Dinlerin Esir Kadını

Stok Kodu:
9786054728220
Boyut:
140-210
Sayfa Sayısı:
254
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014-02
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
8.10
6.48
9786054728220
544831
Dinlerin Esir Kadını
Dinlerin Esir Kadını
6.48
Her din doğuşunda yaşanan süreçte ölmekte olan dün için değil, doğmakta olan yarın adına bir yapı oluşturur. İslamlıkta Medine Vesikası ya da Medine Anayasası ile kabile toplumun çelişkilerini aşarak devletleşirken Asr-ı Saadeti kurmuş, bir yandan çalışarak kazanç elde edilmesini ve buna bağlı olarak özel mülkiyetin gelişmesini savunmuş, böylece bir önceki dönemin yağmaya dayanan alt yapısını ve kandaş kabile ilişkilerine dayanan üst yapısını red etmiş, diğer yandan, faizi ve tefeciliği yasaklayarak sömürülen halk kitlelerini kendisine bağlamıştı. Kendi varlığını güvenceye almak için Mekkeli Müslümanları (Muhacirun), Medineli Müslümanları (Ensar), Yahudileri ve bunların müttefiklerini ümmet temelinde ve eşit koşullarda tek bir siyasal otorite ve yasal düzen çerçevesinde geçici olarak bir araya toplamıştı. Kısa zamanda İslam, kendi devletini egemenliğini kurdu. Ona ilerici, devrimci niteliğini veren; yaşanılana ve yaşanılacak olana uygun inanç yaratma dönemi de böylece son buldu. Doğanın ve toplumun yasaları geriye itildi; inanca dileğe göre bir dünya yaratmak, yaşam kurmak görüntüsü altında sınıflara dayalı yeni bir dönem ortaya çıktı. Bu nedenle Asr-ı Saadet çöktü. Siyasal İslamın kıyıcı ve sömürücü yüzü ortaya çıktı. Despot bir devletin resmi ideolojisine dönüşen Sünni Ortodoksluğa karşı başlatılan toplumsal muhalefet koşullarında, İmam Alinin adıyla simgeleşen, sezgisel akla önem veren ve Kuranın özüne yönelik yorumlarla kendine bir dünya görüşü kuran Ali Yandaşlığı gelişip boy verdi. Uygarlık öncesi kandaş toplumun bazı eşitli öğelerini de kullanarak baskıcı Sünni dünyanın uzağında yerli halkın, çok tanrıcı dinlerden kopup gelen yığınların birleşip bütünleşerek yeni bir felsefe yarattı. Bu yeni yol sürekli değişen, değişimi savunan, geleceği temsil eden güçlere üstyapı oluşturan, merkezinde insanın bulunduğu, insanın yüceltildiği, insan üzerinden Tanrı dahil tüm değerlerin eleştirildiği İdealizm- Materyalizmbileşimi bir kültür yaratıldı. Bu kültürün özgünleşmesi ise Orta Asya kökenli insanların yoğun akınına uğrayan, medeniyetler merkezi Anadoluda olmuştur. Anadolu insanın gönlüne yerleşip gönül bilgisiyle beslenerek Alevilik-Bektaşilik adıyla biçimlendi. Bizim insanımızın yaşama biçimini; dünyaya ve çevreye bakışını, yaşamaktan, sevgiden, kavgadan ve ölümden ne anladığını dile getiren bir yaşam görüşü oldu. Toplumsal başkaldırılara ağırlıklı olarak kaynaklık ederek horlanan, sömürülen, haksızlığa uğrayanların tarihini temsil etti.
Her din doğuşunda yaşanan süreçte ölmekte olan dün için değil, doğmakta olan yarın adına bir yapı oluşturur. İslamlıkta Medine Vesikası ya da Medine Anayasası ile kabile toplumun çelişkilerini aşarak devletleşirken Asr-ı Saadeti kurmuş, bir yandan çalışarak kazanç elde edilmesini ve buna bağlı olarak özel mülkiyetin gelişmesini savunmuş, böylece bir önceki dönemin yağmaya dayanan alt yapısını ve kandaş kabile ilişkilerine dayanan üst yapısını red etmiş, diğer yandan, faizi ve tefeciliği yasaklayarak sömürülen halk kitlelerini kendisine bağlamıştı. Kendi varlığını güvenceye almak için Mekkeli Müslümanları (Muhacirun), Medineli Müslümanları (Ensar), Yahudileri ve bunların müttefiklerini ümmet temelinde ve eşit koşullarda tek bir siyasal otorite ve yasal düzen çerçevesinde geçici olarak bir araya toplamıştı. Kısa zamanda İslam, kendi devletini egemenliğini kurdu. Ona ilerici, devrimci niteliğini veren; yaşanılana ve yaşanılacak olana uygun inanç yaratma dönemi de böylece son buldu. Doğanın ve toplumun yasaları geriye itildi; inanca dileğe göre bir dünya yaratmak, yaşam kurmak görüntüsü altında sınıflara dayalı yeni bir dönem ortaya çıktı. Bu nedenle Asr-ı Saadet çöktü. Siyasal İslamın kıyıcı ve sömürücü yüzü ortaya çıktı. Despot bir devletin resmi ideolojisine dönüşen Sünni Ortodoksluğa karşı başlatılan toplumsal muhalefet koşullarında, İmam Alinin adıyla simgeleşen, sezgisel akla önem veren ve Kuranın özüne yönelik yorumlarla kendine bir dünya görüşü kuran Ali Yandaşlığı gelişip boy verdi. Uygarlık öncesi kandaş toplumun bazı eşitli öğelerini de kullanarak baskıcı Sünni dünyanın uzağında yerli halkın, çok tanrıcı dinlerden kopup gelen yığınların birleşip bütünleşerek yeni bir felsefe yarattı. Bu yeni yol sürekli değişen, değişimi savunan, geleceği temsil eden güçlere üstyapı oluşturan, merkezinde insanın bulunduğu, insanın yüceltildiği, insan üzerinden Tanrı dahil tüm değerlerin eleştirildiği İdealizm- Materyalizmbileşimi bir kültür yaratıldı. Bu kültürün özgünleşmesi ise Orta Asya kökenli insanların yoğun akınına uğrayan, medeniyetler merkezi Anadoluda olmuştur. Anadolu insanın gönlüne yerleşip gönül bilgisiyle beslenerek Alevilik-Bektaşilik adıyla biçimlendi. Bizim insanımızın yaşama biçimini; dünyaya ve çevreye bakışını, yaşamaktan, sevgiden, kavgadan ve ölümden ne anladığını dile getiren bir yaşam görüşü oldu. Toplumsal başkaldırılara ağırlıklı olarak kaynaklık ederek horlanan, sömürülen, haksızlığa uğrayanların tarihini temsil etti.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat