9789753386012
10837
https://www.turkishbooks.com/books/istanbulda-yeni-roma-imparatorlugu-p10837.html
İstanbul'da Yeni Roma İmparatorluğu
6.72
Yunan'ın, merkezi İstanbul'da olan Bizans - Yunan İmparatorluğu düşü, ya Yunan kültürel ve ekonomik egemenliği sağlanıp, Osmanlı'nın içten yıkılmasıyla ya da dışardaki Yunanlıların üzerinde yaşadıkları toprakları almasıyla gerçekleşecekti. Çünkü İstanbul Yunanistan'a kuvvetli bağlarla bağlanmadıkça Yunan milleti ülküsüne erişemeyecekti. Pontus'ta kurulacak devlet ise Ermenistan ve Gürcistan'la işbirliği yapıp, İslamlığa ve gerektiğinde Rus emperyalizmine karşı sağlam bir engel oluşturacaktı. İngiltere'nin hesapları ise düşten öteydi.
6 Ocak 1920'de İngiliz Bakanlar Kurulu'na sunulan "Yakın Doğu ve Anadolu Projesi"nde neler yoktu ki; Türkler İstanbul'dan çıkarılınca yeni Türk devletinin başkenti Konya mı, Bursa mı olmalı, Sultan'a İstanbul'da İslamlığın Vatikan'ı gibi özel bir bölge verilmeli mi, Türkiye'nin siyasal merkezi ile manevi merkezi ayrılmalı mı, Ayasofya Camii; kilise mi, camii mi, yoksa bir müze mi olmalıdır'..
İngiltere'ye göre, Paris Fransız, Londra Britanyalı, Roma İtalyan'dı ama İstanbul Türk değildi. ABD de, yıllarca süren incelemelerden sonra Türklerin Avrupa'daki varlıklarına son verilmesi gerektiğine inanmıştı... Bu büyük projeler birleşmiş, 20. yüzyılın süper gücü İngiltere'nin başbakanı Lloyd George, Yunanistan'a, "Çölleri aşması, kayalardan toplanmış kudret helvasıyla yaşaması ve bugünün çetin sınavından geçmesi halinde 'Vadedilmiş Topraklar'ı kazanabileceği" taahhüdünde bulunmuştu.
Tüm bu düşler ve projeler, Yunanistan'ın Milli Mücadele'den 43 yıl sonra heykelini dikip, aziz ilan ettiği İzmir Başpiskoposu Hrisostomos'un feryadındaki gibi "en azından 100 yıl için ellerinden" alındı. Bunu başaranlar, Churchill'in ifadesiyle; Anadolu'nun çorak tepelerinde ve ovalarında, bu işin böyle düzenlenmesini kabul etmeyen adamlardı, bunların ordugahlarında yaktıkları ateşler, o sıra paçavralara bürünmüş yoksul bir göçmen gibi duran soylu, hakça mücadele ruhunu tutuşturmuştu...
Bugün ABD ve AB, 20. yüzyılda yarım kalan hesapların 21. yüzyılda tamamlanacağı mesajını vermekte, Irak'ta başımıza çuval geçirilmekte, İstanbul'un ortasında Fener Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu merkezli 'Ortodoks Vatikanı'nın temelleri atılmakta, ABD, AB, Dünya Bankası, Dünya Kiliseler Birliği ve UNESCO'nun elbirliği ile İstanbul'un "Dünya Kültür Başkenti" adı altında üçe bölünmesi projeleri geliştirilmekte, Clinton ve Rahmi Koç İslam dünyasının bir başının olmamasından şikayet etmekte, Boğazlar'ın uluslararası bir statüye kavuşturulması konuşulmakta, AB eliyle Türkiye'de yeni azınlıklar yaratılmakta, Kıbrıs ve Ege Yunan tezleri doğrultusunda çözüme kavuşturulmakta, Ermenistan'a ambargoyu kaldırmanız için baskı yapılmakta ve de ABD ile AB ülkelerinin büyükelçileri teker teker Karadeniz ve Doğu Anadolu turuna çıkmaktadırlar.
Hrisostomos'un "100 yıl" kehaneti beklenenden önce mi gerçekleşiyor yoksa'
Yunan'ın, merkezi İstanbul'da olan Bizans - Yunan İmparatorluğu düşü, ya Yunan kültürel ve ekonomik egemenliği sağlanıp, Osmanlı'nın içten yıkılmasıyla ya da dışardaki Yunanlıların üzerinde yaşadıkları toprakları almasıyla gerçekleşecekti. Çünkü İstanbul Yunanistan'a kuvvetli bağlarla bağlanmadıkça Yunan milleti ülküsüne erişemeyecekti. Pontus'ta kurulacak devlet ise Ermenistan ve Gürcistan'la işbirliği yapıp, İslamlığa ve gerektiğinde Rus emperyalizmine karşı sağlam bir engel oluşturacaktı. İngiltere'nin hesapları ise düşten öteydi.
6 Ocak 1920'de İngiliz Bakanlar Kurulu'na sunulan "Yakın Doğu ve Anadolu Projesi"nde neler yoktu ki; Türkler İstanbul'dan çıkarılınca yeni Türk devletinin başkenti Konya mı, Bursa mı olmalı, Sultan'a İstanbul'da İslamlığın Vatikan'ı gibi özel bir bölge verilmeli mi, Türkiye'nin siyasal merkezi ile manevi merkezi ayrılmalı mı, Ayasofya Camii; kilise mi, camii mi, yoksa bir müze mi olmalıdır'..
İngiltere'ye göre, Paris Fransız, Londra Britanyalı, Roma İtalyan'dı ama İstanbul Türk değildi. ABD de, yıllarca süren incelemelerden sonra Türklerin Avrupa'daki varlıklarına son verilmesi gerektiğine inanmıştı... Bu büyük projeler birleşmiş, 20. yüzyılın süper gücü İngiltere'nin başbakanı Lloyd George, Yunanistan'a, "Çölleri aşması, kayalardan toplanmış kudret helvasıyla yaşaması ve bugünün çetin sınavından geçmesi halinde 'Vadedilmiş Topraklar'ı kazanabileceği" taahhüdünde bulunmuştu.
Tüm bu düşler ve projeler, Yunanistan'ın Milli Mücadele'den 43 yıl sonra heykelini dikip, aziz ilan ettiği İzmir Başpiskoposu Hrisostomos'un feryadındaki gibi "en azından 100 yıl için ellerinden" alındı. Bunu başaranlar, Churchill'in ifadesiyle; Anadolu'nun çorak tepelerinde ve ovalarında, bu işin böyle düzenlenmesini kabul etmeyen adamlardı, bunların ordugahlarında yaktıkları ateşler, o sıra paçavralara bürünmüş yoksul bir göçmen gibi duran soylu, hakça mücadele ruhunu tutuşturmuştu...
Bugün ABD ve AB, 20. yüzyılda yarım kalan hesapların 21. yüzyılda tamamlanacağı mesajını vermekte, Irak'ta başımıza çuval geçirilmekte, İstanbul'un ortasında Fener Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu merkezli 'Ortodoks Vatikanı'nın temelleri atılmakta, ABD, AB, Dünya Bankası, Dünya Kiliseler Birliği ve UNESCO'nun elbirliği ile İstanbul'un "Dünya Kültür Başkenti" adı altında üçe bölünmesi projeleri geliştirilmekte, Clinton ve Rahmi Koç İslam dünyasının bir başının olmamasından şikayet etmekte, Boğazlar'ın uluslararası bir statüye kavuşturulması konuşulmakta, AB eliyle Türkiye'de yeni azınlıklar yaratılmakta, Kıbrıs ve Ege Yunan tezleri doğrultusunda çözüme kavuşturulmakta, Ermenistan'a ambargoyu kaldırmanız için baskı yapılmakta ve de ABD ile AB ülkelerinin büyükelçileri teker teker Karadeniz ve Doğu Anadolu turuna çıkmaktadırlar.
Hrisostomos'un "100 yıl" kehaneti beklenenden önce mi gerçekleşiyor yoksa'
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.