9786058606616
370510
https://www.turkishbooks.com/books/turkiyenin-ruhu-p370510.html
Türkiye'nin Ruhu Direnmenin Trajedisi III
7.68
Bir gün nereli olduğumu sordular. Babam Sivereklidir dedim. Siverek adına şaşırdılar, hiç duymamışlar. Nerededir bu Siverek? dediler. Siverek Napolinin kazasıdır dedim. Düşündüler bir süre, birbirlerine bakındılar. Biz İtalyayı çok iyi biliriz. Yanlışınız olmasın. Napolinin böyle bir kazası yoktur.
Siverek İtalyada olsa bileceklerdi. Siverek Urfanın bir kazasıydı. Urfada Türkiyede bir şehirdi.
Bizim memleketin insanları iyidir, akıllıları çoktur; İtalyayı bilirler, Fransayı bilirler. Çinistanı, Falanistanı bilirler, lakin kendi yurtlarını bilmezler. Dünyanın öte ucundaki ülkelerin yardımına koşmak için can atarlar. Bilmem nerde ki deprem için yırtınırlar, Varto depremi olunca bunlar adam olmaz diye yardım etmekten yüksünürler. Öte diyarların insanları için şiirler yazar, onlar için ağıt yakarlar. Falanistan köylüsünün acısını anlatan kitaplar kapışılır, benim memleketimin insanlarına sırtları dönüktür, onları görmezler, göremezler.
Onun için ben de işin abecesini anlattım burada, toplumsal eşkıyalık nedir diye, çünkü memlekette ahalinin hali hal değil, Amerikanın tankı tüfeği, Parisin modası gündemdedir. Buradaki insanı batılıya anlatabilirsin, bilmez merak eder ve dinler çünkü. Ama buranın akıllısı, bilmez, merak etmez, ne dersen bilmediği halde tersini söyler, bu halka da inanmaz çünkü. Hangi değerden erdemden söz etsen, altında bir bit yeniği arar. Herhalde kendini iyi bildiği tanıdığı için olmalı. Eşkıyalığı anlatıyorum, çünkü onları filmlerimde anlattım.
()
Hürriyet gazetesine ilan verin, o gelir, sizi bulur, telefon numarası da yazın.
Gülmüşler bana, İsveçte yaşadığına yemin edenler var. Sabah kalktım, koğuş kapısı açıldı, gardiyan geldi,
Yılmaz abi doktor bey sizi bekliyor, midenizi kontrol edecekmiş.
Bir şikâyetim falan yoktu, görüş günü falan değil, gittim, revire yönlendirdiler beni. Karşımda İhtiyar, hapishane müdürüne bir gömlek getirmiş, doktora bir şişe viski, bir şişede bana, yoldan geçen bir adam gibi giyinmiş.
Beni arıyormuşsun?
Demek okudun Hürriyeti,
Yoook, doktor söyledi.
Hangi doktor?
Ayıp ettin abi, beni ezme, yüzüm kızardı, doktordan özür diledim, anlamadım ben,
Nedir ne değildir?
Ben İsveçte yaşıyorum, Yılmaz. Oradan para buldum, Avrupadan Türkiyeye gelen karayollarını, Türkiyede E5i boydan boya geçerek bir film çekiyorum, ekibimle geldim, Yılmaza uğramadan İzmitten geçilmez kuralına biz de boyun eğdik mecburiyetten, eli boş da gelinmez, bilirsin işte.
Siverek İtalyada olsa bileceklerdi. Siverek Urfanın bir kazasıydı. Urfada Türkiyede bir şehirdi.
Bizim memleketin insanları iyidir, akıllıları çoktur; İtalyayı bilirler, Fransayı bilirler. Çinistanı, Falanistanı bilirler, lakin kendi yurtlarını bilmezler. Dünyanın öte ucundaki ülkelerin yardımına koşmak için can atarlar. Bilmem nerde ki deprem için yırtınırlar, Varto depremi olunca bunlar adam olmaz diye yardım etmekten yüksünürler. Öte diyarların insanları için şiirler yazar, onlar için ağıt yakarlar. Falanistan köylüsünün acısını anlatan kitaplar kapışılır, benim memleketimin insanlarına sırtları dönüktür, onları görmezler, göremezler.
Onun için ben de işin abecesini anlattım burada, toplumsal eşkıyalık nedir diye, çünkü memlekette ahalinin hali hal değil, Amerikanın tankı tüfeği, Parisin modası gündemdedir. Buradaki insanı batılıya anlatabilirsin, bilmez merak eder ve dinler çünkü. Ama buranın akıllısı, bilmez, merak etmez, ne dersen bilmediği halde tersini söyler, bu halka da inanmaz çünkü. Hangi değerden erdemden söz etsen, altında bir bit yeniği arar. Herhalde kendini iyi bildiği tanıdığı için olmalı. Eşkıyalığı anlatıyorum, çünkü onları filmlerimde anlattım.
()
Hürriyet gazetesine ilan verin, o gelir, sizi bulur, telefon numarası da yazın.
Gülmüşler bana, İsveçte yaşadığına yemin edenler var. Sabah kalktım, koğuş kapısı açıldı, gardiyan geldi,
Yılmaz abi doktor bey sizi bekliyor, midenizi kontrol edecekmiş.
Bir şikâyetim falan yoktu, görüş günü falan değil, gittim, revire yönlendirdiler beni. Karşımda İhtiyar, hapishane müdürüne bir gömlek getirmiş, doktora bir şişe viski, bir şişede bana, yoldan geçen bir adam gibi giyinmiş.
Beni arıyormuşsun?
Demek okudun Hürriyeti,
Yoook, doktor söyledi.
Hangi doktor?
Ayıp ettin abi, beni ezme, yüzüm kızardı, doktordan özür diledim, anlamadım ben,
Nedir ne değildir?
Ben İsveçte yaşıyorum, Yılmaz. Oradan para buldum, Avrupadan Türkiyeye gelen karayollarını, Türkiyede E5i boydan boya geçerek bir film çekiyorum, ekibimle geldim, Yılmaza uğramadan İzmitten geçilmez kuralına biz de boyun eğdik mecburiyetten, eli boş da gelinmez, bilirsin işte.
Bir gün nereli olduğumu sordular. Babam Sivereklidir dedim. Siverek adına şaşırdılar, hiç duymamışlar. Nerededir bu Siverek? dediler. Siverek Napolinin kazasıdır dedim. Düşündüler bir süre, birbirlerine bakındılar. Biz İtalyayı çok iyi biliriz. Yanlışınız olmasın. Napolinin böyle bir kazası yoktur.
Siverek İtalyada olsa bileceklerdi. Siverek Urfanın bir kazasıydı. Urfada Türkiyede bir şehirdi.
Bizim memleketin insanları iyidir, akıllıları çoktur; İtalyayı bilirler, Fransayı bilirler. Çinistanı, Falanistanı bilirler, lakin kendi yurtlarını bilmezler. Dünyanın öte ucundaki ülkelerin yardımına koşmak için can atarlar. Bilmem nerde ki deprem için yırtınırlar, Varto depremi olunca bunlar adam olmaz diye yardım etmekten yüksünürler. Öte diyarların insanları için şiirler yazar, onlar için ağıt yakarlar. Falanistan köylüsünün acısını anlatan kitaplar kapışılır, benim memleketimin insanlarına sırtları dönüktür, onları görmezler, göremezler.
Onun için ben de işin abecesini anlattım burada, toplumsal eşkıyalık nedir diye, çünkü memlekette ahalinin hali hal değil, Amerikanın tankı tüfeği, Parisin modası gündemdedir. Buradaki insanı batılıya anlatabilirsin, bilmez merak eder ve dinler çünkü. Ama buranın akıllısı, bilmez, merak etmez, ne dersen bilmediği halde tersini söyler, bu halka da inanmaz çünkü. Hangi değerden erdemden söz etsen, altında bir bit yeniği arar. Herhalde kendini iyi bildiği tanıdığı için olmalı. Eşkıyalığı anlatıyorum, çünkü onları filmlerimde anlattım.
()
Hürriyet gazetesine ilan verin, o gelir, sizi bulur, telefon numarası da yazın.
Gülmüşler bana, İsveçte yaşadığına yemin edenler var. Sabah kalktım, koğuş kapısı açıldı, gardiyan geldi,
Yılmaz abi doktor bey sizi bekliyor, midenizi kontrol edecekmiş.
Bir şikâyetim falan yoktu, görüş günü falan değil, gittim, revire yönlendirdiler beni. Karşımda İhtiyar, hapishane müdürüne bir gömlek getirmiş, doktora bir şişe viski, bir şişede bana, yoldan geçen bir adam gibi giyinmiş.
Beni arıyormuşsun?
Demek okudun Hürriyeti,
Yoook, doktor söyledi.
Hangi doktor?
Ayıp ettin abi, beni ezme, yüzüm kızardı, doktordan özür diledim, anlamadım ben,
Nedir ne değildir?
Ben İsveçte yaşıyorum, Yılmaz. Oradan para buldum, Avrupadan Türkiyeye gelen karayollarını, Türkiyede E5i boydan boya geçerek bir film çekiyorum, ekibimle geldim, Yılmaza uğramadan İzmitten geçilmez kuralına biz de boyun eğdik mecburiyetten, eli boş da gelinmez, bilirsin işte.
Siverek İtalyada olsa bileceklerdi. Siverek Urfanın bir kazasıydı. Urfada Türkiyede bir şehirdi.
Bizim memleketin insanları iyidir, akıllıları çoktur; İtalyayı bilirler, Fransayı bilirler. Çinistanı, Falanistanı bilirler, lakin kendi yurtlarını bilmezler. Dünyanın öte ucundaki ülkelerin yardımına koşmak için can atarlar. Bilmem nerde ki deprem için yırtınırlar, Varto depremi olunca bunlar adam olmaz diye yardım etmekten yüksünürler. Öte diyarların insanları için şiirler yazar, onlar için ağıt yakarlar. Falanistan köylüsünün acısını anlatan kitaplar kapışılır, benim memleketimin insanlarına sırtları dönüktür, onları görmezler, göremezler.
Onun için ben de işin abecesini anlattım burada, toplumsal eşkıyalık nedir diye, çünkü memlekette ahalinin hali hal değil, Amerikanın tankı tüfeği, Parisin modası gündemdedir. Buradaki insanı batılıya anlatabilirsin, bilmez merak eder ve dinler çünkü. Ama buranın akıllısı, bilmez, merak etmez, ne dersen bilmediği halde tersini söyler, bu halka da inanmaz çünkü. Hangi değerden erdemden söz etsen, altında bir bit yeniği arar. Herhalde kendini iyi bildiği tanıdığı için olmalı. Eşkıyalığı anlatıyorum, çünkü onları filmlerimde anlattım.
()
Hürriyet gazetesine ilan verin, o gelir, sizi bulur, telefon numarası da yazın.
Gülmüşler bana, İsveçte yaşadığına yemin edenler var. Sabah kalktım, koğuş kapısı açıldı, gardiyan geldi,
Yılmaz abi doktor bey sizi bekliyor, midenizi kontrol edecekmiş.
Bir şikâyetim falan yoktu, görüş günü falan değil, gittim, revire yönlendirdiler beni. Karşımda İhtiyar, hapishane müdürüne bir gömlek getirmiş, doktora bir şişe viski, bir şişede bana, yoldan geçen bir adam gibi giyinmiş.
Beni arıyormuşsun?
Demek okudun Hürriyeti,
Yoook, doktor söyledi.
Hangi doktor?
Ayıp ettin abi, beni ezme, yüzüm kızardı, doktordan özür diledim, anlamadım ben,
Nedir ne değildir?
Ben İsveçte yaşıyorum, Yılmaz. Oradan para buldum, Avrupadan Türkiyeye gelen karayollarını, Türkiyede E5i boydan boya geçerek bir film çekiyorum, ekibimle geldim, Yılmaza uğramadan İzmitten geçilmez kuralına biz de boyun eğdik mecburiyetten, eli boş da gelinmez, bilirsin işte.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.