1921 Anayasası ve Egemenliğin Gelişimi

Stok Kodu:
9786058365759
Boyut:
140-200
Sayfa Sayısı:
280
Basım Yeri:
ANKARA
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-02
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
13.20
10.56
9786058365759
559747
1921 Anayasası ve Egemenliğin Gelişimi
1921 Anayasası ve Egemenliğin Gelişimi
10.56
ANAYASA'NIN GETİRDİĞİ HÜKÜMET MODELİ
Anayasa tasarısının ikinci maddesinde yer alan "İcra kudreti ve teşri selâhiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder." hükmü herhangi bir tartışmaya konu olmadan aynen kabul edilmişti. Üçüncü maddede de "Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti "Büyük Millet Meclisi Hükümeti" unvanını taşır." denilmiştir. Böylelikle meclisin, açıldığı günden bu yana kendisini bağlı hissettiği milli egemenlik ilkesinin yanında kuvvetler birliği ilkesi de anayasada yerini almıştır ve meclis hükümeti sistemine geçilmiştir.
Meclis hükümeti rejiminin teorik kaynağı J. J. Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi'nde dile getirdiği, millet iradesinin ve egemenliğin bölünmezliği ilkesine dayanmaktadır. Buna göre egemenlik bölünmez bir bütün olduğundan onun temsili de bölünemez. Bunun için yasama yetkisi, hükümet fonksiyonu da dâhil her alanda milletin iradesini açıklayacak olan tek bir meclise verilmelidir. Yasama meclisi, aldığı kararları ve çıkardığı kanunları kendisi uygulayamayacağı için ayrı bir yürütme organına ihtiyaç duyabilir. Ancak, yürütme meclisten ayrı bir organ olsa bile bütün yetkilerini meclisten alır ve onun adına kullanır.
Mustafa Kemal'in kendisi de kuvvetler birliğinin hararetli bir savunucusuydu. Ona göre; millet iradesi denildiği zaman kuvvetlerin bölünmesi mümkün olamazdı. Milli hâkimiyet yasama gücünden ziyade yasamanın üzerinde olan yürütme gücünde tecelli ederdi. Yasama kuvveti kanun yapar; ama kanunun uygulanmasını temin edemezdi. Önemli olan kanunları yapmak değil, kanunları uygulamaktı. Uygulayan, karar verenden her zaman daha güçlüydü. Bu nedenle yürütme gücü hükümdarda kaldığı sürece milli egemenlik tam anlamıyla gerçekleşemezdi. Kuvvetler ayrılığı da ideal bir durum değildi, hükümdarın müstebit iktidarının etkisini hafifletmek amacıyla ortaya çıkarılmıştı. Meclis hükümeti sistemi kuvvetler birliğinin mevcut olduğu ve bu kuvvetlerden yasama kuvvetinin daha üstün geldiği bir
sistemdir. Yürütme kuvveti de meclistedir, meclis aynı zamanda hükümettir. Yürütme işlerine bakan kurul meclisin emrindedir ve bu kurul meclisin ajanı ya da memuru gibidir.
ANAYASA'NIN GETİRDİĞİ HÜKÜMET MODELİ
Anayasa tasarısının ikinci maddesinde yer alan "İcra kudreti ve teşri selâhiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder." hükmü herhangi bir tartışmaya konu olmadan aynen kabul edilmişti. Üçüncü maddede de "Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti "Büyük Millet Meclisi Hükümeti" unvanını taşır." denilmiştir. Böylelikle meclisin, açıldığı günden bu yana kendisini bağlı hissettiği milli egemenlik ilkesinin yanında kuvvetler birliği ilkesi de anayasada yerini almıştır ve meclis hükümeti sistemine geçilmiştir.
Meclis hükümeti rejiminin teorik kaynağı J. J. Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi'nde dile getirdiği, millet iradesinin ve egemenliğin bölünmezliği ilkesine dayanmaktadır. Buna göre egemenlik bölünmez bir bütün olduğundan onun temsili de bölünemez. Bunun için yasama yetkisi, hükümet fonksiyonu da dâhil her alanda milletin iradesini açıklayacak olan tek bir meclise verilmelidir. Yasama meclisi, aldığı kararları ve çıkardığı kanunları kendisi uygulayamayacağı için ayrı bir yürütme organına ihtiyaç duyabilir. Ancak, yürütme meclisten ayrı bir organ olsa bile bütün yetkilerini meclisten alır ve onun adına kullanır.
Mustafa Kemal'in kendisi de kuvvetler birliğinin hararetli bir savunucusuydu. Ona göre; millet iradesi denildiği zaman kuvvetlerin bölünmesi mümkün olamazdı. Milli hâkimiyet yasama gücünden ziyade yasamanın üzerinde olan yürütme gücünde tecelli ederdi. Yasama kuvveti kanun yapar; ama kanunun uygulanmasını temin edemezdi. Önemli olan kanunları yapmak değil, kanunları uygulamaktı. Uygulayan, karar verenden her zaman daha güçlüydü. Bu nedenle yürütme gücü hükümdarda kaldığı sürece milli egemenlik tam anlamıyla gerçekleşemezdi. Kuvvetler ayrılığı da ideal bir durum değildi, hükümdarın müstebit iktidarının etkisini hafifletmek amacıyla ortaya çıkarılmıştı. Meclis hükümeti sistemi kuvvetler birliğinin mevcut olduğu ve bu kuvvetlerden yasama kuvvetinin daha üstün geldiği bir
sistemdir. Yürütme kuvveti de meclistedir, meclis aynı zamanda hükümettir. Yürütme işlerine bakan kurul meclisin emrindedir ve bu kurul meclisin ajanı ya da memuru gibidir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat