9786052215159
490558
https://www.turkishbooks.com/books/18-yuzyil-turkiyesinde-orf-ve-adetler-p490558.html
18. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler XVIII. Yüzyıl Türkiyesinde Örf & Adetler
7.68
Kutsal kitap olarak Kur'ân-ı Kerîm'i tanıyanların zihnine ve hâfızasına nakşedilmiş olan bu prensipler, onları,
yeryüzündeki insanların en insaniyetlisi, en hayırseveri hâline getirmiştir.
Bütün bu faziletlere rağmen ecnebîlerin "barbar" demesi, "yırtıcı" bulması; savaşmalarına göre hüküm
verilmesinden ileri gelir. Gerçekten Müslümanlar canlarını esirgemeden savaşırlar; düşmanları, aynı zamanda
dinlerinin de düşmanıdır. Bu şecaat, Türkler'e sadece dinlerinden değil; aynı zamanda millî karakterlerinden gelir.
Ama bir milletin gerçek karakteri savaş alanının silâh gürültüleri arasında tayin edilemez. Türkler'i gerçekten
tanımak isteyenler; onların faziletlerini değerlendirmeli, törelerinde, karakterlerinde ve fiillerindeki tesirlerini
muhakeme etmeli; onları barış zamanındaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir.
Filhakika Türkler; savaşta ne kadar sert ne kadar mağrur ve yırtıcıysalar, barışta da o kadar sakindirler. En büyük
kahramanlıkları gösteren, gözlerini kırpmadan ateşe atılan bu insanlar, günlük hayatlarına döndükleri zaman gerçek
karakterlerini alırlar. O zaman onların beşerî duygularla dolu, hayırsever kimseler olduğu anlaşılır. Bu duygu bütün
Türkler'e şâmildir; hepsinin de ruhuna öylesine derin bir şekilde işlemiştir ki savaşta birer cesaret âbidesi olan bu
kimseler; barışta fakir babası, düşkünün dostu olur; içlerinde en kötüsü, en hasîsi bile yine de bir vazife olarak
iyilik etmekten çekinmez.
yeryüzündeki insanların en insaniyetlisi, en hayırseveri hâline getirmiştir.
Bütün bu faziletlere rağmen ecnebîlerin "barbar" demesi, "yırtıcı" bulması; savaşmalarına göre hüküm
verilmesinden ileri gelir. Gerçekten Müslümanlar canlarını esirgemeden savaşırlar; düşmanları, aynı zamanda
dinlerinin de düşmanıdır. Bu şecaat, Türkler'e sadece dinlerinden değil; aynı zamanda millî karakterlerinden gelir.
Ama bir milletin gerçek karakteri savaş alanının silâh gürültüleri arasında tayin edilemez. Türkler'i gerçekten
tanımak isteyenler; onların faziletlerini değerlendirmeli, törelerinde, karakterlerinde ve fiillerindeki tesirlerini
muhakeme etmeli; onları barış zamanındaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir.
Filhakika Türkler; savaşta ne kadar sert ne kadar mağrur ve yırtıcıysalar, barışta da o kadar sakindirler. En büyük
kahramanlıkları gösteren, gözlerini kırpmadan ateşe atılan bu insanlar, günlük hayatlarına döndükleri zaman gerçek
karakterlerini alırlar. O zaman onların beşerî duygularla dolu, hayırsever kimseler olduğu anlaşılır. Bu duygu bütün
Türkler'e şâmildir; hepsinin de ruhuna öylesine derin bir şekilde işlemiştir ki savaşta birer cesaret âbidesi olan bu
kimseler; barışta fakir babası, düşkünün dostu olur; içlerinde en kötüsü, en hasîsi bile yine de bir vazife olarak
iyilik etmekten çekinmez.
Kutsal kitap olarak Kur'ân-ı Kerîm'i tanıyanların zihnine ve hâfızasına nakşedilmiş olan bu prensipler, onları,
yeryüzündeki insanların en insaniyetlisi, en hayırseveri hâline getirmiştir.
Bütün bu faziletlere rağmen ecnebîlerin "barbar" demesi, "yırtıcı" bulması; savaşmalarına göre hüküm
verilmesinden ileri gelir. Gerçekten Müslümanlar canlarını esirgemeden savaşırlar; düşmanları, aynı zamanda
dinlerinin de düşmanıdır. Bu şecaat, Türkler'e sadece dinlerinden değil; aynı zamanda millî karakterlerinden gelir.
Ama bir milletin gerçek karakteri savaş alanının silâh gürültüleri arasında tayin edilemez. Türkler'i gerçekten
tanımak isteyenler; onların faziletlerini değerlendirmeli, törelerinde, karakterlerinde ve fiillerindeki tesirlerini
muhakeme etmeli; onları barış zamanındaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir.
Filhakika Türkler; savaşta ne kadar sert ne kadar mağrur ve yırtıcıysalar, barışta da o kadar sakindirler. En büyük
kahramanlıkları gösteren, gözlerini kırpmadan ateşe atılan bu insanlar, günlük hayatlarına döndükleri zaman gerçek
karakterlerini alırlar. O zaman onların beşerî duygularla dolu, hayırsever kimseler olduğu anlaşılır. Bu duygu bütün
Türkler'e şâmildir; hepsinin de ruhuna öylesine derin bir şekilde işlemiştir ki savaşta birer cesaret âbidesi olan bu
kimseler; barışta fakir babası, düşkünün dostu olur; içlerinde en kötüsü, en hasîsi bile yine de bir vazife olarak
iyilik etmekten çekinmez.
yeryüzündeki insanların en insaniyetlisi, en hayırseveri hâline getirmiştir.
Bütün bu faziletlere rağmen ecnebîlerin "barbar" demesi, "yırtıcı" bulması; savaşmalarına göre hüküm
verilmesinden ileri gelir. Gerçekten Müslümanlar canlarını esirgemeden savaşırlar; düşmanları, aynı zamanda
dinlerinin de düşmanıdır. Bu şecaat, Türkler'e sadece dinlerinden değil; aynı zamanda millî karakterlerinden gelir.
Ama bir milletin gerçek karakteri savaş alanının silâh gürültüleri arasında tayin edilemez. Türkler'i gerçekten
tanımak isteyenler; onların faziletlerini değerlendirmeli, törelerinde, karakterlerinde ve fiillerindeki tesirlerini
muhakeme etmeli; onları barış zamanındaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir.
Filhakika Türkler; savaşta ne kadar sert ne kadar mağrur ve yırtıcıysalar, barışta da o kadar sakindirler. En büyük
kahramanlıkları gösteren, gözlerini kırpmadan ateşe atılan bu insanlar, günlük hayatlarına döndükleri zaman gerçek
karakterlerini alırlar. O zaman onların beşerî duygularla dolu, hayırsever kimseler olduğu anlaşılır. Bu duygu bütün
Türkler'e şâmildir; hepsinin de ruhuna öylesine derin bir şekilde işlemiştir ki savaşta birer cesaret âbidesi olan bu
kimseler; barışta fakir babası, düşkünün dostu olur; içlerinde en kötüsü, en hasîsi bile yine de bir vazife olarak
iyilik etmekten çekinmez.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.