9786051068664
581228
https://www.turkishbooks.com/books/batiya-yon-veren-metinler-iii-p581228.html
Batı'ya Yön Veren Metinler - III Aydınlanma /Burjuva Yüzyılı / Bilim Çağının Zaferi (1650-1800)
9.6
Osmanlı İmparatorluğunun gerileme sancıları çektiği on sekizinci yüzyılın ilk çeyreği ile on dokuzuncu yüzyılın başlarında Avrupa medeniyeti derin ve karmaşık bir kriz atlatır. Fransız İhtilali ve Napolyon Çağı olarak adlandırılması âdet olmuş bu krizin kökenleri, on yedinci yüzyılın İngiliz siyasi devrimlerine uzanmakta, on sekizinci yüzyıl Avrupasının toplumsal yapısı, politik koşulları ve çok sayıdaki güncel tartışmalarından beslenmektedir.
Batıya Yön Veren Metinlerin üçüncü cildinde yer alan seçkiler, 1789 Fransız İhtilalini Kuzey Amerikadaki İngiliz kolonilerinin 1775teki başkaldırılarının yüreklendirdiğini ileri sürerler. Bu çerçevede, Fransız İhtilali ile sonuçlanan çağ, Demokratik Devrim Çağı olarak adlandırılır.
Devrim dalgasına eşlik eden nasyonalizmin insan toplumunun kumaşını paramparça etmiş, gerçek dini yolundan çıkarmış, uluslararası ahlakın bütün uygar kurallarıyla alay etmiş olduğunu savunanlar olmakla birlikte, genel kabul, on sekizinci yüzyıl Aydınlanmasını hızlandıran buhranın geçmişten felaket niteliğinde bir kopuş anlamına gelmediği şeklindedir. Rönesans ve Rönesansın mantıki sonucu olan bilimsel devrimden evrilen Aydınlanma, entelektüellerin büyük bir kısmının din ve ilahiyat ağırlıklı düşünce biçimlerinden şikâyetçi olduklarının farkına vardıkları bir dönem olarak görülmektedir. On sekizinci yüzyıl Parisinin ve Fransız taşrasının salonlarında, loca ve kahvehanelerinde konuşulanlar, makineler ve toplum mühendisliği, doğa yasaları ve eğitim gibi konulardır. Her şeyin filozofların istediği gibi gerçekleşmediği muhakkaktır. Eski inançları savunanlar çetin artçı-muharebeler verirlerken, Romantikler kısıtlı da olsa Aydınlanma karşıtı saldırılar düzenlenmeyi başarır. Bunlara rağmen, filozoflar geleceği temsil etmektedir ve Batının Bilim Çağına kesin olarak girmesi, onların sayesinde gerçekleşir. Voltaire, Diderot, Ansiklopediciler ve Baron dHolbach gibi gurbetçiler, yeni bir tür entelektüel sınıf oluşturur. Bu insanlar, teknik ve akademik anlamda filozof olmadıkları gibi, ne bir akademisyen, ne bir uzman, ne bir nedim, ne de birer efendidiydi. Kesinlikle fildişi kulesi tipleri değil, Kilise ve üniversitenin yerleşik dünyasına karşı çağrılarını, yeni yeni uyanmaya başlamış olan halka doğrudan duyurmayı seçen edipler, halka-indirmeciler ve propagandacılardı... Ayrıca Marksist anlamda da dar bir sınıf bilincine sahip değillerdi. Bununla beraber, eski rejime saldırılarında, son yüzyılda dünyaya açılan bir şeyler olmaya istekli sınıfları desteklemekten geri durmadılar. Okurun, yüzyıllar öncesinden seslenenlerin keyfini çıkarmasını dileriz.
Batıya Yön Veren Metinlerin üçüncü cildinde yer alan seçkiler, 1789 Fransız İhtilalini Kuzey Amerikadaki İngiliz kolonilerinin 1775teki başkaldırılarının yüreklendirdiğini ileri sürerler. Bu çerçevede, Fransız İhtilali ile sonuçlanan çağ, Demokratik Devrim Çağı olarak adlandırılır.
Devrim dalgasına eşlik eden nasyonalizmin insan toplumunun kumaşını paramparça etmiş, gerçek dini yolundan çıkarmış, uluslararası ahlakın bütün uygar kurallarıyla alay etmiş olduğunu savunanlar olmakla birlikte, genel kabul, on sekizinci yüzyıl Aydınlanmasını hızlandıran buhranın geçmişten felaket niteliğinde bir kopuş anlamına gelmediği şeklindedir. Rönesans ve Rönesansın mantıki sonucu olan bilimsel devrimden evrilen Aydınlanma, entelektüellerin büyük bir kısmının din ve ilahiyat ağırlıklı düşünce biçimlerinden şikâyetçi olduklarının farkına vardıkları bir dönem olarak görülmektedir. On sekizinci yüzyıl Parisinin ve Fransız taşrasının salonlarında, loca ve kahvehanelerinde konuşulanlar, makineler ve toplum mühendisliği, doğa yasaları ve eğitim gibi konulardır. Her şeyin filozofların istediği gibi gerçekleşmediği muhakkaktır. Eski inançları savunanlar çetin artçı-muharebeler verirlerken, Romantikler kısıtlı da olsa Aydınlanma karşıtı saldırılar düzenlenmeyi başarır. Bunlara rağmen, filozoflar geleceği temsil etmektedir ve Batının Bilim Çağına kesin olarak girmesi, onların sayesinde gerçekleşir. Voltaire, Diderot, Ansiklopediciler ve Baron dHolbach gibi gurbetçiler, yeni bir tür entelektüel sınıf oluşturur. Bu insanlar, teknik ve akademik anlamda filozof olmadıkları gibi, ne bir akademisyen, ne bir uzman, ne bir nedim, ne de birer efendidiydi. Kesinlikle fildişi kulesi tipleri değil, Kilise ve üniversitenin yerleşik dünyasına karşı çağrılarını, yeni yeni uyanmaya başlamış olan halka doğrudan duyurmayı seçen edipler, halka-indirmeciler ve propagandacılardı... Ayrıca Marksist anlamda da dar bir sınıf bilincine sahip değillerdi. Bununla beraber, eski rejime saldırılarında, son yüzyılda dünyaya açılan bir şeyler olmaya istekli sınıfları desteklemekten geri durmadılar. Okurun, yüzyıllar öncesinden seslenenlerin keyfini çıkarmasını dileriz.
Osmanlı İmparatorluğunun gerileme sancıları çektiği on sekizinci yüzyılın ilk çeyreği ile on dokuzuncu yüzyılın başlarında Avrupa medeniyeti derin ve karmaşık bir kriz atlatır. Fransız İhtilali ve Napolyon Çağı olarak adlandırılması âdet olmuş bu krizin kökenleri, on yedinci yüzyılın İngiliz siyasi devrimlerine uzanmakta, on sekizinci yüzyıl Avrupasının toplumsal yapısı, politik koşulları ve çok sayıdaki güncel tartışmalarından beslenmektedir.
Batıya Yön Veren Metinlerin üçüncü cildinde yer alan seçkiler, 1789 Fransız İhtilalini Kuzey Amerikadaki İngiliz kolonilerinin 1775teki başkaldırılarının yüreklendirdiğini ileri sürerler. Bu çerçevede, Fransız İhtilali ile sonuçlanan çağ, Demokratik Devrim Çağı olarak adlandırılır.
Devrim dalgasına eşlik eden nasyonalizmin insan toplumunun kumaşını paramparça etmiş, gerçek dini yolundan çıkarmış, uluslararası ahlakın bütün uygar kurallarıyla alay etmiş olduğunu savunanlar olmakla birlikte, genel kabul, on sekizinci yüzyıl Aydınlanmasını hızlandıran buhranın geçmişten felaket niteliğinde bir kopuş anlamına gelmediği şeklindedir. Rönesans ve Rönesansın mantıki sonucu olan bilimsel devrimden evrilen Aydınlanma, entelektüellerin büyük bir kısmının din ve ilahiyat ağırlıklı düşünce biçimlerinden şikâyetçi olduklarının farkına vardıkları bir dönem olarak görülmektedir. On sekizinci yüzyıl Parisinin ve Fransız taşrasının salonlarında, loca ve kahvehanelerinde konuşulanlar, makineler ve toplum mühendisliği, doğa yasaları ve eğitim gibi konulardır. Her şeyin filozofların istediği gibi gerçekleşmediği muhakkaktır. Eski inançları savunanlar çetin artçı-muharebeler verirlerken, Romantikler kısıtlı da olsa Aydınlanma karşıtı saldırılar düzenlenmeyi başarır. Bunlara rağmen, filozoflar geleceği temsil etmektedir ve Batının Bilim Çağına kesin olarak girmesi, onların sayesinde gerçekleşir. Voltaire, Diderot, Ansiklopediciler ve Baron dHolbach gibi gurbetçiler, yeni bir tür entelektüel sınıf oluşturur. Bu insanlar, teknik ve akademik anlamda filozof olmadıkları gibi, ne bir akademisyen, ne bir uzman, ne bir nedim, ne de birer efendidiydi. Kesinlikle fildişi kulesi tipleri değil, Kilise ve üniversitenin yerleşik dünyasına karşı çağrılarını, yeni yeni uyanmaya başlamış olan halka doğrudan duyurmayı seçen edipler, halka-indirmeciler ve propagandacılardı... Ayrıca Marksist anlamda da dar bir sınıf bilincine sahip değillerdi. Bununla beraber, eski rejime saldırılarında, son yüzyılda dünyaya açılan bir şeyler olmaya istekli sınıfları desteklemekten geri durmadılar. Okurun, yüzyıllar öncesinden seslenenlerin keyfini çıkarmasını dileriz.
Batıya Yön Veren Metinlerin üçüncü cildinde yer alan seçkiler, 1789 Fransız İhtilalini Kuzey Amerikadaki İngiliz kolonilerinin 1775teki başkaldırılarının yüreklendirdiğini ileri sürerler. Bu çerçevede, Fransız İhtilali ile sonuçlanan çağ, Demokratik Devrim Çağı olarak adlandırılır.
Devrim dalgasına eşlik eden nasyonalizmin insan toplumunun kumaşını paramparça etmiş, gerçek dini yolundan çıkarmış, uluslararası ahlakın bütün uygar kurallarıyla alay etmiş olduğunu savunanlar olmakla birlikte, genel kabul, on sekizinci yüzyıl Aydınlanmasını hızlandıran buhranın geçmişten felaket niteliğinde bir kopuş anlamına gelmediği şeklindedir. Rönesans ve Rönesansın mantıki sonucu olan bilimsel devrimden evrilen Aydınlanma, entelektüellerin büyük bir kısmının din ve ilahiyat ağırlıklı düşünce biçimlerinden şikâyetçi olduklarının farkına vardıkları bir dönem olarak görülmektedir. On sekizinci yüzyıl Parisinin ve Fransız taşrasının salonlarında, loca ve kahvehanelerinde konuşulanlar, makineler ve toplum mühendisliği, doğa yasaları ve eğitim gibi konulardır. Her şeyin filozofların istediği gibi gerçekleşmediği muhakkaktır. Eski inançları savunanlar çetin artçı-muharebeler verirlerken, Romantikler kısıtlı da olsa Aydınlanma karşıtı saldırılar düzenlenmeyi başarır. Bunlara rağmen, filozoflar geleceği temsil etmektedir ve Batının Bilim Çağına kesin olarak girmesi, onların sayesinde gerçekleşir. Voltaire, Diderot, Ansiklopediciler ve Baron dHolbach gibi gurbetçiler, yeni bir tür entelektüel sınıf oluşturur. Bu insanlar, teknik ve akademik anlamda filozof olmadıkları gibi, ne bir akademisyen, ne bir uzman, ne bir nedim, ne de birer efendidiydi. Kesinlikle fildişi kulesi tipleri değil, Kilise ve üniversitenin yerleşik dünyasına karşı çağrılarını, yeni yeni uyanmaya başlamış olan halka doğrudan duyurmayı seçen edipler, halka-indirmeciler ve propagandacılardı... Ayrıca Marksist anlamda da dar bir sınıf bilincine sahip değillerdi. Bununla beraber, eski rejime saldırılarında, son yüzyılda dünyaya açılan bir şeyler olmaya istekli sınıfları desteklemekten geri durmadılar. Okurun, yüzyıllar öncesinden seslenenlerin keyfini çıkarmasını dileriz.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.