9786055009441
167113
https://www.turkishbooks.com/books/hayatimiz-zonguldak-p167113.html
Hayatımız Zonguldak
6
İbrahim Akyürek, 1950 Zonguldak doğumlu. 1968'de Zonguldak Çelikel, 1974'te İstanbul Orman Fakültesi'ni bitirdi. 1974'de fotoğrafa başladı ve İFSAK'a (İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği) üye oldu. 15 yıl İFSAK çalışmalarının aktif katılımcısı oldu. İlk sergisini 1975 yılında iki İFSAK üyesiyle birlikte "Halktan Yansıma" başlığı altında Zonguldak Soğuksu'da boş bir dükkânda açtı. Birol Üzmez ile "Madenciler", Saffet Can ile "Kömürden Sonra Zonguldak", Sevil Üzrek ile "Maga'da 24 Saat" sergilerini hazırladı."Yaşamın İçinden", "Balkayası", "Bir İnsan Nasıl Kaybolur?", "Trafik Canavarı" Neyi Gizler?, "Gazhane'de Şenlik Var" , "Artistik Hareketler" başlıklı kişisel fotoğraf sergilerini gerçekleştirdi. "Savunma ve Havacılık Dergisindeki Reklamlar Ne Anlatır?", "Bu Fotoğraflar Yayınlandı", "Şebeke Sunar: Reklamlar" başlıklı derleme sergileri düzenledi. "Paşabahçe Türküsü", "Direniş Tepesi", "İnsan Haklarıyla İnsandır" isimli ortak dia gösterilerine katıldı. Ankara, İstanbul ve Zonguldak'tan 16 fotoğrafçının katıldığı, 50 ayrı mekânda gösterilen gezici "Madenci ve Zonguldak Grevi" başlıklı dia gösterisini Birol Üzmez ile birlikte derledi. Bu gösteriyi yaklaşık 3500 kişi izledi. 1985-1990 yılları arasında (İFSAK) yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Çalışmalarını farklı konulardaki fotoğraf çekimleri, fotoğraf dersleri, fotoğraf-hayat üzerine yazıları ve serbest gazetecilikle sürdürüyor. Bir yandan, Zonguldak'ta on beş yıldır kültür sanat ortamı sunan SergiOdası'nın yöneticiliğini yapıyor.
Cumhuriyetin İstanbul ve Ankara'dan sonra en modern kurucu devlet yapılanması olan Zonguldak; herkesin tanık olup da aralarında fısıldadığı, çok azı yerel gazetelerdeki yorumlara, birazı polis bültenlerine yansıyan toplumsal yaralarla bezenmiş durumda.
Bu kentteki modern cumhuriyet inşaatından kalan hurdalar, kıyılar, ormanlar, madenler, tesisler, hepsinden önemlisi üretim ve dayanışma kültürü; tefecilere, işadamı-mafya kırması girişimcilere, sınıfını kaybetmiş işçi ve memurlara, milletin yeme-içme arzusuna çoktan av olarak atıldı. İnsanı rahatlatan, kendimizi suçlamaktan kurtaran ilk bahane şu: avlanma sadece bizim kente, bizim ülkeye özgü değil.
Zonguldak gibi küçük bir taşra kentinde bulunmanın en faydalı yanı insana sıkıntı veren kişisel deneyimlerimizin çokluğudur. Orta ve büyük boy kentlerde deneyimler azalır; medyada, ağızlarda, kafalarda işlenmiş bilgilerle donanırsınız. Gerçeğin payı size gelene kadar ufalanır gider.
Belki de bu yüzden, sorup sorgulamadan duramayan taşra insanının kitaplarla, tanıklıklarla sağlaması yapılmış deneyimi daha özgür oluyor. Yazmak benim gibi asıl işiniz, tercihiniz olmasa da yazmadan durulamıyor, yazı görüntünün önüne geçiyor. Yazma konuları da kenti aşıyor, ülke ve yeryüzü oluyor.
Cumhuriyetin İstanbul ve Ankara'dan sonra en modern kurucu devlet yapılanması olan Zonguldak; herkesin tanık olup da aralarında fısıldadığı, çok azı yerel gazetelerdeki yorumlara, birazı polis bültenlerine yansıyan toplumsal yaralarla bezenmiş durumda.
Bu kentteki modern cumhuriyet inşaatından kalan hurdalar, kıyılar, ormanlar, madenler, tesisler, hepsinden önemlisi üretim ve dayanışma kültürü; tefecilere, işadamı-mafya kırması girişimcilere, sınıfını kaybetmiş işçi ve memurlara, milletin yeme-içme arzusuna çoktan av olarak atıldı. İnsanı rahatlatan, kendimizi suçlamaktan kurtaran ilk bahane şu: avlanma sadece bizim kente, bizim ülkeye özgü değil.
Zonguldak gibi küçük bir taşra kentinde bulunmanın en faydalı yanı insana sıkıntı veren kişisel deneyimlerimizin çokluğudur. Orta ve büyük boy kentlerde deneyimler azalır; medyada, ağızlarda, kafalarda işlenmiş bilgilerle donanırsınız. Gerçeğin payı size gelene kadar ufalanır gider.
Belki de bu yüzden, sorup sorgulamadan duramayan taşra insanının kitaplarla, tanıklıklarla sağlaması yapılmış deneyimi daha özgür oluyor. Yazmak benim gibi asıl işiniz, tercihiniz olmasa da yazmadan durulamıyor, yazı görüntünün önüne geçiyor. Yazma konuları da kenti aşıyor, ülke ve yeryüzü oluyor.
İbrahim Akyürek, 1950 Zonguldak doğumlu. 1968'de Zonguldak Çelikel, 1974'te İstanbul Orman Fakültesi'ni bitirdi. 1974'de fotoğrafa başladı ve İFSAK'a (İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği) üye oldu. 15 yıl İFSAK çalışmalarının aktif katılımcısı oldu. İlk sergisini 1975 yılında iki İFSAK üyesiyle birlikte "Halktan Yansıma" başlığı altında Zonguldak Soğuksu'da boş bir dükkânda açtı. Birol Üzmez ile "Madenciler", Saffet Can ile "Kömürden Sonra Zonguldak", Sevil Üzrek ile "Maga'da 24 Saat" sergilerini hazırladı."Yaşamın İçinden", "Balkayası", "Bir İnsan Nasıl Kaybolur?", "Trafik Canavarı" Neyi Gizler?, "Gazhane'de Şenlik Var" , "Artistik Hareketler" başlıklı kişisel fotoğraf sergilerini gerçekleştirdi. "Savunma ve Havacılık Dergisindeki Reklamlar Ne Anlatır?", "Bu Fotoğraflar Yayınlandı", "Şebeke Sunar: Reklamlar" başlıklı derleme sergileri düzenledi. "Paşabahçe Türküsü", "Direniş Tepesi", "İnsan Haklarıyla İnsandır" isimli ortak dia gösterilerine katıldı. Ankara, İstanbul ve Zonguldak'tan 16 fotoğrafçının katıldığı, 50 ayrı mekânda gösterilen gezici "Madenci ve Zonguldak Grevi" başlıklı dia gösterisini Birol Üzmez ile birlikte derledi. Bu gösteriyi yaklaşık 3500 kişi izledi. 1985-1990 yılları arasında (İFSAK) yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Çalışmalarını farklı konulardaki fotoğraf çekimleri, fotoğraf dersleri, fotoğraf-hayat üzerine yazıları ve serbest gazetecilikle sürdürüyor. Bir yandan, Zonguldak'ta on beş yıldır kültür sanat ortamı sunan SergiOdası'nın yöneticiliğini yapıyor.
Cumhuriyetin İstanbul ve Ankara'dan sonra en modern kurucu devlet yapılanması olan Zonguldak; herkesin tanık olup da aralarında fısıldadığı, çok azı yerel gazetelerdeki yorumlara, birazı polis bültenlerine yansıyan toplumsal yaralarla bezenmiş durumda.
Bu kentteki modern cumhuriyet inşaatından kalan hurdalar, kıyılar, ormanlar, madenler, tesisler, hepsinden önemlisi üretim ve dayanışma kültürü; tefecilere, işadamı-mafya kırması girişimcilere, sınıfını kaybetmiş işçi ve memurlara, milletin yeme-içme arzusuna çoktan av olarak atıldı. İnsanı rahatlatan, kendimizi suçlamaktan kurtaran ilk bahane şu: avlanma sadece bizim kente, bizim ülkeye özgü değil.
Zonguldak gibi küçük bir taşra kentinde bulunmanın en faydalı yanı insana sıkıntı veren kişisel deneyimlerimizin çokluğudur. Orta ve büyük boy kentlerde deneyimler azalır; medyada, ağızlarda, kafalarda işlenmiş bilgilerle donanırsınız. Gerçeğin payı size gelene kadar ufalanır gider.
Belki de bu yüzden, sorup sorgulamadan duramayan taşra insanının kitaplarla, tanıklıklarla sağlaması yapılmış deneyimi daha özgür oluyor. Yazmak benim gibi asıl işiniz, tercihiniz olmasa da yazmadan durulamıyor, yazı görüntünün önüne geçiyor. Yazma konuları da kenti aşıyor, ülke ve yeryüzü oluyor.
Cumhuriyetin İstanbul ve Ankara'dan sonra en modern kurucu devlet yapılanması olan Zonguldak; herkesin tanık olup da aralarında fısıldadığı, çok azı yerel gazetelerdeki yorumlara, birazı polis bültenlerine yansıyan toplumsal yaralarla bezenmiş durumda.
Bu kentteki modern cumhuriyet inşaatından kalan hurdalar, kıyılar, ormanlar, madenler, tesisler, hepsinden önemlisi üretim ve dayanışma kültürü; tefecilere, işadamı-mafya kırması girişimcilere, sınıfını kaybetmiş işçi ve memurlara, milletin yeme-içme arzusuna çoktan av olarak atıldı. İnsanı rahatlatan, kendimizi suçlamaktan kurtaran ilk bahane şu: avlanma sadece bizim kente, bizim ülkeye özgü değil.
Zonguldak gibi küçük bir taşra kentinde bulunmanın en faydalı yanı insana sıkıntı veren kişisel deneyimlerimizin çokluğudur. Orta ve büyük boy kentlerde deneyimler azalır; medyada, ağızlarda, kafalarda işlenmiş bilgilerle donanırsınız. Gerçeğin payı size gelene kadar ufalanır gider.
Belki de bu yüzden, sorup sorgulamadan duramayan taşra insanının kitaplarla, tanıklıklarla sağlaması yapılmış deneyimi daha özgür oluyor. Yazmak benim gibi asıl işiniz, tercihiniz olmasa da yazmadan durulamıyor, yazı görüntünün önüne geçiyor. Yazma konuları da kenti aşıyor, ülke ve yeryüzü oluyor.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.