9789750706080
53111
https://www.turkishbooks.com/books/selbin-olumu-selbs-mord-p53111.html
Selb'in Ölümü (selbs Mord)
6.24
Özel Dedektif Selb'in Serüvenleri'nin üçüncü ve son kitabında dedektifimiz artık yaşlanmıştır. Gerçi hâlâ iş alabilecek durumdadır, ama kendisine gelen işler artık iyice azalmış ve gitgide daha da sıkıcı olmaya başlamıştır. İşte bu nedenle Selb, kendisine teklif edilen son işi almaya karar verir. Selb'i görevlendiren, bir araba kazasında yardım ettiği bankacı Welker'dir. Welker, ondan, yüz yılı aşkın bir süre önce bankanın kayıtlarda adı geçmeyen hissedarlarından birinin adını bulmasını istemektedir. Selb bu defa da işe koyulur; ancak aldığı pek çok vakada olduğu gibi bu işin içinde de bir bit yeniği olduğunu sezmekte gecikmez. Örneğin Welker, şoförü Samarin tarafından kelimenin tam anlamıyla kuşatılmış durumdadır. Samarin, Welker'in koruma duvarı gibidir ve onun üzerinde resmi anlamda olması gerekenden çok daha fazla etkiye sahiptir. Elbette bu durum Selb'i şüphelendirmeye yetmiştir. Öte yandan Selb'in, Welker ile ilgili olarak da kimi şüpheleri vardır: Çok da uzun sayılamayacak bir süre önce ölen ve cesedi bir türlü bulunamayan karısının ölümünde Welker'in gerçekten hiç payı yok mudur' Bunun yanı sıra Welker adına bankanın arşivini düzenleyen Schuler'in apansız içi para dolu bir bavulla Selb'in bürosuna çıkıp gelmesine ve bavulu Selb'in eline tutuşturduktan sonra da arabasıyla bir ağaca bindirip kendi ölümüne sebep olmasına ne demelidir' Bir şeyler döndüğünü anlamamak için kör olmak gerekmektedir: özellikle de başta Welker ve şoförü olmak üzere pek çok kişinin açıktan açığa söz konusu bavulun peşine düştüğü düşünülürse.
Dizinin son kitabında bu sorulara cevap arayan Dedektif Selb, Welker'in bankasında kara para aklandığını ve Rusların da bu işte parmağı olduğunu ortaya çıkarmakta gecikmez. Samarin de bütün bu kirli işlerden uzak değildir elbette; o da bu işin içindedir. Böylece kısa bir süre sonra bütün olay çözülmüş, Selb için her şey geride kalmış gibi görünür. Ancak Selb'in unuttuğu, daha doğrusu fark etmekte geciktiği bir şey vardır ki, o da her hikâyenin ardında başka bir hikâyenin yattığıdır.
Böyle bakınca, Özel Dedektif Selb'in Serüvenleri'nin son kitabı da anlatı tekniği bakımından diğerleriyle aynı özelliğiyle sahiptir: Dedektif Selb'in ele aldığı vaka tam çözülür gibi göründüğü yerde aslında her şey yeni başlamakta ve olay okur açısından hiç beklenmedik bambaşka bir seyir almaktadır. Böylece her defasında görünürdeki hikâyenin ardında görünmeyen ve dolayısıyla hem Selb hem de okur için keşfedilmeyi bekleyen bir gerçeğin gizlendiği açığa çıkmaktadır.
Öte yandan Selb'in ilk iki serüveninden (Selb'in Yargısı ve Selb'in Hilesi) tanıdığımız ve Selb'in çevresini oluşturan karakterler bu son kitapta da karşımıza çıkıyor. Selb'in kız arkadaşı Brigitte ile oğlu, Komiser Naegelbach, vb. dizinin son kitabında da dedektife eşlik ediyorlar. Elbette Selb'in kendisi kadar ünlü kedisi Turbo'yu da unutmamak lazım; zira okurun da artık fark etmiş olacağı üzere, Selb'in meseleyi can damarından yakalamasına olanak veren fikirler, genellikle Turbo'yu doyururken aklına geliyor.
Polisiye dünyasının ilk Nazi dedektifinin Selb'in Ölümü'nde de pek tabii ki son bir kez daha geçmişiyle yüz yüze gelmesi gerekiyor ve bu seferki yüzleşme, dizinin ilk iki kitabında olduğu üzere, doğrudan Selb'in ele aldığı vaka tarafından şekillendirilmese de, çok daha etkili oluyor. Karanlık geçmişi yakasını bir türlü bırakmayan Selb, bu kez Berlin'de bir grup tarafından Hitler selamı vermeye zorlanıyor ve böylece geçmişin sadece gömmeye çalıştığı kendi geçmişi olmakla kalmadığını, Almanya'nın tam da o geçmişi deyiş yerindeyse bugüne taşıdığını fark ediyor. Ve elbette hukukun her zaman adalet demek olmadığını...
Selb'in Ölümü, tıpkı dizinin ilk iki kitabı gibi, klasik bir polisiyenin taşıması gereken özelliklere fazlasıyla sahip.
Özel Dedektif Selb'in Serüvenleri'nin üçüncü ve son kitabında dedektifimiz artık yaşlanmıştır. Gerçi hâlâ iş alabilecek durumdadır, ama kendisine gelen işler artık iyice azalmış ve gitgide daha da sıkıcı olmaya başlamıştır. İşte bu nedenle Selb, kendisine teklif edilen son işi almaya karar verir. Selb'i görevlendiren, bir araba kazasında yardım ettiği bankacı Welker'dir. Welker, ondan, yüz yılı aşkın bir süre önce bankanın kayıtlarda adı geçmeyen hissedarlarından birinin adını bulmasını istemektedir. Selb bu defa da işe koyulur; ancak aldığı pek çok vakada olduğu gibi bu işin içinde de bir bit yeniği olduğunu sezmekte gecikmez. Örneğin Welker, şoförü Samarin tarafından kelimenin tam anlamıyla kuşatılmış durumdadır. Samarin, Welker'in koruma duvarı gibidir ve onun üzerinde resmi anlamda olması gerekenden çok daha fazla etkiye sahiptir. Elbette bu durum Selb'i şüphelendirmeye yetmiştir. Öte yandan Selb'in, Welker ile ilgili olarak da kimi şüpheleri vardır: Çok da uzun sayılamayacak bir süre önce ölen ve cesedi bir türlü bulunamayan karısının ölümünde Welker'in gerçekten hiç payı yok mudur' Bunun yanı sıra Welker adına bankanın arşivini düzenleyen Schuler'in apansız içi para dolu bir bavulla Selb'in bürosuna çıkıp gelmesine ve bavulu Selb'in eline tutuşturduktan sonra da arabasıyla bir ağaca bindirip kendi ölümüne sebep olmasına ne demelidir' Bir şeyler döndüğünü anlamamak için kör olmak gerekmektedir: özellikle de başta Welker ve şoförü olmak üzere pek çok kişinin açıktan açığa söz konusu bavulun peşine düştüğü düşünülürse.
Dizinin son kitabında bu sorulara cevap arayan Dedektif Selb, Welker'in bankasında kara para aklandığını ve Rusların da bu işte parmağı olduğunu ortaya çıkarmakta gecikmez. Samarin de bütün bu kirli işlerden uzak değildir elbette; o da bu işin içindedir. Böylece kısa bir süre sonra bütün olay çözülmüş, Selb için her şey geride kalmış gibi görünür. Ancak Selb'in unuttuğu, daha doğrusu fark etmekte geciktiği bir şey vardır ki, o da her hikâyenin ardında başka bir hikâyenin yattığıdır.
Böyle bakınca, Özel Dedektif Selb'in Serüvenleri'nin son kitabı da anlatı tekniği bakımından diğerleriyle aynı özelliğiyle sahiptir: Dedektif Selb'in ele aldığı vaka tam çözülür gibi göründüğü yerde aslında her şey yeni başlamakta ve olay okur açısından hiç beklenmedik bambaşka bir seyir almaktadır. Böylece her defasında görünürdeki hikâyenin ardında görünmeyen ve dolayısıyla hem Selb hem de okur için keşfedilmeyi bekleyen bir gerçeğin gizlendiği açığa çıkmaktadır.
Öte yandan Selb'in ilk iki serüveninden (Selb'in Yargısı ve Selb'in Hilesi) tanıdığımız ve Selb'in çevresini oluşturan karakterler bu son kitapta da karşımıza çıkıyor. Selb'in kız arkadaşı Brigitte ile oğlu, Komiser Naegelbach, vb. dizinin son kitabında da dedektife eşlik ediyorlar. Elbette Selb'in kendisi kadar ünlü kedisi Turbo'yu da unutmamak lazım; zira okurun da artık fark etmiş olacağı üzere, Selb'in meseleyi can damarından yakalamasına olanak veren fikirler, genellikle Turbo'yu doyururken aklına geliyor.
Polisiye dünyasının ilk Nazi dedektifinin Selb'in Ölümü'nde de pek tabii ki son bir kez daha geçmişiyle yüz yüze gelmesi gerekiyor ve bu seferki yüzleşme, dizinin ilk iki kitabında olduğu üzere, doğrudan Selb'in ele aldığı vaka tarafından şekillendirilmese de, çok daha etkili oluyor. Karanlık geçmişi yakasını bir türlü bırakmayan Selb, bu kez Berlin'de bir grup tarafından Hitler selamı vermeye zorlanıyor ve böylece geçmişin sadece gömmeye çalıştığı kendi geçmişi olmakla kalmadığını, Almanya'nın tam da o geçmişi deyiş yerindeyse bugüne taşıdığını fark ediyor. Ve elbette hukukun her zaman adalet demek olmadığını...
Selb'in Ölümü, tıpkı dizinin ilk iki kitabı gibi, klasik bir polisiyenin taşıması gereken özelliklere fazlasıyla sahip.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.