Cam Mimarlığı

Stok Kodu:
9786056959547
Boyut:
155-235
Sayfa Sayısı:
156
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-08
Çeviren:
Hüseyin Tüzün
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
14.70
11.76
9786056959547
507012
Cam Mimarlığı
Cam Mimarlığı
11.76
Bruno Taut'a adanmış "Cam Mimarlığı" şimdi Türkçe...
Paul Scheerbart'ın Bruno Taut'a adadığı "Cam Mimarlığı", Hüseyin Tüzün'ün
Türkçesiyle, Arketon kitapları arasına katıldı. Scheerbart'ın 1914'te kaleme aldığı
"Cam Mimarlığı" büyük yankı uyandırmış, Bruno Taut da, aynı yıl gerçekleştirdiği
ünlü Cam Ev'i Scheerbart'a ithaf etmişti. Walter Benjamin'in de yazılarında pek çok
kez bu kitaptan söz ettiği biliniyor. Benjamin'in "Deneyim ve Yoksulluk" başlıklı metni,
yine Hüseyin Tüzün'ün çevirisiyle, kitapta önsöz olarak yer aldı.
Yüz on bir kısa metinden oluşan, yazarın her metni romen rakamıyla ve bir başlıkla
tanımladığı "Cam Mimarlığı" -Scheerbart'ın mimar olmamasına karşın- vizyoner bir
bakış taşıyor. Erdem Ceylan, kitaba yazdığı "Kült ile Kültür Arasında Kırılan Cam:
Paul Scheerbart" başlıklı kapsamlı metninde, hem yazarı, hem de bu çalışmasını
özgün bir bakışla ele alıyor.
Walter Benjamin, bu kitap üzerine yazdığı metinde şöyle diyor: "Scheerbart en büyük
önemi, insanlarını ve -onları örnek alarak- yurttaşlarını kendilerine layık konutlara
yerleştirmeye veriyor, Loos ve Corbusier'nin bu arada inşa ettikleri yer değiştirebilen
hareketli cam evler gibi. Camda hiçbir şeyin tutunamaması, öylesine sert ve pürüzsüz
bir malzeme olması boşuna değil. Aynı zamanda soğuk ve tarafsız. Camdan
nesnelerin 'aura'sı yoktur. Cam zaten gizemin düşmanıdır. Mülkiyetin de düşmanıdır.
Büyük yazar André Gide bir keresinde şöyle demişti: 'Sahip olmak istediğim her
nesne ışık geçirmez oluyor.' Yoksa insanlar acaba yeni bir yoksulluğun inananları
oldukları için mi Scheerbart gibi cam yapıları düşlüyorlar? Ama belki burada
yapılacak bir karşılaştırma kuramdan daha fazlasını söylüyordur. Birisi 1880'li yılların
kentsoylu odasına girse, belki de odanın yaydığı bütün o 'rahatlıkta', 'senin burada
işin yok' izlenimi en güçlü olanıdır. Senin burada işin yok -çünkü burada oturanın,
pencere içlerindeki biblolarıyla, koltuklardaki küçük örtüleriyle, pencerelerin
üzerindeki saydam malzemeyle, şöminenin önündeki paravanla ardında izini
bırakmadığı tek bir yer yok. Brecht'in güzel bir sözü yine yardımcı bu konuda, hem de
çok: 'Sil izleri!'- 'Kent Sakinleri İçin Okuma Kitabı'nın ilk şiirinde yinelenen dize.
Burada, bu kentsoylu odasında karşıt davranışlar alışkanlık haline geldi. Öte yanda
'iç mekân' o evde oturanı, alışkanlıkları son sınırına kadar kabullenmeye zorluyor;
bunlar orada oturanın kendinden çok, yaşadığı iç mekâna uyan alışkanlıklardır. Evde
bir şey kırılınca, ev sakinlerinin pelüşlü odalarında içine düştükleri o saçma durumu
hâlâ anımsayan herkes bunu anlar. Öfkeleniş tarzları bile -artık yavaş yavaş
körelmeye başlayan bu ani ve şiddetli coşkuyu ustaca canlandırabildiler- özellikle,
'yeryüzündeki günlerinin izleri' silinmiş bir insanın tepkisiydi. Bunu Scheerbart
camıyla, Bauhaus da çeliğiyle başardı: İz bırakmanın güç olduğu mekânlar yarattılar.
'Bu söylenenlerden sonra', diye açıklıyor Scheerbart bundan yirmi yıl önce, 'herhalde
bir cam kültüründen söz edebiliriz. Cam ortamı insanı tamamen değiştirecektir.'"
Bruno Taut'a adanmış "Cam Mimarlığı" şimdi Türkçe...
Paul Scheerbart'ın Bruno Taut'a adadığı "Cam Mimarlığı", Hüseyin Tüzün'ün
Türkçesiyle, Arketon kitapları arasına katıldı. Scheerbart'ın 1914'te kaleme aldığı
"Cam Mimarlığı" büyük yankı uyandırmış, Bruno Taut da, aynı yıl gerçekleştirdiği
ünlü Cam Ev'i Scheerbart'a ithaf etmişti. Walter Benjamin'in de yazılarında pek çok
kez bu kitaptan söz ettiği biliniyor. Benjamin'in "Deneyim ve Yoksulluk" başlıklı metni,
yine Hüseyin Tüzün'ün çevirisiyle, kitapta önsöz olarak yer aldı.
Yüz on bir kısa metinden oluşan, yazarın her metni romen rakamıyla ve bir başlıkla
tanımladığı "Cam Mimarlığı" -Scheerbart'ın mimar olmamasına karşın- vizyoner bir
bakış taşıyor. Erdem Ceylan, kitaba yazdığı "Kült ile Kültür Arasında Kırılan Cam:
Paul Scheerbart" başlıklı kapsamlı metninde, hem yazarı, hem de bu çalışmasını
özgün bir bakışla ele alıyor.
Walter Benjamin, bu kitap üzerine yazdığı metinde şöyle diyor: "Scheerbart en büyük
önemi, insanlarını ve -onları örnek alarak- yurttaşlarını kendilerine layık konutlara
yerleştirmeye veriyor, Loos ve Corbusier'nin bu arada inşa ettikleri yer değiştirebilen
hareketli cam evler gibi. Camda hiçbir şeyin tutunamaması, öylesine sert ve pürüzsüz
bir malzeme olması boşuna değil. Aynı zamanda soğuk ve tarafsız. Camdan
nesnelerin 'aura'sı yoktur. Cam zaten gizemin düşmanıdır. Mülkiyetin de düşmanıdır.
Büyük yazar André Gide bir keresinde şöyle demişti: 'Sahip olmak istediğim her
nesne ışık geçirmez oluyor.' Yoksa insanlar acaba yeni bir yoksulluğun inananları
oldukları için mi Scheerbart gibi cam yapıları düşlüyorlar? Ama belki burada
yapılacak bir karşılaştırma kuramdan daha fazlasını söylüyordur. Birisi 1880'li yılların
kentsoylu odasına girse, belki de odanın yaydığı bütün o 'rahatlıkta', 'senin burada
işin yok' izlenimi en güçlü olanıdır. Senin burada işin yok -çünkü burada oturanın,
pencere içlerindeki biblolarıyla, koltuklardaki küçük örtüleriyle, pencerelerin
üzerindeki saydam malzemeyle, şöminenin önündeki paravanla ardında izini
bırakmadığı tek bir yer yok. Brecht'in güzel bir sözü yine yardımcı bu konuda, hem de
çok: 'Sil izleri!'- 'Kent Sakinleri İçin Okuma Kitabı'nın ilk şiirinde yinelenen dize.
Burada, bu kentsoylu odasında karşıt davranışlar alışkanlık haline geldi. Öte yanda
'iç mekân' o evde oturanı, alışkanlıkları son sınırına kadar kabullenmeye zorluyor;
bunlar orada oturanın kendinden çok, yaşadığı iç mekâna uyan alışkanlıklardır. Evde
bir şey kırılınca, ev sakinlerinin pelüşlü odalarında içine düştükleri o saçma durumu
hâlâ anımsayan herkes bunu anlar. Öfkeleniş tarzları bile -artık yavaş yavaş
körelmeye başlayan bu ani ve şiddetli coşkuyu ustaca canlandırabildiler- özellikle,
'yeryüzündeki günlerinin izleri' silinmiş bir insanın tepkisiydi. Bunu Scheerbart
camıyla, Bauhaus da çeliğiyle başardı: İz bırakmanın güç olduğu mekânlar yarattılar.
'Bu söylenenlerden sonra', diye açıklıyor Scheerbart bundan yirmi yıl önce, 'herhalde
bir cam kültüründen söz edebiliriz. Cam ortamı insanı tamamen değiştirecektir.'"
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat