9786059374057
173807
https://www.turkishbooks.com/books/adanaliyik-p173807.html
Adanalıyık
4.8
Şüphesiz her şehir ve bölgenin misafir karşılaması çok içtendir. Ama Adana?nın yıllar önceki karşılaması, misafir ağırlaması bambaşkaydı. Bu gün yine; Adana?daki bazı kesim ve ahbaplar, eşini dostunu tüm kalpleriyle ağırlarlar. İzzet ikramlarını yaparlar…
Hiç unutmam 1960 yıllarında, Karşıyaka sanayi çarşısında kalfalık yapan arkadaşım: Rüştü Kaya'ya giderdim. O sıralarda bisiklet sporu yaptığım için altımızda, spor bisiklet olurdu. Yani yarış bisikleti: Tabii, bembeyaz martı gibi Eşofmanlar, beyaz çorap, beyaz kep kafada ve Siyah bisiklet ayakkabısı. O sanayi çarşısında bana, "Uzaylı" gibi bakarlardı. Bende o delikanlı yaşımla, kasım kasım kasılırdım.
Rüştü Kaya, beni gördüğü anda, tornayı durdurur, işi gücü bırakır, kendisine dinlenme verirdi. Bisikleti duvara dayar, Yağlı sandalyenin üstüne, bir kasap kâğıdı serdik mi, Dünyanın en konforlu koltuğu olurdu bana…
Şu bir gerçekti ki; Rüştü o yaşta para kazanan bir delikanlı olarak, izzet-ikramını esirgemezdi benden. Hemen sormaya başlardı:
-Ağam, sana ne ikram edim! Karnın aç mı? Allah?ını seversen doğru söyle!
- Karnın açsa, Kebap söyleyim!
-Karpuz kestirim! Allah?ını seversen söyle! No?lur çekinme!
-Berber çağırim, Tıraş ettirim! Yabancı değilik ha…
-Ağam, Allah?ını seversen! Hamama götürim, Yıkattırim! Kese yaptırım!…
Velhasıl, yaptığı her hangi bir teklifi kabul ettirinceye kadar, bu ısrarlar devam eder giderdi. Ben bu ısrarları bazı büyüklerimizde ve çevremizde, Adana havası teneffüs etmiş çok insanımızda gördüm ve yaşadım.
Özellikle, Delikanlılığımızda, Ankara, İstanbul yıllarımızda, evimize gelen Adanalı olmayan arkadaşlarımıza bu ısrarı yaptığımızda çok hoşlarına giderdi: Ağam, Kebap söyleyim, Karpuz Kestirim! Ayakkabını boyattırım!
Özellikle kız arkadaşlarımız, bunu dillerine dolarlardı...
(Tanıtım Bülteninden)
Hiç unutmam 1960 yıllarında, Karşıyaka sanayi çarşısında kalfalık yapan arkadaşım: Rüştü Kaya'ya giderdim. O sıralarda bisiklet sporu yaptığım için altımızda, spor bisiklet olurdu. Yani yarış bisikleti: Tabii, bembeyaz martı gibi Eşofmanlar, beyaz çorap, beyaz kep kafada ve Siyah bisiklet ayakkabısı. O sanayi çarşısında bana, "Uzaylı" gibi bakarlardı. Bende o delikanlı yaşımla, kasım kasım kasılırdım.
Rüştü Kaya, beni gördüğü anda, tornayı durdurur, işi gücü bırakır, kendisine dinlenme verirdi. Bisikleti duvara dayar, Yağlı sandalyenin üstüne, bir kasap kâğıdı serdik mi, Dünyanın en konforlu koltuğu olurdu bana…
Şu bir gerçekti ki; Rüştü o yaşta para kazanan bir delikanlı olarak, izzet-ikramını esirgemezdi benden. Hemen sormaya başlardı:
-Ağam, sana ne ikram edim! Karnın aç mı? Allah?ını seversen doğru söyle!
- Karnın açsa, Kebap söyleyim!
-Karpuz kestirim! Allah?ını seversen söyle! No?lur çekinme!
-Berber çağırim, Tıraş ettirim! Yabancı değilik ha…
-Ağam, Allah?ını seversen! Hamama götürim, Yıkattırim! Kese yaptırım!…
Velhasıl, yaptığı her hangi bir teklifi kabul ettirinceye kadar, bu ısrarlar devam eder giderdi. Ben bu ısrarları bazı büyüklerimizde ve çevremizde, Adana havası teneffüs etmiş çok insanımızda gördüm ve yaşadım.
Özellikle, Delikanlılığımızda, Ankara, İstanbul yıllarımızda, evimize gelen Adanalı olmayan arkadaşlarımıza bu ısrarı yaptığımızda çok hoşlarına giderdi: Ağam, Kebap söyleyim, Karpuz Kestirim! Ayakkabını boyattırım!
Özellikle kız arkadaşlarımız, bunu dillerine dolarlardı...
(Tanıtım Bülteninden)
Şüphesiz her şehir ve bölgenin misafir karşılaması çok içtendir. Ama Adana?nın yıllar önceki karşılaması, misafir ağırlaması bambaşkaydı. Bu gün yine; Adana?daki bazı kesim ve ahbaplar, eşini dostunu tüm kalpleriyle ağırlarlar. İzzet ikramlarını yaparlar…
Hiç unutmam 1960 yıllarında, Karşıyaka sanayi çarşısında kalfalık yapan arkadaşım: Rüştü Kaya'ya giderdim. O sıralarda bisiklet sporu yaptığım için altımızda, spor bisiklet olurdu. Yani yarış bisikleti: Tabii, bembeyaz martı gibi Eşofmanlar, beyaz çorap, beyaz kep kafada ve Siyah bisiklet ayakkabısı. O sanayi çarşısında bana, "Uzaylı" gibi bakarlardı. Bende o delikanlı yaşımla, kasım kasım kasılırdım.
Rüştü Kaya, beni gördüğü anda, tornayı durdurur, işi gücü bırakır, kendisine dinlenme verirdi. Bisikleti duvara dayar, Yağlı sandalyenin üstüne, bir kasap kâğıdı serdik mi, Dünyanın en konforlu koltuğu olurdu bana…
Şu bir gerçekti ki; Rüştü o yaşta para kazanan bir delikanlı olarak, izzet-ikramını esirgemezdi benden. Hemen sormaya başlardı:
-Ağam, sana ne ikram edim! Karnın aç mı? Allah?ını seversen doğru söyle!
- Karnın açsa, Kebap söyleyim!
-Karpuz kestirim! Allah?ını seversen söyle! No?lur çekinme!
-Berber çağırim, Tıraş ettirim! Yabancı değilik ha…
-Ağam, Allah?ını seversen! Hamama götürim, Yıkattırim! Kese yaptırım!…
Velhasıl, yaptığı her hangi bir teklifi kabul ettirinceye kadar, bu ısrarlar devam eder giderdi. Ben bu ısrarları bazı büyüklerimizde ve çevremizde, Adana havası teneffüs etmiş çok insanımızda gördüm ve yaşadım.
Özellikle, Delikanlılığımızda, Ankara, İstanbul yıllarımızda, evimize gelen Adanalı olmayan arkadaşlarımıza bu ısrarı yaptığımızda çok hoşlarına giderdi: Ağam, Kebap söyleyim, Karpuz Kestirim! Ayakkabını boyattırım!
Özellikle kız arkadaşlarımız, bunu dillerine dolarlardı...
(Tanıtım Bülteninden)
Hiç unutmam 1960 yıllarında, Karşıyaka sanayi çarşısında kalfalık yapan arkadaşım: Rüştü Kaya'ya giderdim. O sıralarda bisiklet sporu yaptığım için altımızda, spor bisiklet olurdu. Yani yarış bisikleti: Tabii, bembeyaz martı gibi Eşofmanlar, beyaz çorap, beyaz kep kafada ve Siyah bisiklet ayakkabısı. O sanayi çarşısında bana, "Uzaylı" gibi bakarlardı. Bende o delikanlı yaşımla, kasım kasım kasılırdım.
Rüştü Kaya, beni gördüğü anda, tornayı durdurur, işi gücü bırakır, kendisine dinlenme verirdi. Bisikleti duvara dayar, Yağlı sandalyenin üstüne, bir kasap kâğıdı serdik mi, Dünyanın en konforlu koltuğu olurdu bana…
Şu bir gerçekti ki; Rüştü o yaşta para kazanan bir delikanlı olarak, izzet-ikramını esirgemezdi benden. Hemen sormaya başlardı:
-Ağam, sana ne ikram edim! Karnın aç mı? Allah?ını seversen doğru söyle!
- Karnın açsa, Kebap söyleyim!
-Karpuz kestirim! Allah?ını seversen söyle! No?lur çekinme!
-Berber çağırim, Tıraş ettirim! Yabancı değilik ha…
-Ağam, Allah?ını seversen! Hamama götürim, Yıkattırim! Kese yaptırım!…
Velhasıl, yaptığı her hangi bir teklifi kabul ettirinceye kadar, bu ısrarlar devam eder giderdi. Ben bu ısrarları bazı büyüklerimizde ve çevremizde, Adana havası teneffüs etmiş çok insanımızda gördüm ve yaşadım.
Özellikle, Delikanlılığımızda, Ankara, İstanbul yıllarımızda, evimize gelen Adanalı olmayan arkadaşlarımıza bu ısrarı yaptığımızda çok hoşlarına giderdi: Ağam, Kebap söyleyim, Karpuz Kestirim! Ayakkabını boyattırım!
Özellikle kız arkadaşlarımız, bunu dillerine dolarlardı...
(Tanıtım Bülteninden)
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.