9786257334624
524582
https://www.turkishbooks.com/books/denizden-istihbarat-toplama-faaliyetlerinde-denizalti-operasyonlari-ve-uluslararasi-hukuk-p524582.html
Denizden İstihbarat Toplama Faaliyetlerinde Denizaltı Operasyonları ve Uluslararası Hukuk
9.6
Devletler arasında istihbarat toplama ve casusluk faaliyetleri uluslararası hukuk açısından çok ilginç bir görünüm arz etmektedir. Konu hakkında devlet uygulamalarının çok yaygın olduğu bilinmekle birlikte yine devletlerin kendilerine karşı yürütülen istihbarat ve casusluk faaliyetlerine tolerans göstermedikleri de aşikardır. Devletlerin bu paradoksal davranışının neticesi olarak uluslararası hukukta istihbarat toplama ve casusluk faaliyetleri açıkça yasaklanmadığı gibi açıkça da düzenlenmemiştir.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak kullanımı yaygınlaşan ve vazgeçilmez hale gelen telli ve telsiz iletişim, hedef tespit ve teşhis sistemleri ile en güncel teknolojiler ile donatılmış silahlar ve askeri araçlar hakkında bilgi edinmek suretiyle potansiyel hasımların niyet ve kabiliyetlerini en gerçekçi şekilde saptamaya yönelik teknik istihbaratın (TECHINT) özellikle nükleer silahların kurduğu dehşet dengesi ile şekillenen Soğuk Savaş döneminde büyük önem kazanması, gemiler ve özellikle de su altında saklanarak fark edilmeden görev icra edebilen denizaltılar aracılığıyla istihbarat toplama operasyonlarını devletlerin güvenliği açısından hayati bir faaliyet haline getirmiştir. Bu durum devletler arası rekabetin arttığı günümüzün yüksek teknolojili dünyasında evleviyetle geçerlidir.
Oysa 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren akdi hale gelen uluslararası deniz hukukunda bu hayati faaliyet oldukça sınırlı bir şekilde ele alınmış, denizden istihbarat toplama operasyonlarının hukuki rejimi birçok önemli noktada muğlak bırakılmıştır. Bu muğlaklık, hakkında istihbarat toplanan devletler ile istihbaratı toplayan devletler arasında değişik ölçeklerde potansiyel sıcak çatışmaları doğurma riskini de beraberinde getirmiştir ve getirmektedir.
Bu eser kamuoyuna açıklanan denizaltı istihbarat operasyonlarından elde edilen bilgiler ışığında akdi deniz hukukunda muğlak bırakılan hususların teamül hukuku ile doldurulup doldurulmadığını; eğer dolduruluyorsa denizaltı istihbarat operasyonlarının güncel deniz hukukunda nasıl bir rejime tabi tutulduğunu ortaya koymak amacını taşımaktadır.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak kullanımı yaygınlaşan ve vazgeçilmez hale gelen telli ve telsiz iletişim, hedef tespit ve teşhis sistemleri ile en güncel teknolojiler ile donatılmış silahlar ve askeri araçlar hakkında bilgi edinmek suretiyle potansiyel hasımların niyet ve kabiliyetlerini en gerçekçi şekilde saptamaya yönelik teknik istihbaratın (TECHINT) özellikle nükleer silahların kurduğu dehşet dengesi ile şekillenen Soğuk Savaş döneminde büyük önem kazanması, gemiler ve özellikle de su altında saklanarak fark edilmeden görev icra edebilen denizaltılar aracılığıyla istihbarat toplama operasyonlarını devletlerin güvenliği açısından hayati bir faaliyet haline getirmiştir. Bu durum devletler arası rekabetin arttığı günümüzün yüksek teknolojili dünyasında evleviyetle geçerlidir.
Oysa 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren akdi hale gelen uluslararası deniz hukukunda bu hayati faaliyet oldukça sınırlı bir şekilde ele alınmış, denizden istihbarat toplama operasyonlarının hukuki rejimi birçok önemli noktada muğlak bırakılmıştır. Bu muğlaklık, hakkında istihbarat toplanan devletler ile istihbaratı toplayan devletler arasında değişik ölçeklerde potansiyel sıcak çatışmaları doğurma riskini de beraberinde getirmiştir ve getirmektedir.
Bu eser kamuoyuna açıklanan denizaltı istihbarat operasyonlarından elde edilen bilgiler ışığında akdi deniz hukukunda muğlak bırakılan hususların teamül hukuku ile doldurulup doldurulmadığını; eğer dolduruluyorsa denizaltı istihbarat operasyonlarının güncel deniz hukukunda nasıl bir rejime tabi tutulduğunu ortaya koymak amacını taşımaktadır.
Devletler arasında istihbarat toplama ve casusluk faaliyetleri uluslararası hukuk açısından çok ilginç bir görünüm arz etmektedir. Konu hakkında devlet uygulamalarının çok yaygın olduğu bilinmekle birlikte yine devletlerin kendilerine karşı yürütülen istihbarat ve casusluk faaliyetlerine tolerans göstermedikleri de aşikardır. Devletlerin bu paradoksal davranışının neticesi olarak uluslararası hukukta istihbarat toplama ve casusluk faaliyetleri açıkça yasaklanmadığı gibi açıkça da düzenlenmemiştir.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak kullanımı yaygınlaşan ve vazgeçilmez hale gelen telli ve telsiz iletişim, hedef tespit ve teşhis sistemleri ile en güncel teknolojiler ile donatılmış silahlar ve askeri araçlar hakkında bilgi edinmek suretiyle potansiyel hasımların niyet ve kabiliyetlerini en gerçekçi şekilde saptamaya yönelik teknik istihbaratın (TECHINT) özellikle nükleer silahların kurduğu dehşet dengesi ile şekillenen Soğuk Savaş döneminde büyük önem kazanması, gemiler ve özellikle de su altında saklanarak fark edilmeden görev icra edebilen denizaltılar aracılığıyla istihbarat toplama operasyonlarını devletlerin güvenliği açısından hayati bir faaliyet haline getirmiştir. Bu durum devletler arası rekabetin arttığı günümüzün yüksek teknolojili dünyasında evleviyetle geçerlidir.
Oysa 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren akdi hale gelen uluslararası deniz hukukunda bu hayati faaliyet oldukça sınırlı bir şekilde ele alınmış, denizden istihbarat toplama operasyonlarının hukuki rejimi birçok önemli noktada muğlak bırakılmıştır. Bu muğlaklık, hakkında istihbarat toplanan devletler ile istihbaratı toplayan devletler arasında değişik ölçeklerde potansiyel sıcak çatışmaları doğurma riskini de beraberinde getirmiştir ve getirmektedir.
Bu eser kamuoyuna açıklanan denizaltı istihbarat operasyonlarından elde edilen bilgiler ışığında akdi deniz hukukunda muğlak bırakılan hususların teamül hukuku ile doldurulup doldurulmadığını; eğer dolduruluyorsa denizaltı istihbarat operasyonlarının güncel deniz hukukunda nasıl bir rejime tabi tutulduğunu ortaya koymak amacını taşımaktadır.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak kullanımı yaygınlaşan ve vazgeçilmez hale gelen telli ve telsiz iletişim, hedef tespit ve teşhis sistemleri ile en güncel teknolojiler ile donatılmış silahlar ve askeri araçlar hakkında bilgi edinmek suretiyle potansiyel hasımların niyet ve kabiliyetlerini en gerçekçi şekilde saptamaya yönelik teknik istihbaratın (TECHINT) özellikle nükleer silahların kurduğu dehşet dengesi ile şekillenen Soğuk Savaş döneminde büyük önem kazanması, gemiler ve özellikle de su altında saklanarak fark edilmeden görev icra edebilen denizaltılar aracılığıyla istihbarat toplama operasyonlarını devletlerin güvenliği açısından hayati bir faaliyet haline getirmiştir. Bu durum devletler arası rekabetin arttığı günümüzün yüksek teknolojili dünyasında evleviyetle geçerlidir.
Oysa 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren akdi hale gelen uluslararası deniz hukukunda bu hayati faaliyet oldukça sınırlı bir şekilde ele alınmış, denizden istihbarat toplama operasyonlarının hukuki rejimi birçok önemli noktada muğlak bırakılmıştır. Bu muğlaklık, hakkında istihbarat toplanan devletler ile istihbaratı toplayan devletler arasında değişik ölçeklerde potansiyel sıcak çatışmaları doğurma riskini de beraberinde getirmiştir ve getirmektedir.
Bu eser kamuoyuna açıklanan denizaltı istihbarat operasyonlarından elde edilen bilgiler ışığında akdi deniz hukukunda muğlak bırakılan hususların teamül hukuku ile doldurulup doldurulmadığını; eğer dolduruluyorsa denizaltı istihbarat operasyonlarının güncel deniz hukukunda nasıl bir rejime tabi tutulduğunu ortaya koymak amacını taşımaktadır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.