9786059542449
483634
https://www.turkishbooks.com/books/eski-gunesin-altinda-p483634.html
Eski Güneşin Altında
6
Tohuma durmuş bir başak kopardılar. Bir başaktı sadece. Oysa hayata ekilen umutlardı,
kopardılar sessizce. Satranç tahtası ortada duruyordu. Taşlar yerli yerindeydi. Şahlar, piyonlar, vezirler, Ademoğlu
Ademler, herkes onları görüyorlardı.
Bir mektup düştü gecenin sessizliğine. "Gördünüz mü?" dedi, Yeva. Gerçekten de gördünüz mü?
Acıdan kalan yanları dökülmüştü, yakası açık, gerdanı apaktı. Başakların solmuş tanelerinden bir
hüzün yayıldı her tarafa. Görmek imkânsızdı, kendi karanlığında baktığı aynada.
Belli ki bir kadın, kendi içinden geçiyordu zamanın.
Pek çok hikâyede beliren ortak bir yazgının susuşu gibiydi susuşu. Belli belirsiz bir gülümseme
geçti gözlerinden. Terk edileceğini anlayan bir kadınınki gibiydi kederi, sustu.
Kendine, çocukluğuna, çocukluğunu susturan annesinin suslarına sustu. Sonra köklerine ve bu
köklere ulaşamamış su damlasını yutan toprağın çatlağına... Hüzünlerden boğum boğum
saçlarına ve elbette bu saçlarını öpen adama... Susmasa, susuşu yarım kalırdı çünkü.
Sessizce arkasını döndü ve gitti. Öyle hüzünlüydü ki gidişi, tüm kadınlar içinde çölde bir kum
tanesi. Zor seçilirdi...
kopardılar sessizce. Satranç tahtası ortada duruyordu. Taşlar yerli yerindeydi. Şahlar, piyonlar, vezirler, Ademoğlu
Ademler, herkes onları görüyorlardı.
Bir mektup düştü gecenin sessizliğine. "Gördünüz mü?" dedi, Yeva. Gerçekten de gördünüz mü?
Acıdan kalan yanları dökülmüştü, yakası açık, gerdanı apaktı. Başakların solmuş tanelerinden bir
hüzün yayıldı her tarafa. Görmek imkânsızdı, kendi karanlığında baktığı aynada.
Belli ki bir kadın, kendi içinden geçiyordu zamanın.
Pek çok hikâyede beliren ortak bir yazgının susuşu gibiydi susuşu. Belli belirsiz bir gülümseme
geçti gözlerinden. Terk edileceğini anlayan bir kadınınki gibiydi kederi, sustu.
Kendine, çocukluğuna, çocukluğunu susturan annesinin suslarına sustu. Sonra köklerine ve bu
köklere ulaşamamış su damlasını yutan toprağın çatlağına... Hüzünlerden boğum boğum
saçlarına ve elbette bu saçlarını öpen adama... Susmasa, susuşu yarım kalırdı çünkü.
Sessizce arkasını döndü ve gitti. Öyle hüzünlüydü ki gidişi, tüm kadınlar içinde çölde bir kum
tanesi. Zor seçilirdi...
Tohuma durmuş bir başak kopardılar. Bir başaktı sadece. Oysa hayata ekilen umutlardı,
kopardılar sessizce. Satranç tahtası ortada duruyordu. Taşlar yerli yerindeydi. Şahlar, piyonlar, vezirler, Ademoğlu
Ademler, herkes onları görüyorlardı.
Bir mektup düştü gecenin sessizliğine. "Gördünüz mü?" dedi, Yeva. Gerçekten de gördünüz mü?
Acıdan kalan yanları dökülmüştü, yakası açık, gerdanı apaktı. Başakların solmuş tanelerinden bir
hüzün yayıldı her tarafa. Görmek imkânsızdı, kendi karanlığında baktığı aynada.
Belli ki bir kadın, kendi içinden geçiyordu zamanın.
Pek çok hikâyede beliren ortak bir yazgının susuşu gibiydi susuşu. Belli belirsiz bir gülümseme
geçti gözlerinden. Terk edileceğini anlayan bir kadınınki gibiydi kederi, sustu.
Kendine, çocukluğuna, çocukluğunu susturan annesinin suslarına sustu. Sonra köklerine ve bu
köklere ulaşamamış su damlasını yutan toprağın çatlağına... Hüzünlerden boğum boğum
saçlarına ve elbette bu saçlarını öpen adama... Susmasa, susuşu yarım kalırdı çünkü.
Sessizce arkasını döndü ve gitti. Öyle hüzünlüydü ki gidişi, tüm kadınlar içinde çölde bir kum
tanesi. Zor seçilirdi...
kopardılar sessizce. Satranç tahtası ortada duruyordu. Taşlar yerli yerindeydi. Şahlar, piyonlar, vezirler, Ademoğlu
Ademler, herkes onları görüyorlardı.
Bir mektup düştü gecenin sessizliğine. "Gördünüz mü?" dedi, Yeva. Gerçekten de gördünüz mü?
Acıdan kalan yanları dökülmüştü, yakası açık, gerdanı apaktı. Başakların solmuş tanelerinden bir
hüzün yayıldı her tarafa. Görmek imkânsızdı, kendi karanlığında baktığı aynada.
Belli ki bir kadın, kendi içinden geçiyordu zamanın.
Pek çok hikâyede beliren ortak bir yazgının susuşu gibiydi susuşu. Belli belirsiz bir gülümseme
geçti gözlerinden. Terk edileceğini anlayan bir kadınınki gibiydi kederi, sustu.
Kendine, çocukluğuna, çocukluğunu susturan annesinin suslarına sustu. Sonra köklerine ve bu
köklere ulaşamamış su damlasını yutan toprağın çatlağına... Hüzünlerden boğum boğum
saçlarına ve elbette bu saçlarını öpen adama... Susmasa, susuşu yarım kalırdı çünkü.
Sessizce arkasını döndü ve gitti. Öyle hüzünlüydü ki gidişi, tüm kadınlar içinde çölde bir kum
tanesi. Zor seçilirdi...
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.