paulus, Muhammed, Lenin, Stalin vb. sonrası örnekleri sık sık gözden geçirmede yarar vardır." diyerek, kıyaslanması gerekenleri nazara veriyor. Ancak, bu kıyaslamanın da yetersizliğini vurgulayan şu cümlesi hayli dikkat çekici: "İsa çarmıha gerildiğinde etrafındakiler sadece ağlayabildi. Muhammed öldüğünde cesedi üzerinde üç gün iktidar tartışması yapıldı. Lenin öldüğünde kimse kendini öldürmedi. Ama tutuklanmam ve sonra teslim edilmem üzerine, Kürt halkının evlatları, oğul ve kızlarının yüzlercesi kendini cayır cayır yakarken, acaba ne demek istiyorlardı?"
Bu sözlerle, kendisine peygamberliğin de ötesinde bir misyon biçerek aslında "ilahî/tanrısal" bir yücelişe eriştiğini ortaya koyar. Hatta bundan dolayı, hiçbir peygamber ya da filozofa nasip olmayan bir kutsallığın kendisine nasip olduğunu, yani yüzlerce Kürt'ün kendilerini yakma pahasına bu yüceliğe adadığını (kurban verdiğini) deklare ediyor. Bir başka zaman yaptığı şu değerlendirme de Müslümanlığa nereden baktığını göstermesi bakımından anlamlıdır: "PKK çizgisinde savaşmak en büyük cihattır, en büyük nefs savaşımıdır ve gerçek Müslümanlığın yolu budur. Bunun dışında Müslümanlık filan yok!"
Bu kitapta, semavî dinlerin ve bu dinlerin "kutsal" tanıdığı kavram ve değerlerin "Öcalanca" okunuşuna bir çok örnekleriyle tanık olacaksınız.
"Tanrıyı çözümledim, kim olduğunu açıkladım" diyor Öcalan. İlginç bir iddia Yine, "Bütün kutsal kitapları çözümledim" diyor. Bu da bir önceki kadar büyük ve ilginç bir iddia... Ve daha nice "çözümleme" iddiaları İşte Ezherli bir grup Kürt genci ile konuşurken sarf ettiği sözlerden oldukça düşündürücü birkaç cümle: "Hz. Hamza'nın, İmam Hüseyinlerin şahadetleri neyse, PKK'lilerin şahadetleri de öyledir."
Aşağıdaki sözler de ona ait: "Ben kendi kendime yetebiliyorum. Tanrısal yalnızlığı yaşıyorum. Kutsal bir yalnızlık bu; benim kimseye ihtiyacım yok. Sizinle de saygımdan dolayı görüşüyorum. Benim adıma tanrısallık yolunda olanlar ancak yürürler, kimse kendini kandırmasın.", "Kendimi abartmayı sevmiyorum. Ama kıyaslamalar için, İsa, Paulus, Muhammed, Lenin, Stalin vb. sonrası örnekleri sık sık gözden geçirmede yarar vardır." diyerek, kıyaslanması gerekenleri nazara veriyor. Ancak, bu kıyaslamanın da yetersizliğini vurgulayan şu cümlesi hayli dikkat çekici: "İsa çarmıha gerildiğinde etrafındakiler sadece ağlayabildi. Muhammed öldüğünde cesedi üzerinde üç gün iktidar tartışması yapıldı. Lenin öldüğünde kimse kendini öldürmedi. Ama tutuklanmam ve sonra teslim edilmem üzerine, Kürt halkının evlatları, oğul ve kızlarının yüzlercesi kendini cayır cayır yakarken, acaba ne demek istiyorlardı?"
Bu sözlerle, kendisine peygamberliğin de ötesinde bir misyon biçerek aslında "ilahî/tanrısal" bir yücelişe eriştiğini ortaya koyar. Hatta bundan dolayı, hiçbir peygamber ya da filozofa nasip olmayan bir kutsallığın kendisine nasip olduğunu, yani yüzlerce Kürt'ün kendilerini yakma pahasına bu yüceliğe adadığını (kurban verdiğini) deklare ediyor. Bir başka zaman yaptığı şu değerlendirme de Müslümanlığa nereden baktığını göstermesi bakımından anlamlıdır: "PKK çizgisinde savaşmak en büyük cihattır, en büyük nefs savaşımıdır ve gerçek Müslümanlığın yolu budur. Bunun dışında Müslümanlık filan yok!"
Bu kitapta, semavî dinlerin ve bu dinlerin "kutsal" tanıdığı kavram ve değerlerin "Öcalanca" okunuşuna bir çok örnekleriyle tanık olacaksınız.
Bu kitap, uzun süren titiz bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıktı. Abdullah Öcalan'ın üniversite yıllarında örgüt kurmaya karar verdiği andan İmralı'da geçirdiği tutukluluk yıllarına kadar din adına ne tür okumalar yaptığı ve dini nasıl yorumladığına dair itirafları ve tutanaklara geçen konuşmaları bu çalışmada zengin örneklerle ifade ediliyor. Üniversitede okuduğu yıllardan bugüne din ve inanç konusunda Öcalan'ın düşüncesinde ne tür değişiklikler olduğunu bu çalışma açıkça ortaya koyuyor.
"Tanrıyı çözümledim, kim olduğunu açıkladım" diyor Öcalan. İlginç bir iddia Yine, "Bütün kutsal kitapları çözümledim" diyor. Bu da bir önceki kadar büyük ve ilginç bir iddia... Ve daha nice "çözümleme" iddiaları İşte Ezherli bir grup Kürt genci ile konuşurken sarf ettiği sözlerden oldukça düşündürücü birkaç cümle: "Hz. Hamza'nın, İmam Hüseyinlerin şahadetleri neyse, PKK'lilerin şahadetleri de öyledir."
Aşağıdaki sözler de ona ait: "Ben kendi kendime yetebiliyorum. Tanrısal yalnızlığı yaşıyorum. Kutsal bir yalnızlık bu; benim kimseye ihtiyacım yok. Sizinle de saygımdan dolayı görüşüyorum. Benim adıma tanrısallık yolunda olanlar ancak yürürler, kimse kendini kandırmasın.", "Kendimi abartmayı sevmiyorum. Ama kıyaslamalar için, İsa, Paulus, Muhammed, Lenin, Stalin vb. sonrası örnekleri sık sık gözden geçirmede yarar vardır." diyerek, kıyaslanması gerekenleri nazara veriyor. Ancak, bu kıyaslamanın da yetersizliğini vurgulayan şu cümlesi hayli dikkat çekici: "İsa çarmıha gerildiğinde etrafındakiler sadece ağlayabildi. Muhammed öldüğünde cesedi üzerinde üç gün iktidar tartışması yapıldı. Lenin öldüğünde kimse kendini öldürmedi. Ama tutuklanmam ve sonra teslim edilmem üzerine, Kürt halkının evlatları, oğul ve kızlarının yüzlercesi kendini cayır cayır yakarken, acaba ne demek istiyorlardı?"
Bu sözlerle, kendisine peygamberliğin de ötesinde bir misyon biçerek aslında "ilahî/tanrısal" bir yücelişe eriştiğini ortaya koyar. Hatta bundan dolayı, hiçbir peygamber ya da filozofa nasip olmayan bir kutsallığın kendisine nasip olduğunu, yani yüzlerce Kürt'ün kendilerini yakma pahasına bu yüceliğe adadığını (kurban verdiğini) deklare ediyor. Bir başka zaman yaptığı şu değerlendirme de Müslümanlığa nereden baktığını göstermesi bakımından anlamlıdır: "PKK çizgisinde savaşmak en büyük cihattır, en büyük nefs savaşımıdır ve gerçek Müslümanlığın yolu budur. Bunun dışında Müslümanlık filan yok!"
Bu kitapta, semavî dinlerin ve bu dinlerin "kutsal" tanıdığı kavram ve değerlerin "Öcalanca" okunuşuna bir çok örnekleriyle tanık olacaksınız.
"Tanrıyı çözümledim, kim olduğunu açıkladım" diyor Öcalan. İlginç bir iddia Yine, "Bütün kutsal kitapları çözümledim" diyor. Bu da bir önceki kadar büyük ve ilginç bir iddia... Ve daha nice "çözümleme" iddiaları İşte Ezherli bir grup Kürt genci ile konuşurken sarf ettiği sözlerden oldukça düşündürücü birkaç cümle: "Hz. Hamza'nın, İmam Hüseyinlerin şahadetleri neyse, PKK'lilerin şahadetleri de öyledir."
Aşağıdaki sözler de ona ait: "Ben kendi kendime yetebiliyorum. Tanrısal yalnızlığı yaşıyorum. Kutsal bir yalnızlık bu; benim kimseye ihtiyacım yok. Sizinle de saygımdan dolayı görüşüyorum. Benim adıma tanrısallık yolunda olanlar ancak yürürler, kimse kendini kandırmasın.", "Kendimi abartmayı sevmiyorum. Ama kıyaslamalar için, İsa, Paulus, Muhammed, Lenin, Stalin vb. sonrası örnekleri sık sık gözden geçirmede yarar vardır." diyerek, kıyaslanması gerekenleri nazara veriyor. Ancak, bu kıyaslamanın da yetersizliğini vurgulayan şu cümlesi hayli dikkat çekici: "İsa çarmıha gerildiğinde etrafındakiler sadece ağlayabildi. Muhammed öldüğünde cesedi üzerinde üç gün iktidar tartışması yapıldı. Lenin öldüğünde kimse kendini öldürmedi. Ama tutuklanmam ve sonra teslim edilmem üzerine, Kürt halkının evlatları, oğul ve kızlarının yüzlercesi kendini cayır cayır yakarken, acaba ne demek istiyorlardı?"
Bu sözlerle, kendisine peygamberliğin de ötesinde bir misyon biçerek aslında "ilahî/tanrısal" bir yücelişe eriştiğini ortaya koyar. Hatta bundan dolayı, hiçbir peygamber ya da filozofa nasip olmayan bir kutsallığın kendisine nasip olduğunu, yani yüzlerce Kürt'ün kendilerini yakma pahasına bu yüceliğe adadığını (kurban verdiğini) deklare ediyor. Bir başka zaman yaptığı şu değerlendirme de Müslümanlığa nereden baktığını göstermesi bakımından anlamlıdır: "PKK çizgisinde savaşmak en büyük cihattır, en büyük nefs savaşımıdır ve gerçek Müslümanlığın yolu budur. Bunun dışında Müslümanlık filan yok!"
Bu kitapta, semavî dinlerin ve bu dinlerin "kutsal" tanıdığı kavram ve değerlerin "Öcalanca" okunuşuna bir çok örnekleriyle tanık olacaksınız.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.