9786051052007
508103
https://www.turkishbooks.com/books/osmanli-istanbulunda-cocuk-emegi-p508103.html
Osmanlı İstanbul'unda Çocuk Emeği Osmanlı İstanbul'unda Çocuk Emeği 1750-1920
12
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ev içi hizmetlerde istihdam edilen çocuklar hakkında
konuşmak ve yazmak karmaşık duygularla yüzleşmeyi ve mücadele etmeyi gerektiriyor. Çocukların
acısı, sevinci, yalnızlığı ve kavuşma arzusu konuşan ve yazanları da mutlaka kuşatır ve etkiler.
Okurlar gelecek sayfalarda bunu hissedebilir ve bu nedenle zaman zaman akademik dilin dışına
çıkıldığını düşünebilir. Duygularımın gelecek satırları şekillendirmekte önemli bir payı olduğunu
baştan kabul ediyorum. Haklarında yazmaya çalıştığım çocukların dramatik hikâyelere sahip
oldukları gerçeğini görmezlikten gelmem mümkün değil. Ben Mardin Eşiği'nde çok büyük bir ailede
büyüdüm, mutlu bir çocukluğum oldu. Çocukluğumda seyretmeyi çok sevdiğim Suriye
televizyonundaki (evimizin uzun yıllar boyunca tek, sonraları ise en çok izlenen kanalıydı) kentlerin
harabeye dönüştüklerini, insanların yurtsuz kaldığını görmek tarifsiz bir acı kaynağı. Gördüğüm,
izlediğim, tanıdığım o avlulu, fıskiyeli evlerle daha sonraları okuduğum Raymond'un Arap
Kentleri'nde anlattığı evler arasındaki büyük benzerlikleri ve tarihsel süreklilikleri görmek içimi ne
çok ısıtmıştı. Sokaklarımızı dolduran, bazılarının onları gördüğünde utanç verici biçimde, yüzünü
buruşturduğu, yüz çevirdiği, bir tebessümü bile çok gördüğü Suriyeli çocuklarla bu kitaba konu olan
çocuklar arasında sayılmayacak kadar fazla benzerlik olduğunu söylemek gereksiz olur herhalde. Bu
çocuklara yüz çevirenlere ülkenin son yüz-yüz elli yıllık geçmişindeki savaşlara ve göçlere
bakmalarını tavsiye ediyorum. Büyük bir ihtimalle oralarda bir yerlerde kendi geçmişlerinin izlerini
de bulacaklar. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ev içi hizmetlerde istihdam edilen
çocuklar üzerinde çalışırken onlarla birçok ortak yönü olan Suriyeli çocukları her gün
televizyonlarda, gazetelerde ve sokaklarda trajik hikâyeleriyle görmek veya okumak kaderin bir
oyunu olsa gerek.
konuşmak ve yazmak karmaşık duygularla yüzleşmeyi ve mücadele etmeyi gerektiriyor. Çocukların
acısı, sevinci, yalnızlığı ve kavuşma arzusu konuşan ve yazanları da mutlaka kuşatır ve etkiler.
Okurlar gelecek sayfalarda bunu hissedebilir ve bu nedenle zaman zaman akademik dilin dışına
çıkıldığını düşünebilir. Duygularımın gelecek satırları şekillendirmekte önemli bir payı olduğunu
baştan kabul ediyorum. Haklarında yazmaya çalıştığım çocukların dramatik hikâyelere sahip
oldukları gerçeğini görmezlikten gelmem mümkün değil. Ben Mardin Eşiği'nde çok büyük bir ailede
büyüdüm, mutlu bir çocukluğum oldu. Çocukluğumda seyretmeyi çok sevdiğim Suriye
televizyonundaki (evimizin uzun yıllar boyunca tek, sonraları ise en çok izlenen kanalıydı) kentlerin
harabeye dönüştüklerini, insanların yurtsuz kaldığını görmek tarifsiz bir acı kaynağı. Gördüğüm,
izlediğim, tanıdığım o avlulu, fıskiyeli evlerle daha sonraları okuduğum Raymond'un Arap
Kentleri'nde anlattığı evler arasındaki büyük benzerlikleri ve tarihsel süreklilikleri görmek içimi ne
çok ısıtmıştı. Sokaklarımızı dolduran, bazılarının onları gördüğünde utanç verici biçimde, yüzünü
buruşturduğu, yüz çevirdiği, bir tebessümü bile çok gördüğü Suriyeli çocuklarla bu kitaba konu olan
çocuklar arasında sayılmayacak kadar fazla benzerlik olduğunu söylemek gereksiz olur herhalde. Bu
çocuklara yüz çevirenlere ülkenin son yüz-yüz elli yıllık geçmişindeki savaşlara ve göçlere
bakmalarını tavsiye ediyorum. Büyük bir ihtimalle oralarda bir yerlerde kendi geçmişlerinin izlerini
de bulacaklar. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ev içi hizmetlerde istihdam edilen
çocuklar üzerinde çalışırken onlarla birçok ortak yönü olan Suriyeli çocukları her gün
televizyonlarda, gazetelerde ve sokaklarda trajik hikâyeleriyle görmek veya okumak kaderin bir
oyunu olsa gerek.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ev içi hizmetlerde istihdam edilen çocuklar hakkında
konuşmak ve yazmak karmaşık duygularla yüzleşmeyi ve mücadele etmeyi gerektiriyor. Çocukların
acısı, sevinci, yalnızlığı ve kavuşma arzusu konuşan ve yazanları da mutlaka kuşatır ve etkiler.
Okurlar gelecek sayfalarda bunu hissedebilir ve bu nedenle zaman zaman akademik dilin dışına
çıkıldığını düşünebilir. Duygularımın gelecek satırları şekillendirmekte önemli bir payı olduğunu
baştan kabul ediyorum. Haklarında yazmaya çalıştığım çocukların dramatik hikâyelere sahip
oldukları gerçeğini görmezlikten gelmem mümkün değil. Ben Mardin Eşiği'nde çok büyük bir ailede
büyüdüm, mutlu bir çocukluğum oldu. Çocukluğumda seyretmeyi çok sevdiğim Suriye
televizyonundaki (evimizin uzun yıllar boyunca tek, sonraları ise en çok izlenen kanalıydı) kentlerin
harabeye dönüştüklerini, insanların yurtsuz kaldığını görmek tarifsiz bir acı kaynağı. Gördüğüm,
izlediğim, tanıdığım o avlulu, fıskiyeli evlerle daha sonraları okuduğum Raymond'un Arap
Kentleri'nde anlattığı evler arasındaki büyük benzerlikleri ve tarihsel süreklilikleri görmek içimi ne
çok ısıtmıştı. Sokaklarımızı dolduran, bazılarının onları gördüğünde utanç verici biçimde, yüzünü
buruşturduğu, yüz çevirdiği, bir tebessümü bile çok gördüğü Suriyeli çocuklarla bu kitaba konu olan
çocuklar arasında sayılmayacak kadar fazla benzerlik olduğunu söylemek gereksiz olur herhalde. Bu
çocuklara yüz çevirenlere ülkenin son yüz-yüz elli yıllık geçmişindeki savaşlara ve göçlere
bakmalarını tavsiye ediyorum. Büyük bir ihtimalle oralarda bir yerlerde kendi geçmişlerinin izlerini
de bulacaklar. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ev içi hizmetlerde istihdam edilen
çocuklar üzerinde çalışırken onlarla birçok ortak yönü olan Suriyeli çocukları her gün
televizyonlarda, gazetelerde ve sokaklarda trajik hikâyeleriyle görmek veya okumak kaderin bir
oyunu olsa gerek.
konuşmak ve yazmak karmaşık duygularla yüzleşmeyi ve mücadele etmeyi gerektiriyor. Çocukların
acısı, sevinci, yalnızlığı ve kavuşma arzusu konuşan ve yazanları da mutlaka kuşatır ve etkiler.
Okurlar gelecek sayfalarda bunu hissedebilir ve bu nedenle zaman zaman akademik dilin dışına
çıkıldığını düşünebilir. Duygularımın gelecek satırları şekillendirmekte önemli bir payı olduğunu
baştan kabul ediyorum. Haklarında yazmaya çalıştığım çocukların dramatik hikâyelere sahip
oldukları gerçeğini görmezlikten gelmem mümkün değil. Ben Mardin Eşiği'nde çok büyük bir ailede
büyüdüm, mutlu bir çocukluğum oldu. Çocukluğumda seyretmeyi çok sevdiğim Suriye
televizyonundaki (evimizin uzun yıllar boyunca tek, sonraları ise en çok izlenen kanalıydı) kentlerin
harabeye dönüştüklerini, insanların yurtsuz kaldığını görmek tarifsiz bir acı kaynağı. Gördüğüm,
izlediğim, tanıdığım o avlulu, fıskiyeli evlerle daha sonraları okuduğum Raymond'un Arap
Kentleri'nde anlattığı evler arasındaki büyük benzerlikleri ve tarihsel süreklilikleri görmek içimi ne
çok ısıtmıştı. Sokaklarımızı dolduran, bazılarının onları gördüğünde utanç verici biçimde, yüzünü
buruşturduğu, yüz çevirdiği, bir tebessümü bile çok gördüğü Suriyeli çocuklarla bu kitaba konu olan
çocuklar arasında sayılmayacak kadar fazla benzerlik olduğunu söylemek gereksiz olur herhalde. Bu
çocuklara yüz çevirenlere ülkenin son yüz-yüz elli yıllık geçmişindeki savaşlara ve göçlere
bakmalarını tavsiye ediyorum. Büyük bir ihtimalle oralarda bir yerlerde kendi geçmişlerinin izlerini
de bulacaklar. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ev içi hizmetlerde istihdam edilen
çocuklar üzerinde çalışırken onlarla birçok ortak yönü olan Suriyeli çocukları her gün
televizyonlarda, gazetelerde ve sokaklarda trajik hikâyeleriyle görmek veya okumak kaderin bir
oyunu olsa gerek.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.