9789753425667
55460
https://www.turkishbooks.com/books/resul-p55460.html
Resul
0.888
Resul, daha önce şiir kitabı Madde Kara'yı yayımladığımız Hüseyin Kıran'ın ilk romanı... Resul, alışılmadık bir kitap: sıradan bir adamın -karanlık, parçalanmış, dağılmış bir dille yazılmış- gizli kalmış yaşamı...
Roman kahramanı, tarihsel olarak, hep eyleyen, biçimlendiren, hükmeden bir öznedir. En zavallı halinde bile kontrolü elinde tuttuğuna inanan biridir o - iyi romanlar bizi de buna inandırır.
Hüseyin Kıran, Resul ile belki de Türkçe edebiyatta ilk kez bu kadar belirgin olarak bu burjuva kahramanının, bireyin bir nesneden başka bir şey olmadığını haber veriyor. Kendi bedeninin, insanca sınırlılıklarının, olup bitenin, toplumun ve doğanın nesnesi olarak insan...
Oysa neler düşünmüştüm. İşte bu yeni ben, bu havlayan varlık, bu öylece ben olan ben ortaya çıkınca her şeyin akışı değişecek, peşimde yılmaz bir kalabalık birikecekti. Şeylere yeniden ad verilecekti. Yönler yeniden bildirilecek, saatler kırılıp atılacak, bütün tarifler geçersiz kalacak, her şey keskinliğini yitirecek, her şeye yeniden başlanacaktı.
Ben delici bir görüyle donanmış olarak kazıklı savaş arabama binecek ve meydandaki kişilerle birlikte, sürecektim. Sonraki kuşakların Resulkent diye bilecekleri şehre yürüyecek ve her yeri zaptedecek, herkesi yenecek, hayatı dize getirecektim. Artık herkes koku alacak, ısırabilecek, basınç hemen giderilebilecek, yanlışlıkla çiğnenmiş yiyecekler daha midedeyken boşaltılabilecek, kusmak artık ayıp karşılanmayacak, kimsenin aklına bu tür bir şey gelmeyecek, çünkü kimsenin aklı olmayacaktı. Kimse dişi ya da erkek istediği için utanmayacak, kimse içinde başkalarının seslerini taşımayacaktı. Makineler kıstırıcı parçalarından arındırılıp ortada bırakılacaktı. Yollar büzülüp yok olacak, yerlerine düşmüş egemenler gelecekti. Binalar çatırdayarak yarılıp açılacak, artık oralara sığınılmayacaktı. Zaten kürklü bedenler üşümeyecek, yanmayacak, utanmayacak, sere serpe yaşayacaktı. İki ayaklı bu tüysüz varlıkları gerçek varlıklar yapacaktım. Kafa unutulacaktı. Bilmek olmayacaktı. Herkes, hepimiz muhteşem bahtiyarlar olarak toprağa yayılacak, gökyüzünün tadına varacaktık. Sadece yaşayacaktık.
Bir düzlüğe topladığım tebaamı çıktığım yüksekçe bir yerden uluyarak ululayacak, onların hiç dinmeyen, gittikçe şiddetlenen şeddeli ve şahane alkışlarıyla kendimden geçecektim. Ve ben, coşkulu Resul, bu kusma bir dursa...
Resul, daha önce şiir kitabı Madde Kara'yı yayımladığımız Hüseyin Kıran'ın ilk romanı... Resul, alışılmadık bir kitap: sıradan bir adamın -karanlık, parçalanmış, dağılmış bir dille yazılmış- gizli kalmış yaşamı...
Roman kahramanı, tarihsel olarak, hep eyleyen, biçimlendiren, hükmeden bir öznedir. En zavallı halinde bile kontrolü elinde tuttuğuna inanan biridir o - iyi romanlar bizi de buna inandırır.
Hüseyin Kıran, Resul ile belki de Türkçe edebiyatta ilk kez bu kadar belirgin olarak bu burjuva kahramanının, bireyin bir nesneden başka bir şey olmadığını haber veriyor. Kendi bedeninin, insanca sınırlılıklarının, olup bitenin, toplumun ve doğanın nesnesi olarak insan...
Oysa neler düşünmüştüm. İşte bu yeni ben, bu havlayan varlık, bu öylece ben olan ben ortaya çıkınca her şeyin akışı değişecek, peşimde yılmaz bir kalabalık birikecekti. Şeylere yeniden ad verilecekti. Yönler yeniden bildirilecek, saatler kırılıp atılacak, bütün tarifler geçersiz kalacak, her şey keskinliğini yitirecek, her şeye yeniden başlanacaktı.
Ben delici bir görüyle donanmış olarak kazıklı savaş arabama binecek ve meydandaki kişilerle birlikte, sürecektim. Sonraki kuşakların Resulkent diye bilecekleri şehre yürüyecek ve her yeri zaptedecek, herkesi yenecek, hayatı dize getirecektim. Artık herkes koku alacak, ısırabilecek, basınç hemen giderilebilecek, yanlışlıkla çiğnenmiş yiyecekler daha midedeyken boşaltılabilecek, kusmak artık ayıp karşılanmayacak, kimsenin aklına bu tür bir şey gelmeyecek, çünkü kimsenin aklı olmayacaktı. Kimse dişi ya da erkek istediği için utanmayacak, kimse içinde başkalarının seslerini taşımayacaktı. Makineler kıstırıcı parçalarından arındırılıp ortada bırakılacaktı. Yollar büzülüp yok olacak, yerlerine düşmüş egemenler gelecekti. Binalar çatırdayarak yarılıp açılacak, artık oralara sığınılmayacaktı. Zaten kürklü bedenler üşümeyecek, yanmayacak, utanmayacak, sere serpe yaşayacaktı. İki ayaklı bu tüysüz varlıkları gerçek varlıklar yapacaktım. Kafa unutulacaktı. Bilmek olmayacaktı. Herkes, hepimiz muhteşem bahtiyarlar olarak toprağa yayılacak, gökyüzünün tadına varacaktık. Sadece yaşayacaktık.
Bir düzlüğe topladığım tebaamı çıktığım yüksekçe bir yerden uluyarak ululayacak, onların hiç dinmeyen, gittikçe şiddetlenen şeddeli ve şahane alkışlarıyla kendimden geçecektim. Ve ben, coşkulu Resul, bu kusma bir dursa...
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.